Hoş geldiniz! Paragraf aralarını dolduralım gençler. Yorumlarınız benim için en büyük motivasyon kaynağı. Keyifli okumalar dilerim.
☪
10. Sınır Muhafızları
Kimsesizliğimin dermanı olan en büyük parçamı kaybettiğimde, içimde başlayan yangın hâlâ sönebilmiş değildi. İki yıl önce tek başıma dağlara çıkmamın nedeni, yeni bir time girebilecek kadar iyi hissetmiyor oluşumdu. Şimdi göreve döndüğümde ne olacaktı bilmiyordum ama Albay'ın hastanede bu konu açıldığında gözlerini kaçırmasından hiç hoşuma gitmeyecek şeylerin olacağını kestirebiliyordum.
Ben bir kez daha birilerini kardeşim belleyip sonrasında onları toprağın altına koyamazdım. Eğer illaki o toprağın altına biri girecekse, bu kişi yalnızca ben olabilirdim. Yine de asla istemediğim bir şey varsa, o da bir timi komuta etmekti. Tek başıma olmak çok daha iyiydi.
Daldığım düşüncelerden kurtulmamı sağlayan, Hakkâri il sınırına girdiğimi gösteren tabela olmuştu. O kadar yorgunluğun üzerine hiç mola vermeden araç kullanmış olmak beni zorlasa da bir an önce bu izin işinden kurtulmak istediğim için hiç durmamıştım. Aradan geçen yarım saatin sonunda Albay'ın benim için ayarladığı evin önüne geldiğimde aracı durdurup derin bir nefes aldım. Ne bu şehir, ne de bu ev bana iyi gelmiyordu.
Bir süre öylece durup boş sokağı izledikten sonra araçtan indim ve giderken yanıma aldığım küçük çantayı da elime alarak ağır adımlarla apartmana doğru ilerlemeye başladım. Tek elimle cebimden çıkardığım anahtar yardımı ile kapıyı açıp içeri girince bir asansöre bir de merdivenlere baktım ve yine merdivenlere yönelerek dairenin olduğu kata çıkmaya başladım. Önümdeki tüm engelleri aşıp en sonunda eve girebildiğimde çantayı direkt girişe bıraktım ve yatak odasına yönelerek dolaptan günlük giyebileceğim parçaları çıkararak banyoya yöneldim.
Üzerimdeki kıyafetlerden tek tek kurtulup kendimi soğuk suyun altına attığımda kollarımı buz gibi fayanslara dayayarak başımı önüme eğdim ve gözlerimi sımsıkı kapatarak öylece durdum. Dakikalarca hiç hareket etmeden suyun başımdan aşağı akmasına izin verdim. Zihnimin içindeki her düşünce donsun ve bir süre de olsa beni rahat bıraksın istiyordum.
Vücudumun her bir hücresinin soğuktan uyuştuğunu hissettiğimde hızlıca saçlarımı yıkayıp çıktım. Önceden ayarladığım, yine baştan ayağa siyah parçalardan oluşan kıyafetleri üzerime geçirdikten sonra duşa girmeden önce komodine bıraktığım telefonu alarak Albay'ı aradım ve açmasını beklerken stresle sol bacağımı sallamaya başladım. Çok geçmeden aramayı yanıtladığı zaman duruşumu dikleştirip sert bir ses tonuyla, "Yüzbaşı Karakurt." demiş ve cevabını beklemiştim.
"Söyle Yüzbaşı." Demir kadar sert sesi bazı şeylerin yolunda gitmediğinin göstergesi olsa da bunu soramayacağım için direkt konuya girdim.
"Komutanım, göreve dönüşümü talep ediyorum."
Sıkıntılı bir nefes verdikten sonra birkaç saniye beklemiş ve "Yarım saat sonra karargâhta ol." dedikten sonra telefonu kapatmıştı. Kaşlarım çatıldı. Şaşırmıştım çünkü en az bir ay kapısından bile geçme dediği yere şimdi kendisi çağırıyordu ve üstelik talebimi ilettikten sonra kızmamıştı da. Normalde olsa emir tekrarı yapmaktan hiç hoşlanmadığı için sinirlenir bağırmaya başlardı. Yolunda gitmeyen bir şeyler vardı ve bu durum hiç hoşuma gitmemişti.
Bir süre kaşlarım çatılı bir vaziyette karşımdaki boş duvarı izledikten sonra başımı iki yana salladım. Gidince bir şeyler öğrenirdim ne de olsa. Saçlarımı sıkı bir atkuyruğu yaptıktan sonra silahımı da belime yerleştirerek evden ayrıldım ve arabaya atlayarak son hız karargâha gitmeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AHGER
Teen FictionBen Alâ. Alâ Karakurt. Alacalı değil, simsiyah Alâ. Otuz bir yaşında, Özel Kuvvetler mensubu bir Türk subayıyım. Hayat bana öylesine acımasızca davranmıştı ki daha doğar doğmaz ebeveynlerim tarafından üzerimde incecik bir battaniyeyle ve yanıma kon...