Antrakt 54 》Diyecek Söz Var Mı?

778 71 105
                                    

Anktrakt 55
《Can》

Kapı, Anahtar, Güller, Bir gecede kazanılan ve kaybedilenler

🍒Sufle' Pus

Mehmeti gönderdiğimiz günü daha az hasarla atlatmak için telefonlarımı sessize alıp sakince evde takılma kararı almıştık, daha doğrusu ben almıştım.

İnanç beni kendimle baş başa bırakma kararı alarak yukarıda oturan teyzesine çıkmıştı. Ayak parmaklarımı yatağım beklediğim koltukta gerdiriyorken aralarına sıkışan çorap pamuklarını gidermek için parmaklarımı oynattım.

"Hepsi bir anda gelip beynimi siktiler. Sarp'ın bedduası hala devam ediyor galiba."

Aklıma o gelince suratımı buruşturdum. O çocuğa o kadar gıcıktım ki! Onun yüzünden artık Taylan'ı aramaya yüzüm yoktu, bir şeyleri ona anlatmak isteyen tarafımı kamçılıyordum hep.

Telefonumu elime aldım fakat o kadar boştu ki...Bir tane boş wp ve son zamanlarda seviye geçmeye çalıştığım bir ninja oyunundan başka bir şey yoktu. Telefonun hafızası tıpkı bir dede telefonu kadar boştu.

"Resmen asosyalmişim ben." Diyerek mırıldandım. İnsanlara katlanamıyor oluşum bunun en büyük nedenleri arasındaydı pek tabii.

Bir şeyler izlemek için tv kumandasına uzanmak için keyfimi bozmadan elimi uzatmaya çalıştım fakat yine olmayınca oflayarak ayağa kalkıp aldım.

Tam o an çalan kapı ile gözlerimi sinirle yumup tekrar açtım. İnanç'ın beni rahat bırakmayası tutmuştu.

En azından anahtar alma bezaketinde bulunabilirdi düşüncesiyle koridoru hışımla yürüdüm.

"Ahahtar diye bir şeyin icadı millattan önceye daya-"

Şebek. Karşımda dişlerinin tamamını zorlanmadan sayabileceğim İlke vardı. İlk izlenimim şebekti. Şaşkınca açılan ağzıma kapatıp kaşlarımı çattım. Daha gitmemiş miydi ? Ne işi vardı hala.

Yaraları geçmemiş hatta kısmi morluklar sarımtırak morumsu arası gidip geliyordu.

"Ne alaka?" Diyerek onu süzdüm.
Evin adresini nereden  bulduğunu anlayalı çok olmuştu da yine de hiç beklemiyordum. Onu böyle karşımda görmeyi beklemek bir hayaldi.

Gülüşü hiç solmazken arkasında tuttuğu eli aniden hareket etti. Bir an yüzüme yumruk gelecek gibi hissettiğim için rekleksle geriye çekilip yüzümü korudum.

Fakat beklediğim hamle olmamıştı.

Kolumu usulca indirip karşımda duran bir buket güle ve kırgın gözlerle bana bakan İlke ile karşılaştım 

Gözleri kırgınca parlıyorken bana doğru uzattığı buketi tutan eli düştü.

"Ben seni kırdım belki kötü davrandım ama asla fiziksel olarak asla incitmedim, incitmem Can. "

Beyaz şeffaf bir pekte sarılmış yirmi otuz civarı sıkış güllerle duran buket  bir an içimi hoş etsede bakmamaya çalıştım.

"Ne yani sana vurduğum için beni iğneliyor musun şu an?"  Elbette öyle yapmadığının farkındaydım fakat onu kırmak istemiştim.

"Aynen." Diyerek gözlerine diktim bakışlarımı. "Kalbimi kırmış adamsın sonuçta, burnumu kırsan daha çok üzmezsin beni."

İlke işleri daha da alevlendirmek ve tek yönlü yoldan geri dönemek için geldiğim köprüleri yıkmaya çalıştığımı sezmiş gibi yüz ifadesini toparlamıştı.

EntracteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin