21. Nefesim Nefesin Olsun

5.6K 389 303
                                    

Hoş geldiniz! Bu satırları yazarken bile çok tuhaf hissediyorum. Sürekli yorumlarını gördüğüm kişileri artık göremezsem diye bir korku var içimde. Yakınlarını kaybeden herkese baş sağlığı diliyorum. Umarım hepiniz iyisinizdir ve bu yolculuğa birlikte devam ederiz.

Yorumlarınızı sabırsızlıkla bekliyorum. lunabne bebeğim tarafından yazılan Asil | Gerçek Ailem'in de yayımlanan son bölümüne uğramayı unutmayın. Keyifli okumalar dilerim.

21. Nefesim Nefesin Olsun

Göğüs kafesimin ortasında, kaburgalarımın ardında gittikçe büyüyen bir karanlık vardı. Benliğimi tüketen, kalbimi saran ve ruhumun en derinlerine işleyen karanlığın yansıması yüz hatlarıma işlemişti. İfadesizlik maskesini bir kez yüzüne geçirdiğinde bir daha ondan kurtuluş olmayacağını zor yoldan tecrübe etmiştim. Hissizlik dediğim şeyin ise gerçekten hiçbir şey hissedememek mi yoksa tüm duyguları aynı anda hissettiğim için hangisinin hangisi olduğunu ayırt edememek mi olduğunu anlayamıyordum.

Bu kadar ölü müydüm sahiden? Hiçbir şey hissedemeyecek kadar ölmüş müydü ruhum yoksa hiç olmadığım kadar canlı mıydım farkında olmasam da?

Bilinmezliklerin içerisinde debelenen varlığım zihnimin izbe sokaklarında var olan savaşın en büyük mağlubuydu. Ben kendine mağlup olmuş, yine de ayakta durmaya çalışan, en iyi bildiği işi yapan ve bu uğurda yalnız kalmayı kendine hak gören bir kadındım. Tüm sıfatlardan arınmış olan kişiliğim Ateş'ti ve son zamanlarda varlığına hiç olmadığı kadar ihtiyaç duyuyordum.

Ruhumu içerisine hapseden zifiri karanlık, gökyüzünde de hâkimiyetini sürdürüyordu. Ne kadar bir vaktin geçtiğini hesap edemediğim kadar uzun bir zamandır havanın soğukluğuna aldırmadan bahçedeki banklarda oturmuş gökyüzünü seyrediyordum. Burada göreve başladığımdan beri askeriye sınırları içerisinde olduğum her gece yaşanan senaryo bu gece de tekrar ediyordu. Huzursuz bir uykudan her gece beni kıvrandıran kâbuslarla uyanmış ve kendimi yine bahçede bulmuştum. Nöbetçi askerler artık bu duruma alıştıklarından dolayı bir sorun olup olmadığını sormak için gelmiyorlardı yanıma. Uyuyamıyordum ve bu muhtemelen kızarmış gözlerimden ve çökük gözaltlarımdan belli oluyordu zaten.

Eşofmanımın cebindeki sigara paketinden bir dal alıp dudaklarımın arasında ezdim kalın izmariti. Kutunun içerisine sıkıştırdığım çakmakla ucunu tutuşturup derin bir nefes yolladım ciğerlerime ve başımı geriye atıp gözlerimi kapattım.

Zihnime düşen isim Alp oldu o saniye. Kartal Ankara'ya gidip durumunu kontrol ettiğinde kısaca iyi olduğuna dair bir mesaj atmıştı ve o zamandan beri iletişimimiz yoktu. Merak ediyordum tabii ama buradaki gündem bir anda öylesine kontrolden çıkmıştı ki elim kolum bağlı, hiçbir şey yapamadan kısacık bir mesajın varlığına tutunup iyi olmasını dilemekten başka bir çare bulamamıştım.

Dirseklerimi dizlerime yaslayıp başımı önüme eğdiğimde parmaklarımın arasındaki sigaraya kilitlendi bakışlarım. Ucunu tutuşturan ateşin dalı yavaş yavaş tüketmesi gibi bu düşünceler de beni tüketiyordu. Onlara haksızlık ettiğimi biliyordum, bunun farkındaydım ama sonrasında daha çok üzülmelerindense şimdi üzülmeleri daha mantıklı değil miydi?

Agâh Bey ve Defne Hanımın hasret yüklü bakışları, Kartal'ın ve diğerlerinin bana ulaşma çabaları, samimiyetleri ve geriye kalan her şey zihnime aynı anda hücum ettiğinde derin bir of çekip doğruldum. Biten sigarayı botumun altında ezip kenardaki çöp kutusuna fırlattığımda cebimdeki telefonu çıkarıp bir süre karanlık ekranını izledim boş gözlerle. Parmaklarım benden bağımsız hareket etmeye başladığında durmadım ve rehberden Alp'in ismini bulup üzerine tıkladım hızlıca. Çağrıyı başlattıktan sonra saate bakmak aklıma geldiği için telefonu kulağımdan uzaklaştırıp ekranın aydınlanmasını bekledim ve sağ üst köşede gördüğüm saatle kaşlarım çatıldı. Üç buçuk olduğunu belirten sayıların yanlış olmasını umarken artık yapabileceğim bir şey yoktu. Muhtemelen uyuyordu ve aramayı yanıtlamayacaktı.

AHGERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin