Antrakt 14
《Can》Romeo ve Rosaline
Herkesin en az bir kere duyduğu Romeo ve Julieti bilmeyeniniz yoktur sanırım. Romeo aslında julieti hiç sevmedi. Sadece Rosaline'den vazgeçti.
Rosaline ise Romeo'yu hiç sevmedi. Zavallı Romeo aşkına karşılık bulamadığı için onun aşkını besleyecek başka bir kadına aşık oldum sandı. Juliet! Aşkı için bir savaşçı. Belki de Romeo sadece aşka aşık bir adamdı.
Ama Rosaline'yi sevdi.Bazen kaderin sana oyun oynadığından çok geleceği gösterdiği gibi hissettiğin anlar mevcuttu. O ana bakarken ileride buna benzer bir çok şeyi yaşayacağını ve yolunun yanlış olduğunu yüzüne çarpan bir gerçek.
Bazen dileklerimin olumsuz cevabı bana hemen hissettirilirdi. Ama ben yine çabalamaya devam ederdim. Bu birilerinin suçu değildi sadece çabalamaktan vazgeçme cesareti bulamayan benim suçumdu.
Tatilin son gecesiydi. Sabah dokuzda otelden çıkış yapılacağı çoktan duyurulmuştu. Yüksek ihtimal saat on iki olmadan odamda uykuya dalmış olacağım ihtimalini düşünüyordum.
Akşam yemeğini otelde yapmak yerine güzel bir balıkçıda yapmış bir iki fotoğraf çekinmiştik. Kulaklığım kulağımda otelin yeşil ağaçlarla dolu arka bahçesinde olan hamaklardan birinde uzanıyordum.
İlke başka arkadaşlarının onu çağırdığını söyleyerek yanımızdan ayrılmıştı. Bende buraya geleceğimi söyledikten sonra Taylan diğer arkadaşlarının yanına uğrama kararı alarak yanımdan ayrılmıştı.
Ellerimi karnımın üzerinde birleştirerek göğü kapatan ağaç dallarını izledim. Nemli hava hiç esmiyordu. Sanki bugün benim dışarıda duracağımdan çoktan haberdar gibi hiç soğuk değildi. Dal bile kıpırdamıyordu.
Bazı şeylerin sana gelişi çok hızlı olurdu. Yavaş geliyor zannederken birden alnının ortasına darbeyi yediğin zaman fark ederdin ne kadar yakın olduğunu.
O günlerden birinde olduğumu çok sonra fark edecektim. Telefonumun çalması ile usulca bakarak aramayı cevaplamadım. Babam arıyordu. Açasım gelmemişti.
Sanırım ihmalin de bir istismar olduğunu yeni algılıyordum. Babam iyidi, gerçekten iyidi fakat bazen geri duruyordu. Sanırım bazı ailelerde olan mevcut durumun tam tersiydi.
Annemden hiç fiziksel istismar görmemiştim. Bir kere bile vurmamıştı bana ama yine de beni kabullenememesi bana ağır bir darbe olmuştu.Zihnimi meşgul eden gereksiz düşünceler bir süre sonra dağılmıştı. Etrafımda olan tüm insanlar saatin geç olduğu bilinciyle odalarına çekilmişti. Bir süre sonra tek başıma olduğum bilinciyle hamaktan doğruldum. Parmak arası terliklerim ayaklarım terlemiş gibi ayağıma yapışmışken rahatsızca kıpırdattım. Çimenler içinde kaybolan parmaklarımdan huylansamda alıştıkça rahatladım.
Aslında odama yürümeye karar kılmıştım. Odama gidecek, güzel bir duş alacak ve sonra uyuyacaktım. Her gün denize girmek beni yormuştu, hem son gün diye burada olan bir iki tarihi yeri gezmiştik. Sınıfla olan dağa tırmanma etkinliğimizde ayrı yorulmuştum. Tam anlamıyla bedenim haşat içindeydi.
Fakat hayat bir şekilde seni sürüklemek istediği her konuma sürüklüyordu. Otelin her yerinde asılı duran tabelalar vardı. Geniş ve büyük bahçesi içinde olan her köşe başında tabela bu sefer dikkatimi cezbetmişti. Aslında ilgilimi çekiyor değildi bir anda olmuştu işte. Hani bir anda kapı arkasına bakma istediğin olur yahut kek yapmak falan isterdin, aniden dolabın kapağını açar bakar geri kapatırdın öyle tuhaf bir his.
"Biyolojik Yüzme Havuzu"
Yutkunarak tabelanın oklarını takip etmem belki içimde öldürmediğim macera perest ruhum yüzünden olduğunu düşünmüştüm. On dört yaşında olan her birey macera peresttir düşüncesi zihnimde yer edinirken yeşillikler arasından ilerledim.
Basit beton yığını değildi kaldığımız otel. Arkasında duran geniş ormanlık arazinin bir kısmı kendi bünyesinde barındırıyordu. Oldukça hoş ve fiyatı da uçuktu zaten.
Adımlarım rahat ve sabitti ağaçlara dolanmış ışıklandırmalar yolu aydınlatırken yerlerde döşeli taş yolların üzerinde sabit adımlarla ilerliyordum.
Tropikal iklim ağaç ce bitkileriyle harmanlanmış su kaynağından gelen sesleri takip ettim. Gece saatlerinde olsa gerekti boş sayılırdı. Hatta yanımdan geçen havluya sarılı kadın harici başka kimseyi görmemiştim bile.
Adımlarım bir hint dizisi edasıyla an ve an kameraya çekiliyor gibi ağır hareket ediyordu. Kulaklığım hala kulağımda arkadan gelen yavaş bir müzikle eşlikli yürüyordum. Her şey güzeldi her şey çok güzeldi.
Havuz içinden bir anda çıkan kızla durakladım. Sarı saçları ıslanmış, dibindeki kahverengi kısım daha çok ortaya çıkmıştı. Kırmızı bikini üstü, dolgun memelerini sarmıştı. Bu kızı tanıyordum.
Dil sınıfından olan ve sürekli eteğini kutladığı için azar işiten Zehraydı. Memelerini destekli sütyenle büyük gösterdiği konusunda ön sıramda iki kişi ufak tartışma yaşamışlardı fakat onlara zort olduklarını söylemek istercesine sırıttım. Baya kendi memeleriymiş
Onu rahatsız etmemek için dönmek üzereyken suyun altından çıkan başka bir bedenle Adımlarım durakladı. Hani olur ya, hiç aklınızın ucuna dahi getirmek istemediğiniz o şey birden gözlerinizin önünde oluverir.
Sudan çıkan İlke, sırıtarak kızın ince belinden kendine doğru çekti. Zehra'nın göğüsleri onun göğüslerine çarparak durunca kız kıkırdadı.
Zehrada nefret ettim. Sanırım bilinçsizce birilerinden nefret etmeye o zamanlar başlamıştım. Zehra suçsuzdu ama tek suçlu da oydu işte.
İlke elleri usulca Zehra'nın bikinisinin iplerine atında endişe ile parmaklarım ellerime geçti. Yapmasın istiyordum. Kıyamet kopsun ama yapmasın, birden ayaklarına kurbağa dolansın korksunlar ne bileyim orman yansın ama olmasın. Her kötü ihtimal olsun ama o olmasın.
İlke'nin de benim gibi başkasını sevebileceği gerçeğini yeni öğrenmiştim. Sahi nasıl bu kadar geç kalabilmiştim. Bunu öğrenmek için? Nasıl bu kadar aptalmıştım.
Adımlarım usulca geriye gittiğinde boğazıma düğümlenen hıçkırık için kendimi tuttum. Kırmızı üst suya düştüğü sefer çıkan ufak sesle gözlerim suya kaydı. İlke usulca ellerini kızın bedeninde gezdirirken diğer eli ile ensesinden tutarak yüzüne yaklaştı.
Ben onu öpme ihtimalimin hayalini bile kuramazken onun böyle yapması beni mahvetmişti. Ellerimle hızla gözlerimi silerken daha fazla bu görüntüye katlanamaz gibi geriye adım attım.
Hep bu sahne filmlerde olur sanıyordum. Adımlarınız duygusal boşluktayke karışabiliyormuş bunu o an anladım. Düşmem ile çıkan sesle usulca onlara baktım. Ağaçların arkasında kalıyordum ve bulunduğum yer onlarınki kadar aydınlık değildi.
Beni görme ihtimalinin ezikliği bile içimde bir yerleri incitirken popunun üzerinde biraz daha geriye gittim.
"Kim var orada? Sapık gibi bizi mi dikizliyorsun?" İlkenin sert sesi ve suyun çıkardığı sesle çıkmaya çalıştığını anlayarak endişe ile kalkarak koşmaya başladım.
Aslında o gün orada İlke'den değilde gördüğüm gerçeklerden kalmıştım. Aslında en üzüldüğüm şeyse ağlayamamıştım bile. Gözümden bir iki damla yaş akmıştı ama ben bağırmak istemiştim. Haykırmak ama yapamamıştım. Öyle yaparsam kaybettiğimi kabullenmiş gibi hissedeceğimden korkmuştum.
Aptaldım, çok.
👥🖤👥
Evet Can'a şarkı ithaf edelim.
İhtiyacı var gibi.Bu arada bu gece eskiden kaldırdığım bir kurguyu tekrar paylaşacağım. Az önce taslakta okudum bi durgun toksik olmayan iki kişi vardı bilemedim bi paylaşasım geldi önceden okuyan vardır belki aranızda
Öpüldünüz ❤️🍒
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Entracte
RomanceCan yıllardır İlkeyi seviyordu, İlkeyi sevmeyi bile seviyordu. İlke ise Can'ın varlığından rahatsız olduğunu söylüyordu. Ama sonuç olarak; Can pek iyi biri sayılmazdı... İlke'de öyle. ~melodram • • b x b • • 04.07.22