28.Bölüm- Yıkılmış Ve Güçsüz

226 5 0
                                    

Burnuma gelen hastane kokusu ile yaşadıklarım tekrardan hatırlarken, en son Oğuz'un yüzünü gördüğümü biliyordum. O beni kurtarmıştı ama geldiğinde karnımda şiddetli bir acı vardı. Şuan o acıyı o kadar yoğun hissetmiyordum ama yinede bir acı vardı. Gözlerimi açmadan düşünmeye başlamıştım. Gözlerimi açmaktan korkuyordum, tekrar kötü şeylerle karşılaşacağımdan, Oğuz'u gördüğümde yaşayacağım hayal kırıklığından ve ondan uzak kalmak zorunda olduğumdan baygın kalma süresini daha çok uzatacaktım.

"Hayatım, gidelim artık. Zaten sabah oldu, uyandığında geliriz." Duyduğum ilk ses, Egemen'in sesiydi. Hayatım dediğine göre Öznil'de buraydı. Yalnız değildim. Ne mutlu bana.

"Hayır, gitmeyeceğim. Doktorlar onun sabah uyanacağını söylediler. Oğuz'u gördüğünde iyi şeyler mi olacak sanıyorsun, onun yanında olmam gerekiyor."

Öznil, benim burada Ezgi görevini üstlenen tek arkadaşımdı. Şuan yanımda Ezgi olsaydı eğer sadece laf etmekle kalmaz, tırnaklarını da Oğuz'a geçirmişti. 

"Onların yalnız kalıp, sorunlarını çözmeleri gerekebilir." Levent'in sesini duyduğumda korkudan bağırmak geldi içimden. Beni kaçıran Taner gibi o da kötüydü. Onunda takım elbise gitmiş, belinde silahları olan adamları vardı. Bana da kötü bir şey yapabilirdiler.

"Ona acısı da benim, merhemi de." Oğuz'un sesini duyduğumda karnımdan başlayan sızı kalbime kadar bir yol çizdi. Kalbime geldiğinde sancı şeklinde devam ederek, boğazımda birkaç hıçkırığın düğümlenmesine neden oldu. Onun kokusunu içimi çekmeyi, yanağıma konduracağı öpücükleri en çokta bana bakan tatlı kahverengi gözlerini özlemiştim. Ama onun hakkında öğrendiklerim, benim ondan uzak durmama sebep olacaktı. Kendimi zincirleyecek, bu zor aşamayı atlatacaktım. Ama uzak duracaktım.

Kapının açılma sesi geldiğinde bir an yalnız kaldığımı düşündüm. Bu düşünce korku ile içime yayılırken gelen konuşma sesleri ile korkuların az bir miktarı silindi.

"Hastamız zayıf bir durumda, lütfen hastanın sağlığı için bu kadar kalabalık durmayın."

"Ama biz kötü bir şey yapmıyoruz, kalmamızda bir sakınca neden olsun ki?" Öznil'in üzgün sesi kulaklarıma dolarken önemsendiğim için sevinç kırıntıları oluşmuştu.

"Bilinçli olarak ona zarar vermeyeceğinizi biliyorum. Fakat güçsüz bir durumda ve herhangi bir mikrop onu daha da hasta edebilir. Lütfen Oğuz bey harici çıksın." Tekrar kapı kapandığında birkaç homurtu duydum.

"Uyandığı an bizi arıyorsun, anladın mı?"

"Anladım, hadi çıkın." Kapı kapandığında nefesimi dışarıya vermek için kendimi zor tuttum. Hareketsiz yatmak zor gelmiyordu çünkü bedenimi hareket ettirecek kadar güçlü değildim.

Yatağımın bir tarafı çöktüğünde kimin oturduğu ap açık ortadaydı. "Hele şükür, gittiler." Sesi sevinçli çıkması gerekirken, üzüntü dolu çıkıyordu. "Nerede kalmıştık?" onun neyden bahsettiğini anlamıyordum. Düşündüğümden daha fazla mı uyumuştum yoksa? "Bundan sadece 6 yıl önceydik. Dedelerimizin konuşmasına benzeyecek belki de ama bizim zamanımızda her şey daha zordu. Seni öpebilmek için bir ay beklemiştim. Dudaklarındaki tad, yazda yeni çıkan bir ereğin tadı gibi. Aylarca özlemle beklediğim, çıktıklarında ise hep yiyesim gelen erik gibi aynı. Hep özlüyor, tatmadığım zaman özlemle dudaklarım dudakların ile buluşmayı bekliyordu. Şimdi ilişkiler ise, barda başlayıp, yatakta bitiyor. Bizim ilişkimiz, kütüphanede başlayıp bu günlere kadar gelmişti. Mutluluklar, üzüntüler ve terk edilmişliklerle dolu bir ilişkiydi ama kalbimizden çıkmayacak kadar da temeli sağlamdı." Elimi bıraktığında, yüzümünde elleri gezmeye başladı. "3 gündür bu cehennem çukurların da yanmıyorum." Yanaklarımda durduğu elleri bir süre daha bekleyerek saçlarımda gezmeye başladı. "3 gündür saçlarını parmaklarından geçirip, geriye savurmuyorsun." Elleri saçlarımdan çekerek yeni yerinde tam sol göğsümün üstünde durdu. "3 gündür bu kalp, beni gördüğünde ritmi değişmiyor." Bir süre kalp atışlarımın üstünde durduğunda kalp atışlarım normale nazaran daha fazla atıyordu ama bunu fark etmeyecek kadar hüzünlüydü.

Geçmişin İzleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin