Koca bir hafta Oğuz'un beni eve getirip götürmesi ile geçmişti. Buna gerek olmadığını söylesem de her zaman karşı çıkarak kendi dediğini yapmıştı. Bu her ne kadar hoşuma gidip, kokusunu rahatlıkla duysam da yanlış bir şey yaptığım kanısına varıyordum
Günlerden cumartesi olduğu için saçlarımı toplayıp mutfağa geçtim. Bütün malzemeleri çıkardıktan sonra önlüğümü giyerek portakallı kek yapmaya koyuldum. Fırına attığım da ne zamandır telefonuma bakmadığım aklıma gelmişti. Telefonumu elime aldığımda bir kaç arama ve mesaj vardı. 2 arama Oğuz 1 arama Berkay'dan olduğunu gördüm. Mesajlara girdiğim de ise gözlerim şaşkınlıkla aralandı.
"Neredesin? "
"İyi misin? "
"Sana geliyorum" Oğuz
Attığı mesajın üstünden baya geçmiş diye düşünürken zil çaldı. Kapıyı açtığım da gözleri ilk şaşkınlıkla açıldı ve sonra gülümsemeye başladı. Montunun şapkasını indirerek içeri girdi.
"Hoş geldin"
"Hoş buldum." arkamdan beni izleyerek mutfağa girdi.
"İşin var sanırım ama konuşmamız gerek. " kafamı sallayarak oturması için sandalyeyi gösterdim.
"Dün bir mesaj aldım. Gecenin bir yarısıydı ve arayıp uyandırmak istemedim. Seni kötü etkileyecek bir mesaj aslında."
"Şuan dizinin en heyecanlı yerinde kesen yönetmen gibisin. Bir an önce söyle." cebinden telefonunu çıkararak bir kaç yere dokundu ve masanın üzerinde iterek telefonun bana gelmesini sağladı. Telefonu elime alarak gelen mesaja baktım. Sinirden telefonu sıkıyordum. Oğuz'un arabama çarptığını gün beni öpmek için yaklaştığı zaman çekilmiş bir fotoğrafımız vardı ve altında büyük harflerle yazılmış bir mesaj;
"Avukatımız, Oğuz Gedik ile şaşırtıcı derecede yakın. " Taner Günal.
Telefonu Oğuz'a uzatarak ayağa kalktım. Fırına ilerleyerek pişen Portakallı kekimi çıkardım. Kesip bir tabaklara koydum. Oğuz'a tabağı verdikten sonra yerime oturarak keki yemeğe başladım. Kafamı kaldırdığım Oğuz ile göz göze geldim.
"Bir şey demeyecek misin? "
"Ne diyebilirim ki adam bizi izlemiş. " diyerek kekimi yemeğe devam ettim. Kek ve çikolata yerken bir şeyler söylenmesini sevmezdim. Rahatla yemeğe seviyordum. Gülerek çatalını aldı ve kekinden bir parça alarak ağzına götürdü. Ağzına attığın da ilk önce kaşlarını çattı ve sonra gülümseyerek çiğnemeye başladı. Lisedeyken kek yaptığım da severek yiyordu. Bu aklıma geldiğinde gülümseyerek kekimi bitirdim. Oda bitirdiğinde sandalyeye dayanarak bana bakmaya başladı.
"Korkmuyor musun? "
"Hayır"
"Bak inci, bu adam her istediğini yapar ve kimse engel olamaz. Zarar vermeyeceği tek kişi benim. İstersen başka bir avukata gidebilirim güvenliğin için"
"Bu adamdan korkuyor olsaydım ilk başta bu işe girmezdim. Davaya az bir süre kaldı ve ben bu işi bitirmeye düşünüyorum. " Aklıma gelen plan ile gülümseyerek arkama yaslandım. Telefonumu alarak Umut'a mesaj attım. Sinirli parmakları ile övündüğünde hemen ona mesaj atıyordum ve bütün bilgiler kolaylıkla elimde oluyordu. Mesajı yolladıktan sonra Oğuz'a baktım.
"Kısasa kısas." Oğuz ise tatmin olmuşçasına gülümsedi ve masada biraz eğilerek ellerini birbirine sürttü.
"Bu tehlikeli bir hal alıyor ama benim yanındasın ve sana asla zarar veremez."
Haklıydı bana kimse zarar veremezdi. Bana zarar verebilecek tek kişi kendisiydi.
*********
"Yine mi Taner?" eve adım atar atmaz mırıldanmadan duramayan Umut'u umursamadan topuzumda takılı olan kalemi elime aldım. Sehpağın kenarında oturmuş bilgiler edinmeye çalışıyorduk. Ben elimde olan bilgilerin en önemlisini not ederken, Umut homurdanarak bilgisayarından bir yerlere giriyordu.
"Sürtük." diye tısladım. Pelin'in resmi bile miğdemi bulandırırken dava günü ne yapacaktım, bilmiyordum.
"Ha?" Umut, kızarmış gözlerini bana dönerek, gözlüğünü çıkardı.
"Yok bir şey. Devam et." diye mırıldandım. Hemen gözlerini bilgisayarının ekranına dikerek ellerini klavyede gezdirmeye başladı. Bilgisayarda fazla iyiydi ve bir yazılım şirketinde çalışıyordu. Londra'da şans eseri tanışmış, gurbette olmanın verdiği memleket özlemi ile sıkıca dost olmuştuk. Ben döndükten iki ay sonra aldığı eğitim bitmiş ve benim gibi dönmüştü. İzmir'e taşınmış bir tek ben değildim.
"Sanırım bir şey buldum. " emekleyerek yanına ulaştım ve gözlerim kocaman açtım. Ekrandaki resimler beklentimin de üstünde olurken, umut'un bilgisayar bilgisine hayran kaldım. Tam da istediğim görüntülerdi. Pelin, Taner'in kucağında ofiste sevişirken bir kare. İçimdeki Şeytan kelebek gülümsedi.
"İşte şimdi yandınız, kurtaracam Oğuz'u." diye zaferle mırıldandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişin İzleri
RomanceAhsen geçmişte sevdiği şehri, her daim yanında olan ailesi, kardeşim dediği arkadaşlarını bırakarak kaçmıştır. Her sevdiği şey o şehirde kalırken isminden bile vazgeçmiş ve ikinci ismi olan İnci'yi kullanmaya başlamıştır. İnci Özdemir yıllarca yaln...