NapAk yaNi?

3.4K 223 17
                                        




Hayat sınavlarla doludur, önce küçük küçük başlar, sonra gitgide büyür. Bir gün yeni yeni ayakta durmayı öğrenirken. Diğer gün kendinizi sınıf sıralarında öğretmeni dinlerken bulursunuz.

Sonra, yeni insanlar girer hayatınıza, bir sürü insan. Tanışırsınız, birkaçı kısa bir süre için vardır, bazıları daha uzun kalır yanınızda.

İyi olanları vardır, kötü olanları vardır. İyi olmak için çabalayanlar, kötülük yapmaktan zevk duyanlar. çeşit çeşittir.

Birçok farklı kişi tanırsınız. Hem sever hem sevmezsiniz. Sonra birden, aniden.. sadece küçük bir kesimin yaşadığı bir şeyi yaşarsınız, belki. Eğer buna layıksanız.

Aşık olursunuz..

Şanslı olup olmadığınıza hayat karar verir. Eğer şanslıysanız, sevdiğiniz insanla bir ömür yaşayıp gidebilirsiniz, dünyalar sizin olur, hayat çok güzeldir. Mutlusunuzdur.

Ama eğer şanssızsanız,

Benim gibi okul kantininin en köşe masasında, sevdiğiniz adamın başka kızlarla fingirdeşmesini izlersiniz..

Ve asla, ama asla, ama asla.. kafanızı başka bir şeye veremezsiniz. Çünkü kıskançlık şu an bende olduğu gibi sinsice damarlarınıza yayılır. gözleriniz dolar, elinizdeki çatalı sıkarsınız ve sizin aksinize konuşup gülüşen arkadaşlarınıza katılamazsınız. Çünkü mutsuzsunuzdur. Çünkü Sevdiğiniz adam pezevengin tekidir!

...

"Koray bırak şunu, metali bükmeye mi çalışıyon amınakoyim?! Sakinleş!"

Kafamdaki kara bulutlar az da olsa dağılırken sertaç'a bakıp elimdeki çatalı geri masaya bıraktım. Asla sakinleşemezdim, sarışın yelloz angaralımın koluna dokunuyordu! O kaslı, çikolata gibi kavruk, damarlı koluna.. dokunuyordu!

Kimse bana sakinleş diyemezdi!

Yusuf'un eli önümde sallanırken kendime gelip başımı masaya eğdim. Bakmayacaktım, biraz daha bakarsam kalkıp o çakma sarıyı yolardım! 

Dolan gözlerimi düzeltmek adına birkaç kere kırpıştırdım. Masadakilere göz gezdirdiğimde endişeyle beni izliyorlardı. Dünden beri sürekli etrafımda olmuş, benimle ilgilenmişlerdi. Hayatımda yemediğim kadar lahmacun yemiştim.

Tekrar kendime engel olamadan gözlerim o tarafa kaydığında Devran hemen sandalyesini kaydırıp görüşümü kapattı. Offlayıp önüme döndüm. Sanki nefes alamıyordum. Birileriyle konuşması şart mıydı?

"Tamam, öncelikle şu kıskançlığı aşmamız lazım, kafanı buraya vermeye çalış, bizimle muhabbet et, unut onları" Yusuf'a baygın bir bakış atıp kafamı masaya yasladım. Sanki çok kolaydı!

"Tamam.. deniyecem" hepsi kafalarını sallayıp konuşmak üzere birbirlerine baktılar. Bir süre hepimiz mal mal birbirimize bakıp durduğumuzda herkes bir kahkaha patlattı. Bende ufakça gülmüştüm.

"Tamam arkadaşlar, ortaya konu açıyorum..." Devran bir filozof edasıyla havayı izleyip bulmaya çalıştı. Sonra kafasını iki yana sallayıp bize baktı "başaramadık abi.." 

Tekrar kahkaha attık. Böyle canımız sıkıldığında yaptığımız şey genelde anılar anlatmak oluyordu. Sanki bunu biliyormuş gibi Sertaç hepimizin bildiği ama sürekli tekrar tekrar anlatıp güldüğümüz bir anıyı anlatmaya başladığında arkama yaslanıp onu dinledim.

Kafamın bir köşesinde, Cafer'e karşı bir hayal kırıklığı besliyordum..

Manyiak BXB Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin