23.Bölüm- Onu Öldürmedim, Aç Gözlerini!

242 6 0
                                    

Oğuz'un dinlediği: Linkin Park Steve Aoki - A LIGHT THAT NEVER COMES

Ahsen İnci'nin dinlediği: Cem Adrian - Düşünüyorum Hayatın Ellerinden

Yılların özlemi biraz olsun dolarken, kablonun çekilip kopmasından korkuyordum. Yıllar sonra ulaştığım bu nimet, çöp olmayıp yemek istiyorum. Hediye edilmiş bu mücevheri en önemli yerimde ve en rahat yer olan, kalbimde saklıyordum.

Oğuz Gedik, merdivenlerden hızlıca inen ve yüzünde sinirden kasılmış yüz hatları ile muhteşem erkek.

Gözlerimi üstünde gezdirdiğimde tek diyebileceğim siyahlar prensiydi. Siyah pantolon, siyah gömlek, siyah deri mont ve son olarak da olmazsa olması siyah spor ayakkabılar. Saçları kahverengi renginin en güzel tonu olduğu için siyah uyumunu bozarken onunla eş değer beyaz teni de siyaha karşı çıkıyordu. Dudağımı ısırdım. Zaman ilerledikçe fazla mı erkeksi olmuştu ya da benim hormonlarım altı yılın acısını çıkarmak istercesi birden bana yükleniyordu? Bilmiyorum.

"Kısa bir görüşme yapıp geleceğim." Saate baktığımda gecenin karanlığını gökyüzüne getirmesine az kaldığını görerek kaşlarımı çattım.

"İşlerin ile alakalı olmayacağını biliyorum." Kaşları havaya kalktı yanımda dikildi. Oturduğum rahat koltuklarda biraz doğrularak, gözlerine baktım. Kahverengi gözleri biraz olsun yumuşamazken sinirli halini koruyordu. Elim ile bir dakika yaptım. "Adamları buldunuz." Ellerini birbirine çarparak alkışladı. Boş salonda yankılanan alkış sesi ile dengem bozulurken tam kalkacağım sırada güçlü ellerini omuzlarıma koyarak kalkmama engel oldu.

"Sen oturuyorsun, hatta git yemek yap. Hatta sen karnıyarık yapmayı biliyor musun? Canım çok istiyor da."

"Hayır. Bende geleceğim." Diye itiraz da bulundum. Ayağa kalkarak kapıya doğru ilerledim. Altımdaki siyah taytımın üstüne uzun hırkamı geçirerek kalçalarımı örttüm. Oğuz'un yanında rahat hissediyordum ama başka bir erkeğin öyle dar bir şekilde görmesini istemiyorum.  Hırkamın düğmelerini iliklerken kendimi duvar ile Oğuz'un arasında buldum.

Kahverengi gözleri sinir ve tutku ile sert kahvenin rengini alırken, dudaklarını kulağımın hemen arkasına getirdi. Göğüs kafesim çıkacakmış gibi atarken nefeslerim hızlı ve kısık kısıktı.

"Gelmeyeceksin!" sert ama sessiz çıkan ses tonu onun ne kadar sinirli olduğunun simgesi gibi dudaklarından çıkarken gözlerine baktım. Evde kalmayacaktım.  Onların ne iş çevirdiklerini bilmediğim gibi sevdiğim adam, kötü bir şey yapacaksa da durdurmam gerekiyordu.

"Senin yanında kendimi güvende hissediyorum." Ellerimi ensesine getirdiğimde gözle görülür bir yumuşaklık kapladı gözlerini. "Senin kollarının arasında annenin karnındaki bebek kadar güvendeyim, Oğuz. Bırakma beni bu koca evde, yalnız. " Dudakları duydukları ile kıvrılırken, sert bir öpücük bıraktı dudaklarıma.

"Tamam, gel." Kafamı salladım. Korktuğum gibi, bırakmamıştı. Onun yanında hissettiklerimin pek fazla kelime anlamı yoktu ama kimsenin yanında hissetmediğim güven duygusu onun yanında çiçek açıyordu.

Garaja ilerlerken gözleri biran olsun üstümden gitmezken, endişe vardı. Benim gibi korkuyordu ama benim korkum onun zarar görmesiydi. Onun ise yanındaki kadını korumaktı. Ahsen'inin korumak değildi.

İçime düşen düşünceler ile kara bulutlar kalbimin üstüne oturmuştu. Ahsen'im kelimesi kalbimin bir köşesine kazınmış, kalmışken onun dudaklarının hemen üstündeyken duymuyordum. Pandoranın gizli kutusu gibiydi ismim. Kutu açıldığı an dünyamız da bir şeyler olacaktı. İki seçenek vardı;

Geçmişin İzleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin