52.Bölüm-Bebeğinin yaşadığını söyledim!

101 5 0
                                    


"Hesabımı hiç bu kadar düşük miktarda görmemiştim." bilgisayardan hesabıma bakarken sıkkınlıkla mırıldandım. Banka hesabımı daha önceki zamanlarda kontrol etmeye bile ihtiyaç duymuyordum. Ama uzun süredir çalışmadığım ve kaçırıldıktan sonra evime girmediğim için kendime yeni şeyler almakla başlamış daha sonrasında bilgisayardı telefondu derken banka hesabım artık suyunu çekmeye başlamıştı.

Siteden çıkarak bilgisayarımı masanın üzerine koyduğumda annemin uzattığı kahve ile gülümsemeye çalıştım.

"Anne kız konuşalım birazcık?" 

Kafamı sallayarak daha dumanı tüten kahvemden bir yudum aldım. Sıcak kahve dudağımı biraz yakarken annem sıkıntılı bir şekilde bana baktı.

"Babanla geçen akşamlarda konuştuk ve senin için bir şeyler düşündük." Yüzümü buruşturmadan edemedim. Her ne kadar ailem de olsa benim için düşünmelerini istemiyordum. Onları yeteri kadar hayal kırıklığına uğratmıştım. "Oğuz'un babası hasta, sen buradasın o da burada... İstersen burada da işini yapabilirsin."

Bunu bende düşünmüştüm. Hatta internetten dükkan fiyatlarına dahi bakmıştım ama burası benim işim için küçük bir yerdi. Zaten küçük bir yer olduğu için insanların çoğunu tanıyordum. Tanıdıklarımın olması benim işimi zorlaştırıp, maddi açıdan da yorardı.

"Burada işimi yapamam."

"Ahsen," annemin ses tonu değişirken içimden bu konuşmanın bir an önce sonlanmasını diledim. "Paranın bitmeye başladığını biliyorum aynı zaman da bizden de para istemeyeceğini biliyorum. Niye kendini sürekli yokuşa salıyorsun?"

Haklıydı. Oğuz'dan ayrıldıktan sonra hayatımı sürekli yokuş aşağı bırakarak işlerin son reddeye getirene kadar müdahale etmiyordum.

Aslında bazen kendi içimde yaşayan iki ruha kendimi bırakıyor, onların savaşını izliyordum. Bir tanesini herkesin içinde olan kötü ruh... Biri ise iyilik meleği... Benim kötü ruhum sürekli olarak bir şeylere müdahale etmeme engel olup, sırtını duvara yaslıyordu. En olmadık yerlerde kahkaha atıyor, kahkaha atacak zaman ise durup ifadesizce etrafına bakıyordu. İyilik meleği ise çoğu zaman kötü ruhun gölgesinde kalıp durduğunda etrafa çıkıyordu.

Benim hayatım bu iki ruhun karmaşıklığı ile geçiyordu.

Oğuz ile olduğumda kötü ruh hiç bir zaman çıkmıyordu fakat bazen sebepsiz yere durgunlaşıp bir şeylere ifadesiz kalıyordum. Bunu geçmişte yaşadıklarımıza bağlıyordu.

"Bir aya kalmaz, İstanbul'da bir ev tutup büro açarım." 

Ağzımdan çıkanlar o saniyelerde düşündüklerimin sözlü haliydi. Açıkcası İstanbul'da ev tutma gibi bir durum yoktu sadece annemi bir vakit daha üzerimden almama yeter gibi duruyordu.

Annem tam ağzını tekrardan açacaktı ki, "Ben biraz Ezgi'lere gideceğim." diyerek kalktım. Üzerimdekiler annemin tekrardan odaya gelerek bu konuda açmasını engellemek için hızlıca değiştirdim. 

Dairenin kapısından çıktığımda Oğuz'a çarptım. Yüzüne gülümseyerek baktığımda beni evden almaya gelmediğini aksine sinirlenip bir şeyler yaptığım için gelmiş olmalıydı. Ama son zamanlarda bir şey yapmadım ki...

"Ahsen!"

"Oğuz."

"Konuşmamız gerek," elimden tutarak arabasının kapısını açtı. İçeriye tereddüt etmeden binerken Oğuz da vakit kaybetmeden bindi.

Araba bilindik yollardan geçerken Oğuz'ların evin önünde durdu. Sessizliğin hakim olduğu dakikalar içerisinde onların evine ve odasına çıkmıştı.

"Taner'e ne dedin?" Sorduğu soru en son ne zaman Taner'i bile görmediğimi hatırlamazken, Oğuz sorusunu yeniledi. "Taner'e Merve ve bebeği hakkında ne dedin?"

Yatağın üzerine oturarak düşündüm. Oğuz'dan bebek istediğim ve yapmadığı zamanın sabahı Taner ile karşılaşmıştım. Merve ve kucağındaki bebeği ile bizden çıkarken ki fotoğraflarını göstermişti.  "Bebeğinin yaşadığını söyledim."

Bağırarak, "İyi bok yedin!" dedi.

"Affedersin?" 

Sinirlenirken gözlerimi kısarak ona baktım. Ellerini sıkarak üzerime gelmeye başladığında hatasını anlayarak bir adım geri çıktı.

"İyi bok yedin dedim, Ahsen." Ne olduğunu anlayamamıştım. "Merve ve Ilgaz yok. Her yerde aramış babası ama bulamamış. Senin bu konuda ki hassaslığından sana sormak geldi aklıma."

"Taner bebeğin babası..." 

"Babası falan değil!" 

"Yoksa sen misin babası Oğuz?"  Ağzımdan çıkan kelimeleri kontrol edemezken Oğuz dediklerimle donup kaldı. "Neden bu kadar koruyorsun, Merve'yi... Sırf Merve'yi koruduğun için ne hallere düştüm ben ne durumlara düştüm."

Depodaki böcekler aklıma gelirken nefesim hızlanmaya gözlerim dolmaya başlamıştı. Merve ve Oğuz'un fotoğrafları yüzüme atılıp, böceklerle dolu oda... Kolumda bir şey hissettiğimde çığlık attım.

Hemen oturduğum yerden kalkıp, koluma bakarken bir şey olmadığını görerek rahatladım. Yanaklarımdan yaşlar süzülürken tekrar kolumda gezen bir şey hissettim. Gözlerimi kapadım ve kendimi soktuğum durumdan nasıl çıkaracağımı düşündüm.

"Ahsen," çok sakin çıkan sesi az önce ki sinirlerinin geçtiğini bana söylerken gözlerimi açmadım. Kendimi odamda yatarken hayal ettim. Sımsıcak yorganımın içinde, tek başıma... Böcekler yoktu. İyileşmiştim. "Ahsen'im..."

Gözlerimi araladım. Dolu gözleri ile bana bakarken ellerinden kurtuldum. Çantamı alarak ona bir şey demeden odasından çıktım. Arkamdan gelip kapıyı açmama engel olduğunda ona dönmedim. Boynumu öptü.

"Özür dilerim..." kafamı iki yana salladım. "Taner tehlikeli biri... Merve ve Ilgaz tehlikede olabilir..."

"Ben de tehlikedeyim senin yanında, bunu düşündün mu?"

"Bu çok farklı..."

Ona döndüm. Yanaklarımdan hala yaşlar süzülüyordu fakat içimden sessize ağlıyordum. Yaşlar sadece gözlerimde durmayı başarmamıştı. 

"Bana en çok sevdiğim adam zarar veriyor. Merve'nin de sevmediğini düşünürsek asıl yaralanacak Taner. Şimdi izin ver, gideceğim."

Zorlamadı. Kapıyı tuttuğu elini bıraktı ve geçmeme izin verdi. Sessizce evden çıktım. 


Geçmişin İzleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin