Soğuk sokakta it gibi titrerken öylece kaldırıma oturmuş bekliyordum. Öğlen atarlı bir şekilde okuldan çıktıktan sonra bütün günümü etrafta dolaşarak geçirmiştim. Havanın kararmasını bile farketmezken öylece kendi kendime söylenerek dolaşmıştım sokaklarda. Şimdi ise gecenin bir vakti nerede olduğumu bile bilmeden bekliyordum. Tek umudum çok fazla uzaklaşmamış olmaktı.Nereden geldiğimi hatırlamaya çalışsamda sinirli olduğum için geçtiğim yerlere dikkat etmemiştim. Evdekileri aramaya da elim gitmiyordu, babam işteydi muhtemelen. Şimdi arasam o çok değer verdiği işinden kopup da beni alamazdı bir de üstüne bir ton söylenirdi kaybolduğum için. Annem de misafirde olacağına dair bir mesaj atmıştı ve şimdi onu arayıpta dedikodusunu bozduğum için azar işitmek de istemiyordum. Annem böyle zamanlarda çok çirkefleşebiliyordu.
Kesinlikle yarrağı yemiştim. Hemde böyle kalınından. Kim bilir başıma bu karanlık sokaklarda neler gelecekti. Allahım sen beni koru yemin ediyorum bir daha kötülük yaparsam en adi orospu çocuğu benim!
Düşündüklerimle baştan aşağı titrerken zayıf olan bünyem sağolsun hemen akmaya başlayan burnumu çekip soğuktan buz gibi olmuş ellerimi de cebime soktum ve biraz olsun ısıtmaya çalıştım. Ankaranın ayazı da ayazdı hani. Damarlarımdaki kanın donmasından korkuyordum. Sıcak havaların insanı olarak soğuğu hiç sevmezdim. Nefret ederdim hatta.
Karanlık sokakta birkaç gülüşme ve insan sesleri duyduğumda bütün vücudum korkuyla kasılmıştı. Eğer ankarada yaşıyorsanız ve pek de iyi bir semtte değilseniz, geceleri ara sokaklarda dolaşmamanız gerektiğini bilirdiniz. Annem bunu bana her gün hatırlattığı ve daha önce burada olmuş kötü olayları, uyuşturucu, tecavüz, kavgalar gibi şeyleri anlattığı için şu an oldukça korkuyordum başıma birşey gelmesinden.
Y.N: Ankara bu kadar belalı değil yanlış anlamayın. koray'ın oturduğu yer öyle sadece. Belki birkaç tane parlak zekalı çıkarsa şimdiden söyliyim.
Kızlı erkekli kalabalık grup beni görmeden bir ara sokağa girip uzaklaştığında tuttuğum nefesimi verdim ve kafamı ellerimin arasına aldım. Bu sırada duyduğum muhtemelen bir arka sokaktan gelen köpek havlaması da korkuma korku katıp sıçramama neden oldu. Bir elimi hızla atan kalbime koydum ve kocaman olmuş gözlerimi çaresizce etrafta gezdirdim. Hava gitgide kararıyordu ve ben daha fazla burda durmaya dayanabileceğimi sanmıyordum.
Telefonumu elime alıp dudağımı kemirerek yardım isteyebileceğim kim var diye bakmaya başladım. Emre'den yardım isteyebilirdim ama çocuk bugün okula gelmemişti. Normalde hiç aksatmazdı bu yüzden önemli bir işi olabilirdi bu yüzden onu hemen eledim.
Bugünde herkesin işi vardı anasını satayım!
Zaten az kişinin olduğu rehberimde gezinmeye devam ettim, benim tayfayı da arayamazdım çünkü aramızda kilometreler vardı, isteselerde gelemezlerdi.
Gözüm en alttaki "Angaralı" ismine takılırken "yok, yok olmaz o" diyip hemen yanlış birşey yapmamak için telefonu kapattım.
Bir beş dakika boyunca öylece karanlıkta oturmaya devam ettim. Biraz daha dayanabilirdim sanırım. En fazla geceyi burada geçirirdim ve sabah olunca babamı arayıp beni almasını isterdim. Daha erken aramadığım için güzel bir dayak çekerdi ama napalım ? O şerefsize minnet etmekten iyiydi.
Karanlık sokağa bir bakış atıp yutkunduğumda geceyi burada geçirmek gözüme çok korkunç gelmişti. Sokağın başındaki lamba bir kere sönüp cızırtılı seslerle tekrar yandığında yutkunup denize düşen yılana sarılır diyerek telefondan Caferle olan sohbetime girdim. Ellerim titrediği için birkaç defa yanlış girmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Manyiak BXB
Ficción GeneralBir Adanalı.. ve bir Ankaralı.. En fazla ne olabilir ki ?