Zamanla geçer dedikleri acılara hiç bir zaman inanmamıştım. Zamanla ne geçebilirdi? Ergenlik döneminde, sosyal medya da gezen bir söz vardi; "Zaman her şeyin ilacı ise fazlası intihar değil midir?" Bu söz kimine göre yanlış, kimine göre doğrudur. Ama benim için doğru.Zamanla geçmiyor. Zamanla o acılar çoğalıyor. Acı kademesini artırıyor, özlem onunla boy ölçer gibisinden daha da fazlalaşıyor, oda camından gizlice içilen sigara izmaritleri de öyle...
"Ahsen" Düşüncelerden çıkmama olanak sağlayan babama yalandan da olsa güzel bir gülümseme takınarak kafamı kaldırdım. "Seninle birşey konuşacağım babacım."
Sigaraya kısa bir zaman önce başlamıştım. Bunca sene buna direnmiş, asla asla demistim. Ama başaramamıştım. Küçüklüğümden beri annem ve babam sigara kullanıyor, her sinir anında bir sigara yakılarak gerginlik atılıyordu. Cenazelerde, evin kuytu köşelerine çekilip içilen sigaralar da oluyordu. İçimiz yanarken sanki bizimle yanan birşeyin olduğu bilinmesi iyi geliyor gibi geliyordu. Ailemi suçlamayacak değilim fakat zehiri ciğerlerim istiyordu.
"Uzun süredir annenle konuşuyoruz, senin bu durumun hakkında... Belli bir yaşa gelmiş olabilirsin ama hala benim küçük kızımsın. Okuduğun zamanlarda benden aldığın paralar o kadar azdı ki, seni okuttuğumuzu bile düşünemiyorum, Berkay'ı okutmaya başladığımızdan beridir." Gülümseyerek karşılık verdim. Babam benim Berkay'a gönderdiğim paralardan haberi yoktu belli ki. "Şuan kendi evindesin, benim kanatlarım altındasın. O bankadaki parana dokunma. Her istediğini, canın ne almak istiyorsa onun parasını benden al."
"Babacım param var."
"Yok demedim zaten. Sadece benden al istiyorum." Masanın üzerinden kendi kartını uzatıp şifresini söyledi. Kafamı iki yana salladım. "Ahsen!"
Ses tonu az önceye nazaran yükseldiğinde kullanmamak için de olsa kartı alıp, telefonum kılıfına koydum. Tartışmak, onları düşündürmek istemiyordum.
"Şimdi üzerini giyin, arabanın anahtarlarını al ve seni bir yere götüreceğim."
Üzerimi giyinip babamın dediğini yaptım. Apartmandan aşağı inerken nereye gideceğimizi kestiremiyordum. Her ne kadar burda doğup büyüsem de senelerdir burada yaşamıyordum. Babama anahtarları uzattığım da çok geçmeden yola koyulduk. Radyo da yeni şarkılar çalıyordu fakat ritimleri şuan ki psikolojime uymuyordu. Gözlerimi kapatıp gideceğimiz yere kadar bu saçma müziğe dayanmaya çalıştım. El frenin o bilindik sesini duyduğum da gözlerimi açtım. Geldiğimiz yeri gördüğüm an biri bütün hüznü yüzüme çarpar gibi oldu.
Mezarlık.
Mezarlığa gelmiştik. Burada babaannem, dedem yatıyordu. Babam arabadan inince onun arkasından indim.
" Neden buraya geldik?"
"Bazı şeyleri hatırlayıp, ona göre yaşamam gerektiğini anlatmak için."
Mezarlığın kapısından girince, kollarımı birbirine doladım. Bilmiyorum soğuk geliyordu. Bir sürü mezar taşının yanında geçerken ne hayatlar ne acılar yaşanmıştır diye düşünüyorum. Kimi ana kimi baba kimi oğul...
Öztürk yazan büyük yaşın altında durduğumuzda gözlerim dolmuştu. Pamuk gibi olan babaannem, güzel şakaları ile yatan dedem...
Babama döndüğümde yanımda yoktu. Korkuyla etrafıma baktım. Elinde küçük bir poşet getirmiş , mezarın üzerinde kurumuş olan otları ona dolduruyordu. Önce babaannemden başlamıştın, 15 yaşında kaybetmiştik onu. Dedemden 2 yıl sonra. Dedemin cenazesi pek hafızamda yankılanmasa da, babaannem dün gibi aklımdaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişin İzleri
RomanceAhsen geçmişte sevdiği şehri, her daim yanında olan ailesi, kardeşim dediği arkadaşlarını bırakarak kaçmıştır. Her sevdiği şey o şehirde kalırken isminden bile vazgeçmiş ve ikinci ismi olan İnci'yi kullanmaya başlamıştır. İnci Özdemir yıllarca yaln...