22.Bölüm- Kalp Atışlarım

267 8 0
                                    

Bölüm Şarkısı: Beyonce - Crazy İn love ft JAY Z

Yüzüme vuran güneş ışınlarından rahatsız olarak sağıma döndüm. Dün akşam yaşadığım, üzüntü, stres, korku vücudumu kasmama neden olmuştu ve bugünde vücudumu kasmanın cezası olarak ağrı çekiyordum. Korkulamayacak bir olay değildi. Bir tarafta tehlikeli ve şuana kadar bazı insanların ölümüne neden olmuş adam ve onun karşısında onun kadar tehlikeli, onun kadar dişli ve onun kadar gözü kara biri vardı. Kavgaları, devlerin kavgasına benzerdi. Taner Günal, kimseye zarar vermeyeceğinin bir garantisi olamazdı ama Oğuz'a bir şey yapmayacağından adım kadar emindim. Taner Günal'ı her ne kadar yakından tanımasam da, yanında bulunmasam da hayatının felsefesini biliyordum.

"Değer verdiklerini öldür ki, yaşarken toprağın kokusunu içinde hissetsinler."

Değer verdiği insan ben olmakla beraber, Oğuz kadar ona dik gitmiştim. Önceden ona karşı gelebilirdim. Silahını çekse karşında korkusuzca durabilirdim. Ama şimdi böyle değildi. Şimdi kaybetmekten korktuğum, özlemiyle sarsıldığım insan yanımdaydı. Ona zarar geleceğini düşüncesi beynimi kurcalıyordu. Oğuz fazlasıyla güçlüydü. Hatta Taner'in korkucağı bir insanda olabilirdi. Sinirli olduğunda insanları her şekilde korkutacak bir yüz ifadesi oluyordu.

Kapının iki kere tıklanması üzerine sırtımı dikleştirerek, oturur pozisyona geçtim ve "Buyurun." Diye bağırdım. Oğuz kafasını içeriye sokarak üstümü inceledi, yavaş adımlar ile odaya girerek yatağımın ucuna oturdu. Gözleri müzip bir bakış vardı. Ellerimi kaldırıp kolları kısa gelmiş pijama takımını gösterdim. Oda da kahkahası yankılanırken, dün aldığım ölüm tehtidini unutmuştum.

Gülüşü; Sil baştan filmindeki gibi bütün anıları siliyordu ve yepyeni bir sayfa açıyordu. Benden gidişini, yaşadığı kötü evliliği ve daha bir sürü şeyi aklımdan silerken, 'Ahsen'im' kelimesini bana bahşediyordu.

"Bedenini tam bilmesem de birkaç parça şey aldım." Komidinin üstündeki poşetleri gösterdiğinde yataktan kalktı ve poşeti alarak yatağın üstüne koydu. Poşetin birinin içine açarak neler aldığına baktım. Siyah bir kot ve üstüne giyebileceğim beyaz tişört vardı. Diğerini açtığımda ise utançla içini kapayarak ona baktım. Uykum derin olduğu için ne zaman getirip koyduğunu bilmiyordum.

"Sen mi aldın?" telefonun sesi odadaki sessizliği bozduğunda arayanın adına bakarak, ayağa kalktı.

"Evet, giyin. Kahvaltıya gel." Kafamı salladığımda, kapıyı kapayarak çıktı.

Banyoya giderek sıcak su ile vücudumu birleştirdim. Su vücudumdan akarken, dün geceki olaylardan arıyor gibi hissediyorum. Arkamda beni öldürmek isteyen biri varken, bu kadar rahat olmam bana dahi garip geliyordu. Oğuz'un kollarında çok güvende hissetmemden kaynaklanıyor da olabilirdi. Düşüncelerimi çelişkiye düşüren ise, benim burada kalmam ona da zarar verebilir düşüncesiydi. O yara alması benim için kurşun yemekle eş değerdi. Onun için bir silahın önüne geçerek, onun zarar görmemesini engellerdim. Hem bunları düşünürken onun bana aldığı iç çamaşırlarını giyiyordum. Garip bir şekilde bedenimi tutturmuş ve benim utanmayacağım türden bir çamaşır almıştı. Gidip mor, kırmızı veya siyah yerine, tişörtümün rengi olan beyaz renkte almıştı. Eğer Oğuz'u çok iyi tanıyorsam ki tanıyorum, çamaşırımın belli olmasın diye beyaz almıştır.

Merdivenleri yavaş yavaş inerken, akşam sessize aldığım telefonumu karıştırıyordum. Umut'tan başka kimse mesaj atamamıştı. Oda gazetedeki haberlerden neler olduğunu soruyordu. Gazete ayrıntısını unutmuştum. Babam gazeteleri her zaman takip eden insan olmakla beraber, annem magazin bölümlerini okumadan yapamazdı. Onlar okuduysalar benim kötü etkileneceğimin kanıtıydı. Oğuz Gedik' e çok fazla nefret doluydular.

Geçmişin İzleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin