51.Bölüm- "Onlar His"

82 3 0
                                    


HANDE

Kendimi tamamen bırakıp, kaybolma hissi bütün bedenimde gezinirken, kendimi bilmediğim bir sokağa dönerken buldum. Ellerim şubat soğunun etkisi ile cebimdeyken ne yapacağımı düşünüyordum.

Levent'in mavi gözlerinin etkisi ile kendimi yeni maceralara atıp, ailemden intikam mı almalıydım? Yoksa kaybolmalı mıydım?

Kaybolmalıydım....

Güçsüzdüm. Savunmasız ve hiçbir şeyden hali olmayan küçük bir kız çocuğuydum. İntikam büyük güçlü insanlar içindi. Oğuz Gedik gibi... Levent Keskin gibi... 

Dışarıdan bakıldığında feminst bir kız gibi görünsem de geceleri yatağıma girerek ağlayan bir kızdım. Sabahları aynaya bakarak umursamaz kız maskemi takıp, devam ediyordum bir nevi.

Ne olduysa bu maske Levent Keskin'in yanında düşüyor ve babasının dayağından zor zar ayağa kalkan Hande çıkıyordu. Bu bazı şeyleri için umut bahşederken içimde korku tomurcuklarını canlandırıyordu.

Aşk denildiğinde ürpermeden edemiyordum. Okuduğum romanlardan bildiğim kadarı ile pekte iyi bir şey değildi. En basit örnek Oğuz  ve Ahsen gelirken, 6 yıl çekilen acılar gibi şeyleri kaldıramayacağım kesindi.

"Bir gün..." Levent'in sesini arkamda duyduğumda hiç şaşırmıştım. "Bu dünyanın amına babasından tarafından kırılan kızlar koyacak diye okumuştum..." 

"Ben koysam koysam kendime koyarım." 

Tekrar bilmediğim bir sokağa saparken bu ilçenin en güzel yanını keşfetmiş oldum. Sokakları sessizdi ve küçük müstakil evlerin olduğu bu mahallede gezmek ap ayrı bir huzur katıyordu içime. 

"Umut yok." 

Az önce dediklerine zıtlık içeren bir cümle kurduğunda yürümeyi bırakıp ona doğru döndüm. Biraz gerimde olduğu için o da benimle durmak zorunda kaldı.

Buluştuğumuzda giydiği siyah deri ceketi değilde bu defasında daha kalın görünen bir kaşe mont giymişti. Tam iş adamı modu varken yanında kendimi daha bir sönük hissettim. 

Hissetmem yanlıştı zaten sönük bir kızdım. Ailemin yanındayken bile ben yokluk çekmiştim. Her zaman harcamalarım kısıtlıydı. Bir mağazaya gittiğimde iki şey beğenir fakat birini almak zorundaydım hep... Benim aksime Fisun her zaman poşetler dolusu kıyafetle gelirdi.

"Umut var diyen mi oldu sana?" 

Gözlerini kısarak gözlerime baktı. Bu sorumu beklemiyordu besbelli... Normal bir kız gibi umut her zaman vardır diye bir cümle kuracak şeyler yaşamamıştım. Hayat her zaman bana eksi yönlerini göstermişti.

"Benim için yok, senin için var!" 

Sesi biraz sertleşip sanki yaratırız der gibi çıkarken omuz silktim. Müstakil evlerin olduğu sokakta ilerlemeye devam ettim. Soğuk artık fazlasıyla yüzümü yakarken sıcak bir yer aradım kendimi. Ara bir sokakta bulamayacaktım. Biraz bakındığımda ana bir yol göremedim.

"Arabam bir diğer sokakta..." kafamı salladım. Çok fazla üşümüş ve yolumu bilmiyordum. En mantıklısı Levent'in yanı olacaktı. İçim hep Levent'in yanı derken onu bastırmak şu sıralar kolay oluyordu. 

Ahsen olmasa belki de benimle ilgilenmezdi bile? Kafamı çevirip ona baktım. Burnunun ucu kıpkırmızı olmuştu ve birden parmağım burnuna gitti.

Adımları durduğunda bende onunla birlikte durdum. Gözleri yüzümde gezinirken beynim ve dudaklarım iflas ederek, kalbimden gelenlerde konuşmaya başladım.

"Ahsen yüzünden mi benim yanımdasın? Yardım ediyorsun?"

Ellerim burnundan dudaklarına indi. Buz gibi ellerim sımsıcak dudaklarının üzerinde durduğunda yıllardır aradığım sıcaklığı bulmuş gibi hissettim.

"Ne alaka?"

Umursamazca konuştuğunda dili parmak uçlarıma değdi. Vücudumda hissettiğim elektriklenme ile kendimi birden çektiğimde Levent tedirginlikle yüzüme baktı.

"Ne oluyor sana, Hande?"

"Gidebilir miyiz artık?" 

"Yürü." diyerek bağırdığında onun bu ses tonu bana garip gelmemişti. Arabaya geldiğimizde ben ondan önce binerek gözlerimi kapatıp onun tuhaf bakışlarına maruz kalmamış olmuştum.

Bedenimde hissettiğim duyguların bir tanımı yoktu. Ne hissediyordum? Ne yapıyordum? Veya az önce başka bir yerlerimde hissettiğim bu duygu da neydi? 

"Gerizekalı!" anlıma bir tane vurarak düşüncelerime sahip çıkmak istedim. Ama bu kafamın içinde bir ordu vardı ve şuan ki hedefleri benimle savaşmaktı.

Ani bir fren ile dururken Levent birden ellerimi tutarak tamamen kendisine çevirdi. Gözleri kızgınlıkla yüzüme bakarken ellerimi kurtarmak için çabaladım. Ama sadece çabaladım. Almak ne mümkündü...

"Bu ergen kız davranışların da ne?"

"Dokunma bana!" diye bağırdım yine o aynı duygular bedenimde gezinmeye başladığında. Bana şuana kadar bir erkek dokunmamış bu denli dikkatli bakmamıştı. 

"Bu saçma hareketlerinin nedenini açıkla bırakacağım!"

"Bana dokunduğunda bedenimde bir şeyler dolanıyor ve bunu ne demek olduğunu algılayamıyorum. Korkuyorum. Bana daha önce kimse dokunmadı anlıyor musun? Benim küçük bir kız çocuğundan farkım yok."

Yanaklarımdan süzülmeye başlayan yaşlar ile yüzümden düşen maskeme lanetler okudum. Elleri ellerimi bıraktığında sözünde durmasına sevinmiştim ama bu defasında elleri yüzümde birleşti.

"Onlar his... Asla onlardan korkma.... Geçmişin izlerini sil şu küçük bedeninden ve hayallerinin, isteklerinin peşinden yürü."

Öyle bir yumuşak söylemişti ki, gözlerimi kapayıp kendimi ellerine yasladım. 

"Beni öper misin, o halde?" 

Dudaklarını dudaklarımda hissetmeyi beklerken anlıma sıcak güven dolu bir öpücük bıraktı.

"Hisselerinin ne anlama geldiğini kavradığın zaman..."


Geçmişin İzleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin