"Saçlarını kestirmeliyiz" dedim uzun bir sessizlikten sonra.
İkimizde aramızda uyuyakalan minik bedeni izliyorduk. Bir elim kafamın altında diğeri ise Minho'nun saçlarının arasındaydı. Taehyung da benimle aynı vaziyetteydi. Gözleri acelesizce Minho'nun saçlarında dolaştı. Haklı olduğumu anlamış olmalı ki kurumuş dudaklarını araladı.
"Yarın birini getirirler-" bunu diyeceğini bildiğimden elimi dudağına kapadım perfasızca.
"Biz gidelim, hı olmaz mı?" dudağımı büzmüş, gözlerimi kocaman açmıştım bunu söylerken. Yavru köpek bakışı dedikleri bu olsa gerekti. Önce büzdüğüm dudaklarıma ardından kocaman açtığım gözlerimde dolaştı gözleri. Elimi cevabımı almak için çekecektim ki, elini elimin üzerine koyarak durdurdu hamlemi. Avucumun içinde sıcak dudaklarının varlığını hissederek huylandım, o ise acelesizce dudaklarını avuç içimde gezdirdi. Bu evet demek miydi? Bir süre bakışlarım altında aynısını yapmaya devam etti. Onunla zaman geçirmek istiyordum, korkulardan uzak ve engeller olmadan. Minho artık 3 yaşına girmişti, yaşıtları kreşe başlamışlardı. Onun ise bir tane bile arkadaşı yoktu, Dragon hariç. Minho duygusal sarılmamızın ardından kafasını omzundan kaldırarak bahçede gezdirmişti gözlerini. Dragon'u gördüğünde ise o kadar sevinmişti ki utanmasam kıskanacaktım onu köpekten. Boyut olarak ondan küçük olmasına rağmen ondan korkmamış hatta üzerine bile atlamıştı köpeğin. O zaman bir kez daha anlamıştım, hayvanlar bebeklere asla zarar vermezdi.
Dudaklarının kıpırdamasıyla elimi aniden çektim ağzının üzerinden. Bozuntuya vermeden elini saçına atıp karıştırdı.
"Yarın Hoseok'a-"
"Ama beraber" sesimin giderek alçalmasıyla sustum. Tartışmak istemiyordum.
"Tamam başımın belası tamam, gidelim." tepki vermedim, biliyordum zaten böyle olacağını. Ona yan bir bakış atarak ofladım.
"Bir kere de şaşırt beni ya" tepkime kaşlarını çatarak bakmış ardından gülmeye başlamıştı.
"Ne, neden gülüyorsun?" bunda gülünecek ne vardı sanki. "Yüzümde bir şey mi var?" elimi kaldırarak yüzümü yokladım bir şey var mı diye. Kafasını önüne eğerek gülmeye devam etti bu halime. "Ya! neye gülüyorsun sen?hem kabul etmeyip- Bir dakika sen tamam mı dedin?"
"Köşeliymiş"
"Ne?"
"Jeton diyorum" ona yan bir bakış atarak parmağımı gözüne sokarcasına salladım.
"Caymak yok ona göre" dediğimi ciddiye almış olmalı ki yüz ifadesi hızla değişti.
"Ne zaman yalan söyledim sana?"
"Yalan söylemiyorsun ama söylemiyorsun da. Taehyung farkında mısın bilmiyorum ama seni hâlâ tanımıyorum. Hakkında bildiğim şeyler sayılı. Seninle oturup konuştuğumuzu hatırlamıyorum, hep böyle mi olacağız? Hep bir yere girmek istediğimde senden izin mi alacağım?" Soruma cevap almayı beklemeden yerimde doğruldum. Sırtıma yatağın başlığına yaslayarak devam ettim. "Biliyorum sende güvende olmamızı istiyorsun, sana hak veriyorum. Ama-"
"Jimin?" Gözlerini yerden kaldırarak ona çevirdim.
"Hı"
"Ara vermek ister misin?"
"Anlamadım" anlamsız bakışlarımla rahatsızca yerinde kıpırdadı. Gözlerime bakmadı, bakışları elinde gezindi.
"Senin için bir ev ayarlayabilirim." Dedi bana uzun gelen bir dakikadan sonra.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İf the mafia falls in love |vmin|
FanficEski sevgilisi tarafından dolandırılan Park Jimin, İntihar etmek için geldiği köprüde onu annesi sanan bir bebeğe annelik yapacak mıydı?