Bu bölüm biraz hassas durumlar var, taciz, tecavüz girişimi gibi. Ben bile yazarken zorlandım eğer okumak istemezseniz geçin direkt.
Kaldırımdaki taşa bir tekme daha atıp yürümeye devam ettim. Az önce okuldan çıkmıştım şimdi de eve gidiyordum. Emre ve Karin başka yoldan gittikleri için tek başımaydım.
Aslında Cafer arabayla bırakmayı teklif etmişti ama hala dün beni unuttuğu için sinirliydim o yüzden kabul etmemiştim. Yine yokuş çıkıp yorulan ben olmuştum, ama yine olsa yine yapardım. Çünkü benim gibi bir mükemmelliği unutmamayı öğrenmeliydi!
Teklifini reddetsemde sürekli peşimizden arabayla dolanmış ve kornaya basmıştı Arabasına binmem için ama ben binmemiştim.
Peşimden gelmesini istemediğim için de ara yollara girip izimi kaybettirmiştim, çünkü biraz daha öyle yaparsa dayanamayıp binerdim arabaya. Ve ben binmek istemiyordum, şimdilik.Bu yollar biraz sıkıntılı duruyordu ama birşey olacağını sanmıyordum. Yani umarım.
Önümdeki taşları ittire ittire bir yandan caferciğimle ilerde olacak düğünümüzü düşünüp bir yandan da yürürken hemen solumdan gelen bağırtılar dikkatimi çektiği için durdum.
Anlık sol tarafa baktığımda bana bakan birkaç kafa ve bizim okuldan tanıdığım Harun diye bir adam vardı. Hepsi yavaş yavaş bana dönerken neden hala durduğumu sorgulayıp hemen önüme döndüm ve hızlı adımlarla yürümeye devam ettim. Hissettiğim gerginlikten dolayı dudaklarımı dişliyordum.
Belliki radarlarına yakalanmıştım çünkü birkaçı arkamdan seslenmişti. Adımlarım bir anlık düzensizleşse de umursamamaya çalışıp başımı öne eğdim.
Fakat arkamdan gelen pis gülüşler ve adım sesleri gözlerimin kocaman açılmalarını sağlamıştı. Bir tarafım sadece yollarının bu taraf olduğunu söylese de hala bana sesleniyor olmaları bu düşüncemi çürütüyordu. Ne yapacağımı bilemezken adımlarımı olabildiğince hızlandırdım. Nerden gitmem gerektiğini de unuturken iyice panik olmuştum.
Yardım istemek için aklıma sadece tek bir isim gelirken titreyen ellerimle cebimden telefonumu çıkardım. Şifreyi birkaç defa yanlış girerken sonunda doğrusunu girip açtım. Hemen rehbere girip en başdaki isme tıkladığımda yavaşça kulağıma götürdüm telefonu.
Arkamdaki sesler durmuştu, sanırım telefonla konuştuğumu görüyorlardı. Kalbim biraz daha hızlandı, bu seferki korkudandı.
Telefon açıldığında alay dolu ses kulaklarıma doldu. "Sanırım en sonunda teklifimi kabul ettin minik fare, izini de çok güzel kaybettirdin gerçi, sana fare derken bu kadar cuk oturacağını düşünmemiştim.." yutkunup biraz daha kulağıma bastırdım elimdeki telefonu. Konuştuğumda sesim titrek çıksada umursamadım.
"Cafer.. beni gelip alır mısın..?" Hızlı hızlı yürüdüğüm için konuşmakta zorlanıyordum. Arkamdan tekrar gelmeye başlayan sesler beni daha da geriyordu.
"Nerdesin?" Sertleşen sesi ve hafifte olsa sesinde duyduğum korku ve endişe daha da panik yapmamı sağladı. "Bilmiyorum.. en son bir eczane vardı ama?" Sesler gitgide yaklaşıp yükselirken ağlamamak için kendimi zorla tutuyordum. "Cafer, lütfen hemen gel.. birileri var, tanımıyorum. Harun da var.." karşı taraftan fren sesleri ve küfürler gelirken "tamam hemen geliyorum kapatma tekefonu, hemen ordayım ben şimdi, uzak dur o orospu çocuğundan, ne bileyim koş gerekirse!" Görmese de kafamı salladım ve yürümeye devam ettim. Onun aldığı derin ve sinirli nefesleri duyuyordum.
Yüksek sesli bir kahkaha atıldığında sesinden harun olduğunu anladım, ses telefona da gitmiş olacak ki cafer de bir küfür savurdu. Tekrar bir kahkaha geldiğinde yerimde sıçradım.