Yine bir yol ayrımındaydım. Yine bir çıkmazda tek başımda mücadele ediyordum. Yine yanlızlığın kıyısında emin adımlarla yürüyordum. Yine siyaha hapsolduğumu hissediyordum. Yine yok olmakla var olmak arasındaki o ince çizgide oradan oraya sürükleniyordum.
Bir karar verdiğim halde neden çıkmazda olduğumu bilmiyordum. Bu bilinmezlik artık içime işlemişti. Çetin'i karanlığından kurtarmam gerekiyordu. Onu yok oluşun içinden çekip almam gerekiyordu. Bunu yaparken bana ne olacağını yine umursamıyordum. Yine bir fedakarlık yapıyordum. Bu fedakarlık beni benden alıp götürse de vazgeçemezdim. Ben zaten hayatımı Çetin'in ellerine altın tepsiyle sunmuştum. Bütün umutlarımı siyaha boyama,beni o korkunç renge hapsetme ihtimaline karşı yine savunmasızdım. Artık çabalamıyordum. Çabalamak boşunaydı. Çetin'e karşı her çabam beni dibe sürüklerken artık çabalamak kelimesinin bir anlamı yoktu. Tek başına bir şey ifade etmiyordu. Yorulmuştum artık. Her şeyi akışına bırakmaktan başla elimden gelen bir şey yoktu. Bir akarsu gibiydim. Belki yağmur yağacak ve o akış hızla geçecekti belki de kuraklık olacaktı. Akarsu gibi bende kuruyacaktım. Bende yavaş yavaş yok olacaktım. Her su damlasını umutla bekleyecektim.
"Rozerin." Batuhan'ın sesiyle çıkmazlarım son bulmuştu.
"Dalıp dalıp gidiyorsun. Bu arada Çetin konusunu ne yapacağız? Yakın olmamızı istemiyor." Dediğinde gülümseyip
"Çetin her dakika başımızda değil. O varken uzak oluruz o yokken de acısını çıkarırız. Nereden haberi olacak?" Diyip güldüğümde Batuhan gelip saçlarımı karıştırmayı başladı.
"Yapma!" Batuhan saçlarımı karıştırırken elinden kurtulmaya çalışsamda boşunaydı. İkimizde kahkahalarla gülmeye başladığımızda Batuhan saçlarımı karıştırmayı bırakıp kendini koltuğa attı.
"Senden beklenmeyecek bir fikir." Diyip gülmeye devam ederken bende gülüyordum. En son ne zaman böyle güldüğümü bile hatırlamıyorum. Bir süre sonra daha güldükten sonra yavaş yavaş nefes alıp gülmemek için kendimizi sıkıyorduk. Aslında ortada bir şey yoktu ama Batuhan bana iyi hissettiriyordu. Onun yanında güvende olduğumu biliyordum.
"Saçlarıma bir daha dokunursan kendini öldü bil." Diyip onu tehdit ettiğimde Batuhan başımı omzuna yaslayıp "Tehditlerin bana sökmez." Dedikten sonra saçlarımı okşamaya başlamıştı. Batuhan saçımı okşayınca gözlerim dolmuştu. Daha önce kimse benim saçımı okşamamıştı. Kimsenin yanında bu kadar güvende hissetmemiştim.
"Batuhan bana bu kadar iyi hissettirme eğer bir gün sende bana arkana dönersen tökezlerim." Dediğimde gözlerine baktım.
"Seni asla bırakmam ufaklık. Sen benim meleğimsin. Bir meleği ancak şeytanlar istemez." Dediğinde gözlerimi gözlerinden ayırdım. Gözümden bir damla yaş aktığında elimin tersiyle sildim.
"Neden ağlıyorsun?" Batuhan'ın sorusuyla başımı omzuna gömdüm.
"Ağlıyorum çünkü bugüne kadar kimse beni bu kadar sahiplenmemişti. Babam hayatım boyunca bana sevgi göstermedi. Annem çıkarları için beni kullandı. Ablam hırsları,hayalleri için beni arkasında bıraktı. Abim ağa olacağı için beni hiç sahiplenmedi. Ben yapayanlızdım. Kalabalıklar arasındaki yanlızdım." Batuhan saçlarımı okşarken tek kelime etmiyordu. Aklıma çocukluk anılarımdan biri geldiğinde yine o güne dönmüştüm. 10 yıl önceki o güne.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rozerin -Töre Serisi 2-
Fiction généraleBütün yollar çıkmaza giriyordu. Hayallerim,umutlarım siyaha dönüşürken pes edemiyordum. Vazgeçemiyordum. Kurtulmak istiyordum. Yaşamak,nefes almak istiyordum TÖRE SERİSİNİN İKİNCİ KİTABİ İLK ONU OKUMANİZİ TAVSİYE EDİYORUM