"Ahsen"
"Gecenin bu saatinde ne arıyorsun?" diye sordum gülerek.
"Tişörtümü getirdim." Tişörtü elime alıp baktım. Burnuma götürdüğümde gülümsedim. Siyah tişörtü buram buram o kokuyordu.
"Ne yapacağım bunu ben?" diye sordum meraklı bir şekilde. Bana yaklaştı. Ayaklarımızın uçları birbirine değiyordu. Kafamı kaldırarak kahverengi gözlerine baktım.
"Kokumu çok sevdiğini sanıyordum, Ahsen Özdemir."
"HAH yapma!"
"Tamam, gidiyorum o zaman." Gülerek uzaklaşıyordu. Tişörtü elinden alıp yanağını öptüm ve şaşırması sağlayacak bir cümle söyledim.
"Kokun bin çicekten daha güzel kokuyor, Oğuz Gedik!"
Eve doğru ilerlemeye başladığımda kolumda hissettiği güç ile Oğuz'a döndüm. Belimden sıkıca tutup kendisine yapıştırdı. Dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Nefes almak için dudaklarını çektiğinde dudaklarımın üstünden konuştu.
"Dudakların cennetin kapıları aralıyor ve günahlardan arındırılmış gibi hissettiriyor." diyerek benden uzaklaştı. Gülümseyerek apartmandan içeri girdim.
Kalktığım da yanaklarımda ki gözyaşlarımı sildim. Bir rüyaydı. Oğuz'la yaşadığımız bir anımızdı gördüğüm. Saat gecenin 4.30 du. Zor nefes alıyordum. Aldığım hava ciğerlerime gitmeden yok oluyordu sanki. Gardırobumu açıp en üst rafta sakladığım, tişörtünü çıkardım. Artık kokmuyordu. Tişörtü yüzüme sürüp belki bir umut tekrardan kokusunu alırım diye kokladım. Ama onun olmadığı gibi kokusu da yanımda yoktu.
Acı gün geçtikçe daha fazla içime işlerken, bazen dayanamayacak duruma geliyordum. Yorulmuştum. O hayatına devam ederken, ben aynı yerimde saymak daha dibe batırıyordu.
Balkona çıktım. Hava soğuktu ama soğuk beni kendime getirecek tek şeydi. Sandalyeye oturarak gökyüzüne diktim gözlerimi. Soğuk burnumdan girdiğinde burnumu yakıyordu. Kısa kollu üst ve şortla çıkmıştım. Yıldızlara baktım tekrardan. "Neden bana onu hatırlatıyor her şey. Niye unutmadım. Niyeeee?" diye söylendim. Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülürken.
Uykum gitmişti. Mutfakta gidip kahve yaptım ve çikolata alıp balkona tekrar döndüm. Havanın soğukluğu iyi gelmişti. Kulaklıklarımı takıp müzik dinlemeye başladım. Rastgele açık olduğu için birden kulaklarımı Gökyüzünde çalmaya başladı.
"Artık sayılı zaman değil müebbet yalnızlığım."
Benim için söylenmiş gibiydi. Ya o olacak ya da kimse. Ben her şeyi tam yapardım. Sevgimde aşkımda böyleydi işte. İlk sevgilim değildi fakat ilk aşık olduğum erkekti. İlk sevdiğim erkekti. Her şeyi onunla tatmıştım. Sevmeyi, özlemeyi, kıskançlığı en ağırı yalnızlığı. O olmadığı için sadece işime yoğunluk veriyorum. Bu da beni katı insan moduna sokuyor. Ama insanlar bilmiyor benim neden böyle olduğumu. Neden duygularımı göstermediğimi? Neden biriyle samimi olmadığımı bilmiyorlar? Benim gerçek yüzümü bilmedikleri gibi onları da bilmiyordular.
Saat 6 ya gelirken, içeri girdim. Biraz daha uyumalıydım. Birisiyle randevum vardı. Göz altları şiş ve morarmış bir inci görmelerini istemezdim.
3 saat uykudan sonra kalktım. Müziğimi açıp duşa girdim.Telefonumdan hareketli şarkılar çalsa da içim fazla durgundu. Saçlarımı kuruttum ve maşa yaptım. Sonra lacivert eteğimi ve üstüne sade bir gömlek giydim. Bordo bir ruj, uzun kirpiklerime bir kere rimel ve güzel bir gülümseme. İşte hazırdım. Siyah platform ayakkabı ve siyah küçük çantamı elime aldım. Arabama giderken Kemal bey'le karşılaştım. Arabalarımız yan yana park edilmişti.
"Günaydın" dedi sıcak bir gülümseme ile. Sabah sabah adam enerjisini nereden buluyor diye düşünüyorum.
"Günaydın" tam kapımı açıp girecekken Kenan bey'in sesi ile arkamı döndüm.
"İsterseniz sizi bırakayım sürmeyin siz" tabi ki de hayır. Ben kendi başıma gidebilirdim. Bana farklı bakıyordu bayadır bir süre. Gülümsedim.
"Teşekkür ederim bugün işlerim var" dedim. Bozulmuş olacak ki yüzünü benden çevirip arabasının kapısını açıp "İyi günler" dedi kafamı sallayıp tebessüm ettim.
Arabama girip müziği açtım. Müziksiz araba kullanamazdım. Bağımlılık yapmıştı. The power of love şarkısı ile gülümsedim. Bazı yerlerinde eşlik bile etmiştim. Büroya geldiğimde Hande'deyle biraz laflayıp içeri odama gittim. Masama kurulduktan sonra birkaç dosya ile ilgilendim. İsmimin yazılı olduğu metalden yapılmış çerçeveyi düzelttim.
İNCİ ÖZDEMİR.
Burukça gülümsedim. Ahsen ismini duymaman daha iyi oluyordu. Hande'nin biriyle konuştuğunu duyduğumda beklediğim kişinin geldiğini anladım.
Kapının açılması ile ayağa kalktım. Gelen kişiye baktığımda küçük çaplı bir şaşkınlık geçirdim. Çok sevdiğim kahverengi gözlerle karşılaştım. Üstüne tam oturmuş bir lacivert takım beyaz teniyle uyum içindeydi.
"Merhaba İnci Hanım, Ben Oğuz Gedik."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişin İzleri
Lãng mạnAhsen geçmişte sevdiği şehri, her daim yanında olan ailesi, kardeşim dediği arkadaşlarını bırakarak kaçmıştır. Her sevdiği şey o şehirde kalırken isminden bile vazgeçmiş ve ikinci ismi olan İnci'yi kullanmaya başlamıştır. İnci Özdemir yıllarca yaln...