Angaralıyı unutma operation

3.6K 242 46
                                        




Bir sönüp bir yanan ışıklı tabelaya bir bakış atıp gergince yanımdaki arkadaşlarıma baktım.

Ben olanları anlatınca birkaç saat gergin geçmiş, önce ben üçünü birden tutmaya çalışırken en sonunda üçümüz beraber sertaç'ı tutmak zorunda kalmıştık. Eğer tutmasaydık Cafer'e dalmaya gidecekti çünkü.

Ve en yakın arkadaşım ile sevdiğim adamın kavga etmesini izlemek kesinlikle istemiyordum. Hem daha sonra Cafer'in yüzüne de bakamazdım.

Bu gerici anlardan sonra ise Devran ortaya çok güzel bir fikir atmıştı. Plan bana Cafer'i unutturmaktı ve bunun için en bilindik yere, Yani bara gelmiştik. Ankara'da gece hayatı oldukça renkli olduğundan güzel bir yer bulmak pek zor olmamıştı.

Tek sorun, benim Cafer'i unutmak gibi bir düşüncem yoktu ve olsaydı bile bunu başkalarıyla çıkarak yapmazdım. Yine de o kadar isteğe karşı gelememiştim. Onlar henüz benim Cafer'e nasıl aşık olduğumu bilmiyorlardı. Ama ben biliyordum.

"Oğlum bu ortam istanbulda yok yemin ediyorum!" Devran'ın dediğine gülümseyip gerginlikle yürümeye devam ettim. Güzel bir ortamdı. Led ışıklar aydınlatıyordu bazı insanlar ortada hafif bir müzikle dans ediyor, daha çok kenardaki masalarda ve koltuklarda oturuyorlardı. Etrafı fazla incelemeden boş bir yere geçip hemen en uzak köşeye oturdum.

Diğerleri de gelip yerleştiklerinde garsonun biri anında yanımıza geldi.

"Buyur abim, ne içiyorsunuz?"

"Hacı sen bize ne yap biliyor musun, şöyle dört tane tekila shot getir. Ama tuzunu limonunu bol koy sonra içilmiyo" garson Sergaçın dediklerine hemen başını sallayıp arka tarafa doğru ilerlerken ortada dans eden bedenlere baktım dudağımı dişleyerek.

Buraya hiç gelmemeliydik, kendimi kötü hissediyordum. Sanki yanlış birşey yapıyordum, oysaki Cafer ile ben doğru düzgün arkadaş bile değildik, yine de içimdeki sevgiye ihanet ediyormuş gibi hissediyordum.

"Fazla ağır içmeyelim, hepinizi arabadan eve taşıyamam!" Devran Yusuf'un sözlerinden sonra ona yaklaşıp koluna başını sürttü ve "Ne yani aşkım beni taşımaz mısın?" Dedi. Yusuf ise alışık olduğu hareketlere göz devirip umırsamadan cebinden telefonunu çıkarttı. Bunların ne ara böyle olduğunu da anlamamıştım. Ben giderken bu kadar sarmaş dolaş değillerdi.

Sıkıntı ile iç çekip ortamı izleyen Sertaç'a döndüm. Hemen bitsin de gidelim istiyordum. Ben Cafer'i unutamazdım ki!?

"Ya amınakoyayım, biz niye burdayız?" Sertaç benim sızlanmama kulak asmazken kaşlarım daha çok çatıldı.

"Hadi diyelim onu unutmaya karar verdik, ulan Ankara barları gay mi dolu?!" Hala beni umursamayan arkadaşıma tip tip bakıp kollarımı birbirine geçirerek geri yaslandım. Ağlayasım gelmişti yine.

Diğerleri zaten çoktan kendi aralarında bir laf dalaşına girmişlerdi. Bende bir elime yüzümü yaslayıp etrafa bakmaya başladım, şimdiden sıkılmıştım. Buraya gelmek bir hataydı.

Çapraz masadaki birkaç kız burayı kesiyordu. Çoğunun gözleri Sertaç'ın üzerindeydi. Şaşırmamıştım. Sertaç gerçekten yakışıklıydı zaten. Ama şu ana kadar birkaç kişiden fazlası olmamıştı. İlişkilerde daha çok karaktere dikkat ederdi ve zaten hep bu yüzden ayrılıyordu.

Yusuf ile devran'a bakan da vardı. Bana bakan birkaç kız da görmüştüm. Hiçbiri umurumda değildi. Bana bakmasını istediğim tek kişi vardı, o da burda değildi zaten.

Garson gelip bardakları bıraktığında Sertaç hiç beklemeden tek yudumda ilk bardağı içti. Diğerleri de yarısını bitirirken daha önce hiç içmediğim için temkinli bir biçimde bardağı elime aldım.

Manyiak BXB Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin