31.Bölüm- Söz ver

175 7 0
                                    

Küçük bavulun fermauarını kapatırken gözümden süzülen bir yaşı elimin tersi ile sildim. Bana aldığı eşyaları almak istemediğimde burada duran eski eşyalarımı koymuştum. Sırf kötü olduğum için aldığı eşyaları bana ait hissetmiyordum.

Bacaklarıma yapışan kot pantolunu ve siyah kazak, terlememe neden olurken, gözyaşlarımı tutmakta zor oluyordu. Evde ki sessizlik, bir katilin kurbanını öldürdüğünde ki sessizlik kadar hakimdi ve kimse ağzını açıp bir şey demiyordu. Yatağın üstünde oturmuş, üzgün gözlerle bana bakan Hande ve Öznil'e gülümsemeye çalıştım. Ama başaramamıştım.

"Sende gel Hande," diye mırıldandığım da kafasını iki yana salladı. Hande'nin bir ailesi yüzünden yaşadığı karmaşıklar nedeni ile onu burada yalnız bırakmak içime sinmiyordu. "Sen git ne olsa döneceksin, kuzum." Kafamı salladım. Dönecektim, orası kesindi. Ama ne kadar süreceğinden haberim yoktu.

"Çıkalım öyleyse," diyerek Öznil'e döndüm. Dün akşam, benim yalnız gitmeme izin vermediği ve onunla gitmek istemediğim için orta yolu böyle bulabilmiştik. Egemen ve Öznil beni götürecekti.

Arkamdan gelirken, aşağıda yaşanılacak üzüntüye de kendimi hazırlamaya çalışıyordum. Oğuz'dan ayrılmak çok zordu... Merdivenlerden inerken, Oğuz'un sesini duymakla vazgeçmek istedim. Gidip kucağına oturmak, kafamı boynuna saklayıp, kokusunu en derinime çekmeyi ama o gurur denen lanet olası duygu izin vermiyordu.

Salona girdiğimde, dizlerinin üstüne yasladığı kolları ile yüzünü elleri arasına almıştı. Beni görmediği için konuşmalarına devam ediyordu. "Bak gittiğinizde evine girip, kontrol edin öyle. Korumaları da dik kapıya, sakın unutma!" diye söylenirken öksürdüm. Kafasını kaldırıp yıkılmış gözleri ile baştan aşağı gözlerini gezdirdi. Elimdeki bavula uzun süre baktığında yüzünde üzgünce bir sırıtış oldu.

"Egemen, artık çıkalım mı?" diye soru yönelttiğimde sehpağın üzerindeki anahtarlara uzandı. Derin bir nefes alarak, iki metalin çıkardığı sesi bastırıp beynimde yankılanmasını önledim.

"Dışarıda bekleyin, gelecek." Bana bakmadan diğerlerine bakarken, Hande'nin bakışları üzerine kafamı salladım. Bir an önce vedalaşma faslını geçip, kendimi arabaya atıp delice ağlamak istiyordum. Kapının kapanma sesi ile bana dönen gözlerini gözlerimden ayırmadım.

"Kol çantana içtiğin hapları koymuştum dün akşam," dudaklarımı birbirine bastırıp kafamı salladım. "Taner yüzünden birkaç tana koruma evinin önünde duracak, endişelenme. Zaten görüştüğüm bir kaç arkadaşım var eşleri seni ziyarete gelip, konuşursunuz. Dertleşmek istersen, annem veya ablam da orada..."

"Oğuz," konuşmasını yarıda bırakırken, parmaklarını saçlarından geçirdi. Sinirliydi. Üzüntülüydü. "Kısa bir tatil olarak düşün. Kafamı toparlayacağım, iyi olacağım bir tatil..." diye ağzımda saçma sapan şeyler gevelemeye başladım.

"Pekala, kendini üzmeyeceğine ve benim yüzümden ağlamayacağına söz vermeni istiyorum." Yavaş adımlarla yanıma gelirken, aldığım nefeslerin yetmediğini düşündüm. Beklenti ile gözlerime bakarken, "Tutamayacağım sözler vermek istemiyorum. Dışarıda fazla beklemesinler," diyerek ilerlemeye başladığımda geriye çekerek birden sarıldı. Oğuz'la sayısız sarılmıştık. Ama bu sarılması daha sıkı ve ondan kopmamamı istediğini belirtmek ister gibiydi. Elimdeki bavulu yere bırakarak kollarımı sırtında birleştirdim.

Sessizdik...

Derin nefes alışverişlerimizden başka ses olmaması bizim için iyi değildi. Her an boğazımdan bir hıçkırık kopabilir, Oğuz ise gitmemem için bağırıp çağırırdı. Kokusunu derin derin içime çekerek, geri çekildim. Geri çekilirken, burnunu saçlarıma bastırması ağlama duygumu yukarılara çıkırırken ellerim ile yüzünü kavradım.

Geçmişin İzleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin