Yapamamıştım... kafedeki üç saatlik çalışmadan ben bile birşeyler beklerken bütün beklentilerim boşa çıkmıştı.Deneme öyle kötü geçmişti ki sonuçların açıklanmasına bile gerek yoktu. Resmen hiçbiri soruyu düzgün anlayamamıştım. İlk defa kendimi böyle garip hissediyordum, demek hayal kırıklığı böyle bir histi. Hiç sevmemiştim.
Zorlukla yutkunurken konferans salonunda birtek benim kaldığımı farkettim. Diğerleri çoktan gitmişti. Derin bir nefes alıp göğsümdeki ağrıyı geçirmeye çalışırken masanın üstünde duran kalemle silgiyi alıp cebime attım. Bir süre öylece yeri izlerken salondan çıkıp insan içine karışmadan önce kendimi toplamaya çalışıyordum. Kimse beni böyle göremezdi, görmemelilerdi. Ben bile kendimi böyle görmemeliydim.
Elimi deneme anında stresten dağıttığım saçlarıma geçirip düzeltmeye çalıştım. Tekrar derin bir nefes alırken başımı dikleştirdim ve birkaç defa gülümseme çalışması yaptım. Hiçbiri istediğim kadar samimi olmazken siktir ettim ve yüzüme umursamaz bir ifade koyup salondan dışarıya adımladım.
Koridordan geçerken gördüğüm birkaç tanıdığa selam veriyordum. Ders çoktan başlamıştı bu yüzden çok fazla kişi yoktu. Kütüphanenin önünden geçerken duyduğum sesle hemen durmuştum. "Sikerim senin gibi kitaplığı ha!" Bu sesi nerde duysam tanırım!
"Allahım sabır yav, sikecem şimdi o olacak!"
Angaralının kalın sesi kalbimin hızlı hızlı atmasına sebep olurken hemen kapının yanına saklandım. Ceza aldığını söylemişti, demekki aldığı ceza kütüphaneyi düzeltmek olmuştu.
İstemsizce sırıtırken yine aklıma çuvalladığım deneme gelince yüzüm düştü. Ben şimdi bu şerefsize yapamadığımı nasıl söylerdim ki? Hemde o kadar çalışmadan sonra. Yok en iyisi söylememekti. Böyle iyiydik biz.
Yutkunup sweatin üstünden kalbime birkaç defa vurup boğazımı temizledim. Yüzüme koyabildiğim en samimi sırıtmayı koyarken hızlıca içeri daldım. Gözlerim anında bir eli belinde diğer eli burun kemerinde sinirle söylenen angaralıyı bulduğunda Kalp ritmim olabildiğince hızlanırken yüzümde gerçek bir sırıtma oluşmuştu bile.
"Yiğidim ne bu sinir ne bu celal? Böyle böyle erkenden göçersin ben sana diyim. Allah korusun gerçi, sen bana lazımsın ha"
Sinirli ifadesi ve çatılmış kaşları hiç değişmezken bana doğru döndü ve işaret parmağını tehdit eder gibi salladı. Simsiyah gözlerini iyice açtığında acayip korkutucu duruyor olabilirdi ama ben çoktan bağışıklık kazanmıştım. Yinede kalbim teklemişti, ama korkunçluğuna değil, sinirlenince ayrı bir ateşli oluyordu ondan.
"Bana bak velet! Sinirimi bozmak için geldin biliyom. Elimden bir kaza çıkmadan siktir git!"
Sırıtıp kafamı iki yana salladığımda kafasını kaldırıp o esmer mükemmel boynunu bana sundu ve sabır çekti. Dudaklarımı yalarken ilerledim ve odadaki tek sıranın üzerine oturdum. Kısa boyum yüzünden ayaklarım yere değmezken onları sallayarak angaralıyı izlemeye başladım.
Sanki ne yapacağını bilmiyormuş gibi bir kitaplığa bir de masanın üzerinde yeni gelmiş. Düzenlemesi ve dizmesi gereken kitaplara bakıyordu. Aslında ben nasıl yapılacağını biliyordum çünkü pek örnek bir öğrenci olmadığım için zamanında bu cezayı bende almıştım.
Tereddütle bir kitabı eline alıp rastgele bir rafa koyacağı sırada "yalnız onun yeri orası değil" dememle durup öldürücü bakışlarıyla bana döndü. Eğer bakışlar öldürebilseydi şu an selamı duyuyor olurdunuz. Sadece yüzüme bakmasıyla tatlı olduğunu düşündüğüm şekilde gülümsedim.
Hiçbirşey demeden sabir çekip, bugün de ne çok sabır çekiyordu, kitabı bu sefer başka bir rafa koymaya kalktı. "Orası da değil, iyiliğin için söylüyorum. Sonra tekrar yapmak zorunda kalırsın bak, birde sinirlisin zaten ikinci kez yapmak zorunda kalırsan kesin katliam çıkarırsın!"
Elindeki kitap bir anda yeri boylarken çıkan ses le yerimde zıpladım. Gözlerimi kocaman açarken o elleriyle yüzünü sıvazlamış muhtemelen sakinleşmeye çalışıyordu. Ellerinin titrediğini gördüğümde yarrağa yediğimin bilincinde gergince gülümsedim.
Bana doğru dönüp deminkinden kat kat daha kötü bakışlarla baktı. "LA AMINAKODUĞUM GEL SEN YAP LAN O ZAMAN, HERŞEYİ BİLİYON AMA BİR SİK YAPMIYON!" Bağırtısı denemeden beri ağrıyan başımı daha da ağrıtırken zaten kötü olan psikolojim sağolsun hemen gözlerim dolmuştu. Sinirlenince ve bağırılınca ağlamak en sevmediğim huyum olabilirdi. Olabilirdi değil direkt öyleydi hatta.
"Ya bana mı verildi ceza sanki! Yardım etmeye çalışıyordum ama sen iyilikten de anlamıyorsun dağ öküzü!" Hissettiğim öfkeyle bende ona bağırırken sesimin titremesine ve her an ağlayacakmışım gibi çıkmasına engel olamamıştım. Bana olan bakışları değişip şaşkın bir hale bürünürken öfkemin yerini kırgınlık almıştı. Neye kırıldığımı bile bilmiyordum ama bu kırgınlığın ondan hoşlanmamla bir ilgisi olduğuna emindim.
Başımı eğip burnumu çekerken sweatin koluyla gözlerimi sildim ve kendimi tutamadan titrek sıkan sesimle tekrar konuştum. "Zaten kötüyüm, deneme de bok gibi geçti." Durup yutkunurken şu an ağladığım için utanıyordum. Beni böyle görmesini istemiyordum. Kaşlarımı çatıp gözlerimi iyice kuruladım ve sinirli çıkarmaya çalıştığım sesimle konuştum. "Bir de seninle uğraşamam, siktirip gidiyorum şimdi mutlu ol!"
Sıradan atlayıp hızlı adımlarla ilerlerken arkamdan seslenmesini bekledim. Hiçbir ses gelmezken daha çok sinirlenip koşar adımlarla kendimi okulun dışına attım. Bu halde ne okula ne eve gidemezdim. Adana'dayken hep deniz kenarına gidiyordum ama siktiğimin ankarasında deniz de yoktu ki!
Önümdeki taşa huysuzca bir tekme savurduğumda nereye gideceğimi bilmeyerek öylece yürümeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Manyiak BXB
Ficción GeneralBir Adanalı.. ve bir Ankaralı.. En fazla ne olabilir ki ?