Merhabaaaa👋
Bu bölümü yazdım ve dayanamayıp yüklemek istedim.🤭
Umarım severek okuduğunuz bir bölüm olur ve lütfen beni satır aralarında yalnız bırakmayın..
Keyifli okumalar.🙏🏻🌻
✨
"...sesini kısmamışsın..." diye seslenmişti ardımdan. Umut'un kelimeleri Aren'in dilinde can bulup yıllar sonra yüzüme çarpmıştı ve benim sesim artık kısılmıştı. Tek yaptığım demir kapıyı bastırdığım tüm seslerin üzerini örter gibi sertçe çekip çıkmak olmuştu. İçimdeki sınırsız tınıları göğüne çizmesi, kendinde var edip yüzüme vurması haddi değildi.
Ve bilmediği bir şey vardı. Bana dair hiçbir şey kendi kabuğuma çarptığında canımı yakmayacaktı. Çünkü ben acının kendisiydim ve acıyla var olan bir bedeni hiçbir şey yakamazdı.
Kendi kendimle aramda yaptığım gizli bir anlaşmam vardı. Acılarımı söylediği kabuklarla kamufle etmek gibi, sesimi duyurduğumda acısını hissettirmemek gibi gizli bir anlaşma... Zira gizlilik adı altında yapılan anlaşmaların altında derin acılar yatardı ve o acıları uykuya kendi ellerimle yatırmıştım. Çünkü benim gibi kadınlar acılarını uykuya teslim ettikten sonra tüm gerçekliğiyle ayağa kalkar ve omuzunun üzerindeki acıları görmezden gelirdi.
Sağ elinde dertleri varsa, sol eliyle gözyaşlarını silerdi. Hiçbir şey yokmuş gibi savaş boyalarını kederli parmaklarıyla yüzüne sürer ve gülerdi. Saçının bir teli ağardığında ona gülümser, başının üzerinde kendine dert etmeden taşırdı.
Köklerinden koparırlardı seni ama dünyanın en güzel çiçeğini açmış gibi davranırdın. Kendi can kırıklıklarımı öyle tamir ederdim ki kendi kendime yaptığım anlaşmanın altındaki imza haklı bir gururla bakardı bana. Ve bunu öyle gizli yapardım ki kimsenin ruhu duymazdı. Kendi kendime iyileşirdim. Bir gün kızım olursa eğer o anlaşmanın altında onun da imzasının yeri hep hazır olacaktı. Kimseye gerek duymadan kendi acılarını iyileştirmesini öğretecektim.
Artık beyazdan siyaha dönen kapıyı açıp içeri girdim. Bedenimdeki hamlığı atmak istemiştim ve hızla soyunup banyoya girdim. Buz gibi suyla duş aldıktan hemen sonra beyaz bir crop, kot pantolon ve spor ayakkabılarımı giyinip, uzun kahve saçlarımı kurutma gereği duymadan gitarımı da alarak dışarı çıktım. Usta bir sessizlikte binadan ayrılmıştım, çünkü kimseyi görmek istemiyordum.
İstiklal 'de her zamanki yerim olan Rumeli Hanı'nın dibine oturdum ve gitarımı kutusundan çıkardım. Kutuyu benden biraz daha uzağa koyarak kalabalığa sesimi duyurmaya başladım. Genelde Haymatlos, Hemsaye, Furkan Olgaç, Melike Şahin ve tabiki Sezen Aksu'dan bir şeyler söylerdim. Gerisi ruh halime göre spontane gelişirdi.
"Ufkumda bulutlar kümelerken kara bahtım,
Ben her gönül ufkunda doğan sabahtım.
Devran herkese taslarla zehir sundu da birden
Ben herkese bir neşe yarattım o zehirden.Bir köprü kurup, zulmetin ardında, seherle,
Bildim gülüp eğlenmeyi ömrümce kederle.
Alnımdaki her çizgi beyaz bir gece saklar,
Bir başka şafaktır saçımın gördüğü aklar.Farkım ne, emel kaynağı bir körpe çocuktan,
Mademki henüz gelmedi son yolcum ufuktan?
Ömrümce neden yılları zincir gibi çektim,
Mademki bir aşk uğruna can vermeyecektim?
Bir müjde taşır her gün uzaktan bana rüzgar;
Elbet gelecek, gelmedi, bir beklediğim var!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAREN
Teen Fiction"Bizler renkli kapılar ardında kendini bulmaya çalışan dört kişiydik. Bir evimiz yoktu ve her şey bize uzatılan anahtarın araladığı yeni dünya ile başladı. Şimdiye kadar herkesin birbirini dinleyip ama anlamadığı evlerden sıyrılmıştık. Samimiyetin b...