Antrakt 9
《Can》Yara bandı, Sen misafirsin, Hadsiz, Kimdi?
🍒
Lana Del Rey'
CherryUyumak; bir insanın fizyolojik olarak ihtiyaç duyduğu ve vücut fonsiksiyonlarının minimum düzeyde çalıştığı bedenin kendini dinlendirme durumu olarak açıklayabiliriz. Yani sanırım. Ben bu uykumu daha çok keyif şekerlemesi derdim. Çünkü uyanmam papazın, kahvaltı hazır Can suyum uyan adlı kısa ama şiddeti yüksek cümlesiyle oldu.
Hayır,hayır. Hiç bir şey rüya değildi. Böyle şeylerin hayatımda pek yeri olmazdı. Gözlerim aralandığında etrafımda olan insanların arkadan seslerini duyuyordum, en iyi ihtimal masaya geçmiş olmalarıydı.
Ellerimle henüz kendime gelememiş olmamın uyuşukluğu ile yüzümü sıvazladım. Yüzüme sert bir şekilde sürtünme hissi ile hızla ellerimi kontrol ettim.
Kanlı peçete ortadan kaybolmuş yerini bir sokak satıcısından aldığım ucuz yara bandı almıştı. Gözlerim bir süre ellerimde takılı kalması İnancın tuhafıma gitmiş olmalıydı ki omzumdan biraz sarstı. Henüz yeni uyanmışken birilerinin beni sarsmasından nefret ederdim ama ses çıkarmadım.
"Uyuşuk uyuşuk bekleme. Seni bekliyoruz uyan."
Olumlu bir şekilde başımı sallamam arkasını dönerek masaya ilerleyen İnancı ani bir hamle ile durdurarak bana dönmesini sağladım. "Ne oldu?" Dedi şaşkın bir mırıltıyla.
"Yara bandı." Diyerek durakladım. Daha iyi anlaması için parmağımı ona doğru çevirdim. Gözleri yüzümden, yaralı parmağıma yönlendi. "Ne olmuş yara bandına?"
Meraklı sorusuna omuz silktim."Sen mi taktın?"
Sonlara doğru sessizleşen sesim fısıltı gibiydi. Kimse duymasa iyi olurdu. İnanç çekmeceleri karıştırıp bunu nasıl bulduğu sorgulamayacaktım. Epey uğraş vermiş olmalıydı çünkü bende nereye attığımı bilmiyordum.
"Yoo" dedi umursamazca. "Oğlum kılıç beresi, hançer yarası değil ya. Yara bantsız da geçerdi niye boşa harcadın."
Onun ince düşünceli halinin gidip tekrar umursamaz it herif halinin dönmesine biraz üzülmüştüm. Modu düşük olunca daha insancıldı.
Yara bandını o takmadıysa kim takmıştı? Düşüncesi zihnimi meşgul ederken usulca oturanlar arasında İlkeyi buldu gözlerim. Ölse yapmazdı.
Mahmut ağzına köfteyi atarken yüzüm buruştu, onda böyle incelikler yoktu. Raif bir ihtimal hatta yüksek ihtimal o olmuş olmalıydı. Omuz silktim."Hadi gidelim."
Boynum biraz daha aynı pozisyonda dursaydı tutulacağına emin bir şekilde ovuşturdum. Bacaklarım soğuk zeminle birleşince kendimi daha dinçleşmiş hissettim.
Herkes çoktan yerini almışken bana kalan yere bakarak ilerledim. Anahtar muamelesinden sonra bok gibi hissediyordum.
"Çayı demli veya açık içen var mı?"
İnanç kibar bir şekilde bu detayı bile önemsemesine yüzümü buruşturdum. Hayatında ilk defa gördüğü insanları bu derece siklemesi beni hala şaşırıyordu.
"Doldur işte." Dedim mırıldanarak. "Misafir bulduğunu yer içer "
"Doğru dedin." Dedi gülerek diğerleri pek oralı olmasa da benim çayımı açık doldurarak önüme verdi.
"Güneşte demlerim senin çayını, yüreğimden süzerken öyle veririm Can suyum."
Ritmik bir şekilde şarkı söyleyerek önüme konulan çaya tatsız bir bakış attım. Ortalık yerde şeker olmaması detayı bir an zihnimi sekteye uğrattı. Ben ve İnanç şekersiz çay kullanıyorduk fakat İlke mutlaka şeker dokundururdu çaya. Geri kalanı ne kadar, nasıl içtiğinden haberim olmasa da.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Entracte
Roman d'amourCan yıllardır İlkeyi seviyordu, İlkeyi sevmeyi bile seviyordu. İlke ise Can'ın varlığından rahatsız olduğunu söylüyordu. Ama sonuç olarak; Can pek iyi biri sayılmazdı... İlke'de öyle. ~melodram • • b x b • • 04.07.22