18. Anıların Enkazı

6.6K 456 57
                                    

Hoş geldiniz! Yorumlarınızı sabırsızlıkla bekliyorum. Bu bölümle birlikte artık Alâ'ya dönmüş oluyoruz. Ben çok özlemişim onu yazmayı, siz onu okumayı özlediniz mi? Keyifli okumalar dilerim. 

18. Anıların Enkazı

Geçmiş, karanlık pelerinini zihnimin üzerine örttüğünde ilk defa bu kadar savunmasızdım. Hayatımın tüm acı verici anlarının birer birer gözlerimin önünde canlanması ve o anları yalnızca bir izleyici olarak değil de o ânın başrolü olarak yeniden yaşamam ürkütücü bir olaydı. Hiçbir şey hatırlamıyordum, zihnimin beni sürüklediği çukurda çaresizce çırpınıyor ve bir anıdan bir diğerine sürükleniyordum.

Önce çocukluğum geldi gözlerimin önüne. Buz sıcaklığındaki yetimhane odasında soğuktan titreyişlerim, gördüğümüz şiddetler, gece herkes uyurken uyanık olan canavarlar...

Zihnimin içindeki küçük kız çocuğu çığlık çığlığa bağırıyordu.

Bir anda, yabancı bir el tarafından ensemden tutulup çekildiğimi hissettim. Zaman ve mekân değişmişti. Yine çocuktum ama kaç yaşlarımda olduğumu bilemediğim bir zaman diliminden bir anının içindeydim. Hemen karşımda duran boydan boya çatlak olan aynanın varlığını, üzerine yansıyan ve gözlerimi rahatsız eden ışıktan dolayı fark etmiştim ama bakmak istemiyordum. Bakarsam göreceklerimden korkuyordum.

Gözlerim sımsıkı kapalıyken ellerim iki yanımda yumruk olmuştu ve bir şeyler sayıklıyordum ama zihnim bunu algılayamıyordu; kulağıma ulaşan sesler anlamsız mırıltılardan ibaretti yalnızca.

Sesler çoğaldı ve bir anda yine kuvvetli bir çığlık yankılandı zihin duvarlarımda. Küçük ellerimi kulaklarıma kapatıp yere çökmek ve kendimi korumak istiyordum ama donmuş gibiydim. Bedenimin hareketlerinin kontrolü bende değildi.

Bir anda o andan da koptum ve şimdi olduğum yer benim cehennemimdi. Göz kapaklarım hâlâ kapalıydı ama bunu bilebilmek için gören gözlere ihtiyacım yoktu. Bu âna sürüklendiğimi hissettiğimde ruhumun derinliklerinden yükselen acı nerede ve hangi zamanda olduğumu anlamam için yeterliydi.

Yetişkin bedenimin içerisine hapsolmuş çocuk ruhum göğüs kafesimi yumrukluyor, bu andan kurtulabilmek için delicesine çırpınıyordu. Yapabildiğim tek şey dümdüz durup, öylece dikilmekti. Zihnimin içinde yankılanan çatallı ses gözlerimi açmam konusunda ısrarcı olsa da buna şiddetle karşı çıkan benliğim ile çetin bir savaş içerisine girmişti. Kazanan taraf hangisi olacaktı bilmiyordum ancak hangisi kazanırsa kazansın, iki türlü de kaybeden ben olacaktım.

Bir anda içinde bulunduğum an parçalanmaya başladı. Duvarlar çatırdayıp yıkılmaya, ayaklarımın altında hissettiğim zemin, ucu keskin bir bıçakla ortadan ikiye yarılan bir göğüs kafesi gibi iki yana ayrılmaya başladığında göz kapaklarım titreyerek aralandı. Karşılaştığım manzara anlık olarak nefesimi kestiğinde başa çıkamadığım acılarla beraber anıların enkazının altında kalmıştım.

O enkazın altında son nefesimi verebilmek için dua ederken bu defa başka bir anıya sürüklendiğimi hissettim. Buz gibi karların üzerinde cansızca uzandığım tek bir an vardı ve ben o ânı bir kez daha yaşamak istemiyordum. Tam bu anda Allah'a canımı alması için yalvarabilir, elimi göğsümden içeri daldırıp bir an dahi düşünmeden kan yerine zehir pompalayan kalbimi söküp çıkarabilirdim.

Ancak buna gerek kalmadı. Yaklaşan adım sesleri, adımı bağıran o ses kurtarıcımdı, bunu biliyordum. Dönüp bakmama gerek yoktu. Onu o kadar iyi tanıyordum ki karların üzerinde yürüyor olmasına rağmen postallarının çıkardığı ses sakinleşebilmem için yeterliydi. Hayatımın en korkunç ânı nasıl oldu da böyle huzur verici bir âna dönüştü anlayamadım ama Ayaz'ın varlığını hissettiğim vakitte ruhuma çöken dinginlik yaşama tutunmamı sağladı.

AHGERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin