Herkese merhaba 👋
Biraz kısa ama ikinci kısmın olaylara giriş anı gibi bir bölüm geldi.
Umarım beğenirsiniz.
Keyifli okumalar. 🖤
-Sezen Aksu - Kavaklar-
(Bu şarkıyı dinlerken içim hep ürperir. Sare'nin bir sahnesi var, o kısımda dinlerseniz an'ı hissedersiniz...)
🎧
Onun hikayelere inanmadığı bu dünyaya bir var olan bin kez hiç olan bir ben sığdırmıştım. Gözünden bir hiç olduğumu, ona yalanlarla dolu bir dünya da kandırıldığını haykıran dilim ile söylerken, zerre beni umursamamasından anlıyordum. Sözlerin yasak olduğu bu ülkede, bin bir anlam taşıyan sözlerim beni kollarımdan çekiştiren adamların elinde ezilirken, Sare bu durumu alışmış olduğundan mıdır yoksa gerçekten gamsız bir kadın olduğundan mıdır nedir bilmem bir kere bile bana bakmadı.
O bana bakmadıkça yok olan her parçam sanki dünyanın bin bir yerinden parçalanan kara parçalarının acemi bir yapboz severin bir araya getirmesi gibi zorbalıyordu bedenimi.
Utanmasam ağlayacaktım. Canım öyle yanıyordu ki; yıllardır yüzüne hasret kalan gözlerim tüm yaşlarını kurutana kadar akmak istiyordu. Kirli dünyada acı acı akmak isteyen her yaşım dünyada kiracı kalan bedenimi zorluyordu. Bir baksa, bir ağlasam, kiracı olan bedenimin kir'i akar, acısını yine ben çekerdim. Anlıyordum aslında kirli acılardan beslenen bedenimi temizlemekten utanıyordu yaşlarım.
Ak Sare. Her zerreme işli olman ölüm gibi. Gözyaşım ol. Acımsın, dermanım ol. Kan ol, zehir ol, kahret beni. Kurtar beni kir'acılarımdan.
Kollarımdan çekerek beni zorla sahneden indiren adamlara direnmedim. Duyulmadığım, hissedilmediğim yerde durmak ban göre değildi zaten. Merdivenlerden inip kollarımı hızla yanındaki simsiyah giyinmiş güvenlik bozuntularından kurtardım. Onlar Alp'e bakıp ne yapmaları gerektiğinin emrini almayı beklerken ben hiçbirini umursamadım. Muhtemelen Alp gitmelerini söyledi ki, gözle görünmez olmuşlardı.
Kalabalığın arasına karıştığımda vardığım yer masam olmuştu. Kalan son içkimi tek nefeste içip, Alp ile göz göze geldim. Artık meydandaydım. Buradaydım ve onun bildiği, zerre endişe duymadığı ama bir o kadar da şaşırdığını gördüğüm gözlerindeki meydan okumayı görebiliyordum. Sare' nin bana ait olan ülkesine çenesini yasladığında bardağı sıktım ve elimde patladı. Özlemini duyduğum yerde o olmamalıydı ama bir gerçek vardı. Hırslarıma ve öfkeme kapılmadan mantıklı hareket etmeliydim. Sare'yi bir ömür kaybetmemek adına nefsime hakim olmalı ve onun için, onun farkında olmadığı bu zamanda savaşmalıydım.
Kafamın içindeki sorulara bu kafayla cevap bulamazken, nasıl bir anda kafasının içinde ben olmayan bir kadına kendimi kabul ettirebilirdim ki zaten? Ben bu yoldan sürünerek de olsa geçmiştim. Adice bir oyun ile hemde ve sonunda onu kaybetmiştim. Bana ilk kez onunla tanıştığım gün teşekkür eden kadının, beni gördüğü ve unuttuğu o son kara gece de teşekkür edişi kadar rica borçlu olan bu hayat denen illette tertemiz birisi olarak karşısına çıkacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAREN
Teen Fiction"Bizler renkli kapılar ardında kendini bulmaya çalışan dört kişiydik. Bir evimiz yoktu ve her şey bize uzatılan anahtarın araladığı yeni dünya ile başladı. Şimdiye kadar herkesin birbirini dinleyip ama anlamadığı evlerden sıyrılmıştık. Samimiyetin b...