5. L'appel Du Vide

13.5K 860 329
                                    

Hoş geldiniz! Birkaç cümleyle dahi olsa düşüncelerinizi belirtirseniz çok sevinirim. Bu bölüm hiç içime sinmedi çünkü geçiş bölümü niteliği taşıyor ve ben bu tarz bölümlerde çok zorlanıyorum. Keyifli okumalar dilerim.

5. L'appel Du Vide

Bir evin sıcaklığını hissetmeyeli o kadar uzun zaman olmuştu ki şu an olduğum durumu garipsiyordum. Sanki her an bir odadan teröristin biri çıkacakmış da bu tehdide karşı hazırlıklı olmalıymışım gibi hissediyordum. Bu dört duvar arasında tek başıma olduğumu bilmeme rağmen zihnimin içindeki iblislerle zorlu bir mücadele içerisindeydim ve bu hem zihnen hem de bedenen beni yoran bir durumdu.

Dağlarda geçirdiğim süre boyunca sürekli tetikte olduğum ve en ufak bir sese dahi dikkat kesildiğim için şu an ufacık bir tıkırtı duysam hemen oturduğum yerde dikleşiyor ve gelecek olan tehlikeyi bekliyordum. Sanırım insanlar arasında yaşamaya alışmak o kadar da kolay olmayacaktı.

Eve gelip, Kartal Karan ile telefonda görüştükten sonra onu kısaca araştırmış, kişisel bilgileri, fotoğrafları ve hakkında çıkan haberlere göz atmıştım. Hakkında daha detaylı bir araştırma da yaptırabilirdim ancak şu an için buna ihtiyaç duymamıştım. Hemen akabinde hızlıca bir duş almış ve ardından kendime atıştırmalık bir şeyler hazırlamıştım. Meslek alışkanlığından temel ihtiyaçlarımı giderirken asla keyif yapamıyordum. Ne uzun uzun duş alabiliyor ne de sallana sallana yemek yiyebiliyordum. İstesem dahi olmuyordu.

Son bir buçuk saattir ise salondaki büyük kanepenin bir ucunda öylece oturmuş pencereden dışarıyı izliyordum. Sokaktan geçen insan sayısı çok azdı. Kendimi bildim bileli sürekli bir hareket içerisinde olduğum için şu anki bu sakinlik beni boğuyordu. Özellikle iki yıldır çok aktif bir yaşamım vardı ve bu durum zihnimin içerisindeki düşüncelerden uzaklaşmamı sağlıyordu ancak şu son bir haftadır geçmişimle baş başa kalmış olmak akıl sağlığımı zorluyordu.

Daha fazla dört duvar arasında oturamayacağımı anladığımda hızla yerimde doğruldum ve yatak odasına geçerek önce Ankara'ya giderken yanıma alacağım birkaç parça eşyayı küçük bir çantanın içerisine koydum. Ardından üzerime siyah dar bir pantolon ve yine aynı renkte tişört giyerek askılıktaki deri ceketi de elime aldım ve odadan çıkıp dış kapıya yöneldim. Portmantoya bıraktığım silahımı belime yerleştirdikten sonra anahtarları, cüzdanımı ve telefonumu da ceketin cebine atarak evden çıktım.

Apartmandan da çıktıktan sonra ilk birkaç dakika öylece etrafıma baktım. En sonunda sol tarafa doğru yürümeye başladığımda ceketi üzerime geçirerek ellerimi ceplerine yerleştirdim ve etrafa bakına bakına yürümeye başladım. Bulduğum ilk tekel bayisinden sigara ve çakmak alarak onları da cebime attım ve yoluma devam ettim. Ezbere bildiğim bu yollarda o kadar çok anımız vardı ki şimdi tek başıma olmak kanıma dokunuyordu. Sanki bu sokaklarda yürümek bile eski günlerimize ihanet gibi olacaktı. Her baktığım köşede onları görüyordum. Önünden geçtiğim her sokaktan sesleri geliyordu. Bir köşeden döndüğümde birisi önüme çıkacakmış gibi hissediyordum.

Boğuluyordum.

Geç bir saat olduğu için sokaklar bomboştu. Bunun rahatlığıyla olduğum yerde durdum ve başımı geriye doğru atarak gökyüzüne baktım. Nefes alamıyordum. Sanki biri ucu kırık paslı bir hançeri göğsüme batırmış da ben o yara yüzünden can çekişerek ölüyordum.

Birkaç dakika daha öylece durduktan sonra bu sefer başımı önüme eğerek yürümeye devam ettim. Hiçbir yeri görmek istemiyordum. Bakışlarım hiçbir yere değmesin, kulaklarım şehrin sesini duymasın istiyordum. Ben onlar olmadan yaşamaya devam edemiyordum.

AHGERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin