1. Bölüm - Sadece Bir Mum

970 33 3
                                    

Karanlık tüm geceye hakimliğini kurduğunda salondaki kanepeme oturdum. Sehpa üstüne koyduğum küçük pastam ve üstündeki tek bir mum yalnızlığı temsilcisi olarak orada gibi duruyordu. Birçok kişi ile konuşmayıp, burada sadece iki kişim vardı. Umut ve Hande, ailem benden uzakta bir şehirde yaşarken kardeşim sık sık uğrar, ailem ise arada gelir ziyaret ederlerdi. Bilgisayarımdan çıkan müzik sesleri evimin sessizliğini bastırarak, karanlık düşünceleri biraz olsun başımdan atıyordu.

Ahsen, yaşadığım güzel anılarım olduğu hayatımın aynı zamanda kabus gibi geçmiş bir geceden sonra bıraktım ismim. Ahsen'im diyen sevdiğim adam için adımdan vazgeçmiştim. Tek adımda değildi, sevdiğim şehir, arkadaşlarım ve ailem.

Sehpaya uzanarak tabağın yanındaki çakmak ile pastamın üstündeki mumu yaktım. 9 Eylül, doğum günüm olmasına rağmen kardeşimin işleri yüzünden gelememiş ve iki arkadaşımında başka nedenlerden dolayı uğramamışlardı.

Derin bir nefes aldım ve üfledim. "Özlemsiz, sevgi dolu bir yıl olsun." Diye geçirdim içimden. Yanağımdan süzülen bir damla yaşı, elimin tersi ile sildim. Yaşadıklarım aklıma gelirken her zaman böyle oluyordum. Duygusal bir kadındım ama dışarıdan acımasız ve duygusuz bir kadın olarak görünüyordum. Sevdiklerim, zaaflarım olmadıkları için yaralayamıyordular. Sevdiğim adama ben bile ulaşamazken, başkaları benim için ulaşamazdı.

Kapımın pek çalmayan zili çaldığında ayağa kalkarak zorla gülümseme takınarak kapıya ilerledim. Kapının deliğinden baktığımda gelen biraz olsun gülümsetmişti. Yalnız olmadığımın kanıtı belki de iki insandan birinin bu gece evime gelmesiydi.

"Hoşgeldin." Diyerek geri çekildim. Elinde tuttuğu siyah poşeti uzatarak içeri geçecekti ama kapımın hemen yanındaki gül buketler ile durmuştu. Elimi uzattığımda içimde bir umut, bir sevgi veya başka bir heyecan oluşmuştu. Elime aldığım gül buketi daha burnuma yaklaştırmadan kokusu gelirken üstünde gördüğüm yazı hayal kırıklığına uğratmıştı.

Bol davalı, bol somurtmalı bir yıl olsun, cadı.

Sihirli parmaklar.

çiçeklerin sahibi her zamanki gibi Umut'tu. Başka kimi bekliyordum ki?

Mutfağa giderek iki tabak ve iki çatal ile salona geri döndüm. Hande, elindeki telefona bakarak gülümserken beni gördüğü gibi yüz ifadelerini dizginlemeye çalıştı ama bu pekte fayda etmemişti. Gülümsemem ile gülüşünü salarak evimin salonu neşesi ile süsledi.

"Üzgünüm, gitmem gerek." Gülüşünü yarıda keserek konuşmaya çalıştı. "Bizimkilerden biri hastanedeymiş, çok komik bir şekilde hastanelik olmuş" kafamı salladım. Kapıya kadar onu geçirdikten sonra aldığı hediyeye bakmaya karar verdim.

Bir elbise. Elbiseyi denemek için yatak odama doğru yürüdüm. Üstümdekileri çıkartıp elbiseyi geçirdim üzerime. Toplu olan kahverengi saçlarımı tokadan kurtarıp belime kadar gelmesine bakıp gülümsedim. Her zaman saçlarımı sevmişimdir. Aynadaki görüntümü sevmiştim. Kahverengi saçlara uygun kahverengi gözler. Beyaz tenime uyan dizlerimin bir karış üstünde duran lacivert rengi elbise ve dalgalı saçlarım. Sırtındaki dantel detaylar ile elbise daha fazla gösterişli yapıyordu. Gardırobuma yerleştirerek, kardeşim Berkay'ın kargo ile yolladığı hediyeyi çıkardım. Tam o sırada çalan telefonumu açarak onun neşeli sesini duydum.

"Doğum günün kutlu olsun. Hediye mi aldın mı?"

"Aldım. Ayıcıklı pijama koleksiyonuma bir yenisi daha eklendiği için çok mutluyum." Kahkahası kulaklarımda yankılanırken onun gibi bende gülümsedim.

Hayatımda her zaman aynı ve değişmeyen erkekler; Babam, Kardeşim, abim gibi olan Umut ve hayatımın en büyük aşkını yaşadığım ve beni derin acılara boğan Oğuz'du.

"Ben senin zevkini biliyorum, abla." 

"Sanırım." Dedim. Ardından biraz daha konuşarak tüm doğum günü tebriklerimi almıştım. Başka bir tebrik veya hediye almayacaktım. Hepsi bu kadardı.

Üstüme kırmızı ayıcıklı pijamalarımı giyerek 26. Yaşımın ilk saatlerini yaşamaya başladım. Yorganın içine girdiğim an aklıma her gece ki gibi Oğuz düştü. Özlem ile geçmiş altı yılda ne sevgim azalmıştı ne de özlemim. Her zamanki gibi sevgim ve aşkım ile uzaktan seviyorum.

İlkler unutulmazdı çünkü ben ilk sarıldığım kolları, ilk öptüğüm dudakların sahibini unutamıyordum.



Geçmişin İzleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin