Hoş geldiniz! Birkaç cümleyle dahi olsa düşüncelerini belirtirseniz çok sevinirim. Keyifli okumalar dilerim.
☪
6. Ölü Ruhlar Mezarlığı
Gerçek bir aileye sahip olmanın ne demek olduğunu hiçbir zaman bilememiştim. Küçük bir çocukken, o buz gibi duvarların arasında üzerimizde incecik battaniyelerle uykuya dalmaya çalıştığımız zamanlarda hep düşünürdüm. Ailem beni neden istemedi? Çok mu çirkindim ya da onların gözünde bir kusurum mu vardı? Yıllar boyu farklı farklı sorularla meşgul oldu zihnim. Bazı zamanlar, aynı odayı paylaştığımız çocuklarla geceleri uyumaz ve oturur bunları konuşurduk ancak hiçbir zaman ailelerimizin bizi neden istememiş olabileceğine dair bir cevap bulamazdık. O zamanlar bizim en büyük hatamız, kusuru hep kendimizde aramamızdı. Aslında suç bizde değildi. Asıl suç, aile olmayı bilemeyen insanların çocuk doğurup sonrasında onu bir çöp gibi sokağa atmasındaydı.
Sevgiye aç bir çocuk olarak büyürken, gün geçtikçe içimdeki aile özlemi yavaş yavaş yok olmuş ve ben kendi içime kapanmıştım. Öylesine hırçın bir çocuktum ki içimizden birini yanlarına almak için gelen aileler beni istemez ve hatta yanıma dahi uğramazlardı. Zaten öz ailemin beni istemediği bir dünyada yabancı insanların beni isteyecek olması fikri çok ütopik bir düşünceydi.
Yıllar geçti, büyüdüm. Ben büyüdükçe o duvarlar arasında bazı şeyler değişmeye başladı. Şu an olduğum kadına dönüşmemdeki en büyük etkenlerden biri de o zamanlar yaşadıklarımdı. Sert görüntümün altında yatan kız çocuğu, birinin onun ellerinden tutmasını beklemiyordu. İlk o ölümü tatmıştı bu bedende.
Şimdi, otuz yıl sonra karşıma geçip ailem olduğunu söyleyen insanlara karşı belki de daha farklı bir tepki vermeliydim ama zihnim o kadar darmadağınık bir hâldeydi ve içim öylesine boştu ki hiçbir tepki verememiştim. Yalnızca gözlerinin içine bakmış ve bu yaşımdan sonra bir aile istemediğimi anlamalarını beklemiştim.
Ellerim üzerimdeki deri ceketin ceplerinde öylece yürüyordum kalabalık sokaklarda. Bir süre yalnız kalmaya ihtiyacım vardı. Daha sonra arabayı almak için geri dönecek ve bu şehirden defolup gidecektim. Beni yine ölü kabul etmeleri hepimiz için daha iyiydi. Göreve döndüğümde ardımda bırakacağım gözü yaşlı insanlar olmasını istemezdim.
Yine de bu düşüncelerimin yanına ek olarak, bir anne babaya sahip olma fikrinin nasıl olabileceği aklımı kurcalıyordu. Nasıl bir his olduğunu bilmiyordum ve bu zamana kadar içimde küçücük de olsa bir yanımın bunu hâlâ merak ettiğinin farkında da değildim.
Restorandan çıktığım ilk andan beri peşimden gelen adım seslerini takip ediyordum. Yanıma yaklaşmıyordu fakat usul usul yürüdüğüm yolları takip ediyor ve arkamdan geliyordu. Biraz daha yürüdükten sonra yolun sonunda gördüğüm çocuk parkına doğru yönlendirdim adımlarımı. Parkın içerisinde yan yana konumlandırılmış boş banklardan bir tanesine geçip oturduğumda, arkamdan gelen kişi de hemen yanımdaki banka oturdu. Birkaç dakikalık sessizliğin ardından, "Beni dinlemeyecek misin?" diye sorduğunda, bu kişinin Kartal olduğunu anlamıştım. Pozisyonumu hiç bozmadan karşımdaki salıncakları izlemeye devam ettim ve derin bir nefes alarak konuşmaya başladım.
"Anlatacaklarınla neyi değiştirebilirsin ki?"
En ufacık bir hareketini dahi hissediyordum, muhtemelen ona bakmadığım için farkında olmadığımı düşünüyordu. Öyle düşünmesi işime gelirdi. "Bir dinlesen bizi Alâ? Annemi babamı bir kez görsen, zaten sonrasında sen de anlayacaksın." Sıkıntılı bir nefes verip devam etti. "Yeter ki anlamadan, dinlemeden bir karar verme."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AHGER
Teen FictionBen Alâ. Alâ Karakurt. Alacalı değil, simsiyah Alâ. Otuz bir yaşında, Özel Kuvvetler mensubu bir Türk subayıyım. Hayat bana öylesine acımasızca davranmıştı ki daha doğar doğmaz ebeveynlerim tarafından üzerimde incecik bir battaniyeyle ve yanıma kon...