Bebek Koray ve Babacığı

1.2K 75 5
                                    





" Koray beni delirtme yavrum, hadi! "

Yatağımın başında sinirle konuşan adama çattığım kaşlarımla bakıp üstümde emanet gibi duran yorganı daha da üstüme çektim ve kafamı asabice iki yana salladım.

"Hayır, hayır ve Hayır!"

Bütün gece beraber uyumuştuk, sabah muhteşem bir manzarayla uyanmıştım ama bu sadece birkaç dakika sürmüştü. Çünkü ben bir dağ öküzüne aşıktım. Hemde böyle katıksızından, organik yüzde yüz saf dağ öküzü!

Ulan bir insanı tokat atarak uyandırmak ne demek ya! Azıcık şefkatli ol şerefsiz! İnsan düşmanına bunu yapmaz.

Neymiş efendim, aslında normal bir şekilde uyandırmaya çalışmışmışta ben ayı gibi uyuduğumdan uyanmamışım o da çareyi bana dayak atmakta bulmuş!

Bu olaydan sonra bende haklı olarak sabahtan beri ona küs kalıp yatağımdan tuvalet ihtiyacı haricinde çıkmamıştım. Buna üstümdeki yorgunlukta sebep olmuş olabilirdi ama çoğunlukla ona küsmüştüm. O da halsız olduğunu anlayınca bana sırnaşmış ve bir süre benimle ilgilenmişti, tam onu affedecekken ise telefonu çalmıştı beyefendinin, bilmem ortaokuldan kalma saçma sapan arkadaşıyla iki saat telefonda kikirdeyip, beni unutmuştu hemen.

Tabii sonra tekrar sırnaşmıştı ama yer miydi anadolu çocuğu bunları, yemezdi!

Benden hayır gelmeyeceğini anlayınca mutfağa gidip benim sevdiğim şeylerden oluşan bir kahvaltı sofrası hazırlamıştı. Şimdi de yemekler soğumadan beni kaldırıp mutfağa götürmeye çalışıyordu ama ben hala sinirliydim, ve nazım tutmuştu.

Elini burun kemerine bastırıp bir süre bekledi. Bende kollarımı birbirine dolayıp aynı şekilde bekledim. Kafasını kaldırdığında anında göz göze geldik. Yumuşak bir ifadeyle yaklaşıp yatağın kenarına oturdu. Bu hareketiyle yutkunup sonraki hamlesini bekledim. Elini kaldırıp alnıma koydu, bir anlık irkilmiştim.

"Ateşin yok gibi, doktor arada kontrol etmeyi tembihlemişti"

"Nerden çıktı şimdi, konumuz bu değil!"

Ellerini yanaklarıma koyup yüzümü tuttu hafifçe, dudaklarını alnıma bastırıp uzunca öptü. Aslında küs olduğumu göstermek için onu itmem gerekirdi ama şerefsizin her hareketine karşı zaaf geliştirmiştim resmen, karşı koyamıyordum.

"Benim konum her zaman sensin, koray."

Bu dediğine karşılık alık alık suratına bakınca yarım ağız bir şekilde güldü. 

"Ee ama sen hile yapıyorsun ki!"

Seslice gülüp bu sefer de yanaklarımı öptü, bir defa da boynumdan öpüp huylanarak kıkırdamamı sağladı. Geri çekildiğinde yüzümde izini koruyan gülümsemeyle baygın baygın ona baktım. Konuşmak için dudaklarını araladı.

" Bu sabahın tam istediğin gibi ilerlemediğini biliyorum Koray, ama inan bana deniyorum."

Gözlerini bir süre pencereden gözüken bulutlara dikip ardından dudaklarını ıslatarak konuşmasına devam etti. Onu ciddi bir şekilde dinliyordum.

" Bu tür şeyler, sevgili işleri, bana biraz yabancı. O yüzden beni bazı kısımlarda yönlendirmen gerekiyor.." burada durup suratıma baktı, anladığımı belirtir şekilde kafamı salladım. Devam etti, "olabildiğince kendimi açıkladım, anladığını umuyorum. Şimdi kalkıp kahvaltını kendin yapacak mısın yoksa ben seni kucaklayıp patatesleri tek tek o güzel ağzına mı tıkayım ?"

Seslice yutkunup elimi çeneme koyarak düşünüyormuş gibi yaptım. Keyifli bir şekilde beni izledi.

"Kucak olayı iyi de beni senin beslemen bir tık korkutuyor, besleyeyim derken boğabilirsin sen."

Bana sahte bir alınganlıkla bakıp bir elini kalbinin üstüne koydu. Koca adamın bu haline kahkaha attım, sonrasında daha ne olduğunu anlayamadan kendimi onun kucağında bulmuştum. Ard arda öpücükleri her yerime konarken çığlık atarcasına gülüyordum. Benim gülüşlerime onunkiler de karışıyordu.

Ayağa kalktığı zaman düşmeyeceğimi bilsem de kollarımı sıkıca boynuna dolayıp dudaklarımın değdiği yeri öptüm. Caferle bu öpücük olayını aşmış gibiydik. Artık eskisi kadar kızarmıyordum böyle temaslarımızda. O da bana dokunmaya daha az tereddüt ediyordu.

Mutfağa geldiğimizde sandalyeyi es geçip beni tezgah masasının üstüne oturttu. Kendi de belimden sarılıp bacaklarımın arasına yerleştiğinde artık aynı boyda sayılırdık. Kafasını göğsüme yaslayıp bulunduğu yeri tişört üzerinden öptü, kalbim teklemişti.

"Sabahtan beri gösterip elletmiyorsun, yanı başımdayken özledim seni."

Yavaşça sırtındaki elimle daireler çizdim. Kafamı benimkilere nazaran daha kısa olan saçlara yasladım.

"Sinirlendirdin ama sende, tokat attın bana! İnsan sevgilisine tokat atar mı ?"

Kullandığım 'sevgili' kelimesiyle bir an donakaldım. Henüz hangi aşamada olduğumuzu konuşmamıştık. Kollarımı sardığım bedenin an be an gerildiğini hissederken kendimin de aynı şekilde gerildiğime emindim.

Tam kendimi açıklamak için hızlı hızlı konuşmaya başlayacakken mutfak kapısındaki hareketlilik, ani bir refleksle Caferi kendimden uzağa ittirmemi sağladı. Kocaman açtığım gözlerimle kapıda çatık kaşları ve beline koyduğu elleriyle bize bakan Sertaça döndüm.

"Amınakoyayım sen işte değil miydin ?!"

Cafer hayret ve biraz da sinirle konuştuğunda ayağımla dürterek uyardım. Sertaç uyandığında huysuz olurdu ve hepimiz onun bu huysuzluğundan oldukça kaçınırdık, şimdi yeni uyandığı şişik gözlerinden belli olan arkadaşım hem bizi beklemediği bir anda beklemediği bir şekilde görmüştü hem de Cafer onu kışkırtacak sözler söylemek üzereydi.

"Lan siz napıyorsunuz burada !" Beklenen çığırış geldiğinde caferle ikimiz aynı anda yüzümüzü buruşturduk. Tekrar bağırmaya hazırlanan adam ile aynı 'şimdi ayvayı yedik' bakışlarıyla birbirimize baktık.

Bu sabah gerçekten de hiç beklediğim şekilde gitmiyordu.

Manyiak BXB Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin