1 AY SONRA
Burnuma değen tüylü kumaş ile gözlerimi aralarken, burnuma konulan bir öpücük ile gülümsedim. "Ah, uyumuşum," sırtıma ve boynuma eş zamanlı giren ağrılar ile elim boynuma gitmişti. Tek kişilik, sıkışıp kaldığım koltukta gerinirken, boynumu sıkıyordum.
"Senin keçi inadın yüzünden, Ahsen," omuz silkerek ayaklarımı yere basarak spor ayakkabılarımı bulmaya çalıştım. İçerisi karanlık olduğundan pek göremiyordum. Oğuz dizlerinin üzerinde eğilerek, kanepenin sol tarafından ayakkabılarımı çıkararak sağ ayağımı eline aldı. "Ne zaman beni dinleyip, dediklerimi uygulayacaksın?" ayak bileğimi ovalamaya başladığında gözlerimi kapayarak kanepeye dayadım. Elleri muhteşem hissetmeme neden olurken, bunu ayağıma yapmış olması daha farklı bir haz oluşturuyordu.
Erkek, sadece sevdiği kadını dudaklarından öpüp, beline sarılamamalıydı. Gerektiğinde diz kapaklarını da öpecek; ayak bileklerinde masaj yapacaktı.
Ayak bileklerime kısa masajlar yaparak ayakkabılarımı giydirdiğinde gülümseyerek saçlarını okşadım. Saçları her gün hastanede olmamıza rağmen yumuşacıktı. Benim saçlarım kullandığım kremlerle bile bu kadar yumuşak olmuyordu.
"Senden ayrı kalacağım cümleler kurmadığın zaman..."
"Senden ayrı kalmak için söylemiyorum ki..." Yüzüne masum çocuk ifadesini takınarak ellerimi kavradı. Yanaklarına koyarak iki avuç içime öpücük kondurdu. "Benim yanımda olman beni güçlendiriyor ama senin de benim gibi yorulmanı istemiyorum."
"Yorulmuyorum ki," baş parmaklarımla yanaklarını okşarken ona eğildim. Burunlarımızın uçlarını birbirine sürterken ağzımızdan küçük kıkırtılar çıktı. "Eve gidersem, seni düşünmekten daha çok yorulacağım."
Pes eder gibi ellerini havaya kaldırdı. Dudaklarına iki saniye bile sürmeyen bir öpücük bırakıp geri çekildim. Odanın içerisi her ne kadar karanlık olsa da; Rümeysa teyze ve Özge abla vardı. Cebimde ki telefonumu çıkarıp saatte baktığımda 2.45 olduğunu gördüm. Dememkki bir saaat bile uyumamıştım.
Hepimiz günümüzü hastanede geçiriyorduk. Hande bize geleli bir ay olmuş, artık annemle benden daha iyi anlaşır olmuştu. Levent ise iki gün İzmir'deyse on gün burada oluyordu. Egemen ve Öznil ise son bir haftadır buradaydılar, tedavileri bitmiş, artık akışına bırakmaları gerekiyordu.
Oğuz'ların yaptığı evlerden birinde kısa süreliğine yerleşmişlerdi. O apatmanda Levent'inde evi vardı. Oğuz büyük bir incelik yaparak Hande'ye de teklif etmişti ama ben buna karşı çıkmış, benim yanımda kalması konusunda ısrar etmiştim. Hande'nin erkeklerle yalnız kalmaktan korktuğunu, hele ki Levent'ten çekineceğini sanıyordum.
Sandığım gibi çıkmamıştı. Birkaç kere onları fısır fısır konuşurken yakalamış, Hande'nin gözlerindeki ışıldamayı fark etmiştim. Bu ışıldamanın sebebi levent ise endişeleniyordum. Oğuz'un dediklerine göre Levent'in bir kızı seveceğine inanamıyordum. Sevdiği iki kadının-annesi ve kız kardeşi- ölmesinin, başka bir kadına sevgi beslemeyeceğini düşünüyordu.
Hak veriyordum Levent'in duygularına... Oğuz beni terk edip gittiğinde bende başka birini sevmemiş, her geçen günde onun hayalleriyle, geri dönme umudu ile yaşamıştım. Bir kere daha kaybetmekten korkuyordum şimdide.
Hemde manyak gibi korkuyordum...
"Babam uyuyor, kantine inelim, biraz." Kafamı sallayarak üzerime hırkamı geçirdim. Özgür amcaya baktığımda, kolunda daha yeni takılmış, bir sürü ağrı kesici konulmuş serumu vardı. Rümeysa teyze kafasını yatağa koymuş, Özgür amcayla elleri birbirine kenetlenmişti. Diğer tarafa baktığımda Özge abla ise odanın diğer köşesindeki koltukta uyumuştu. Kızına son zamanlarda babaannesi bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişin İzleri
RomanceAhsen geçmişte sevdiği şehri, her daim yanında olan ailesi, kardeşim dediği arkadaşlarını bırakarak kaçmıştır. Her sevdiği şey o şehirde kalırken isminden bile vazgeçmiş ve ikinci ismi olan İnci'yi kullanmaya başlamıştır. İnci Özdemir yıllarca yaln...