Sabahat Akkiraz / Ne ağlarsın.
Sırtım yatağa değince hemen yastığı elime alıp üzerime gelmekte olan canavarın suratına bastırdım.
"Tam şu an siktirip gidersen sana elli lira!"
Yastığın altından gelen homurtular gülmemi sağlarken ne dediğini anlamak için yastığı indirdim.
Sırtım yatak başlığına yaslıydı, o da iki elini bacaklarımın iki yanına koymuş. Her an üzerime atlayabileceği bir pozisyondaydı. Elimdeki yastık biraz yetersiz gelmişti şu an.
"Dedim ki, beni paranla satın alamazsın küçük fare"
"Yüz..?"
Ayağa kalkıp gidiyormuş gibi yaptığında kahkaha attım. Bu Angaralı bebeye mizah update'i ne zaman gelmişti acaba. Bu sürüm daha bir hoşuma gitmişti açıkçası.
Geri dönüp yanıma doğru uzandı. Elimdeki yastığı alıp arkamıza koyduğunda rahat bir pozisyonda uzanmaya başladım. O da bana doğru yan bir şekilde yatmış, elini de kafasının altına destek alarak beni izlemeye başlamıştı.
"Kendini nasıl hissediyorsun ?"
"Yani.. yorgun gibiyim, ama değil gibiyim de?"
"Dinlenmen gerekiyor, doktoru duydun."
Kafa salladım. Zaten bildiğim bir ton şey söylemişti doktor. Bağışıklığım diğerlerinden daha düşüktü, midem hassastı, kendime dikkat etmeliydim falan filan.
"Bundan sonra üç öğününü de göreceğim, abur cuburu da azaltacağız, sağlıklı besleneceğiz.."
"Biz mi?"
"Evet, anca beraber kanca beraber"
"Cafer sen bir oturuşta on lahmacun gömen adamsın, salatayla veya brokoliyle doyacağını düşünmüyorum ben senin.."
"Sen.. bana şişman mı demeye çalışıyorsun..?"
Gözlerim açıkırken söylediğim şeyi bambaşka anlayan adama doğru döndüm kendimi açıklamak için. Ama o gülmemek için kendini tutuyordu, gözlerimi devirip ondan olmayan tarafa dönmek için bir hamle yaptım. Belimden tutup beni iyice kendine yaklaştırdı ve uzaklaşmamı engelledi.
Zaten yakın duran yüzlerimizi daha da yalınlaştırıp burnunu benimkine sürttü. Tekrardan mayışma hissi geldiğinde, her şeyi siktirip atacak kıvamdaydım. Ağlayarak uyuduğum geceleri, bana bakmadan, ben yokmuşum gibi davrandığı günleri, canımı herşeyden daha acıtan sözleri.. umurumda değildi şu an, sanırım..
"Koray, birşey sormak istiyorum."
Ciddileşen sesi beni de gererken, bunu anladığı için saçlarımın arasına bir öpücük bıraktı.
"Sor."
"Doktor.. stres, sinir veya üzüntünün kriz sebebi olduğunu söyledi ya"
Kafamı sallayıp onayladım, bu sorunun nereye gideceğini merak ediyordum.
"Ankara'dayken hiç, kriz geçirdin mi ?"
Birkaç saniye ona baktım, söylemeli miydim yoksa söylememeli miydim. Yutkunup kuruyan dudaklarımı ıslattım. Zaten her türlü bir şekilde öğrenecekti. En azından yaşadıklarımı benden duyması daha iyiydi. Hem, biraz süründürmenin bir zararı olmazdı.
Kafamı salladım. "Evet, birden fazla kez. Özellikle son zamanlarda neredeyse her gün."
Bakışları boş bir hale geldi, düşündüğünü anlayıp ona vakit verdim. Bu sırada ise sweatin ipleriyle oynayıp kafamı dağıtmaya çalıştım. Biraz abartarak söylemiştim. Gerçekten ne hissedeceğini merak ediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Manyiak BXB
General FictionBir Adanalı.. ve bir Ankaralı.. En fazla ne olabilir ki ?