Bölüm 2: Rayiha

1K 36 11
                                    

Bölüm 2:
Rayiha

🌼

"Yeni bir ateş söndürür, başkasının yaktığını. Yeni bir acıyla hafifler, eski bir ağrı."

William Shakespeare

🌼

🎵 Perdenin Arkasındakiler - Beni Kendinden Kurtar

*

Kızlarla toplanmış Meyra'larda sarma sararken dilimin ucunu ısırdım.

"Bir şey soracağım." Dediğimde tüm dikkatleri üzerine toplamıştım. "Tanıdığınız biri size dokunduğunda.. Yani eli eline falan değdiğinde heyecanlandığınız oldu mu hiç?"

Ekin, "Aşık olduğum biri dokunduğu zamanki heyecan mı?" Diye sordu.

Ezgi, Meyra ve Duygu güldü.

Ezgi "Murat sana dokununca heyecandan aklın gidiyordur senin," diye Ekin'e takıldı.

Duygu "Rahat bırakın kızı," diye araya girdi.

Meyra her zaman uyanıktı. Ufak detayları bile dinler, ciddiye alırdı.

"Yoksa sen yeni birini buldun da bize mi söylemiyorsun?"

"Yo!" Deyiverdim.

Aslında onlardan hiç bir şeyi saklamazdım. Ama nedense birkaç gün önce Kadir abinin elini tuttuğumda içimde peyda olan heyecanı söyleyemiyordum.

Ben; eli avuca sığmayan bir kızdım. Hiç bir şeyden korkmazdım. Birini beğeniyorsam gider konuşur, onu istediğimi belli ederdim. Doğruyu söylemekten çekinmezdim. Bazen düşünmeden konuşur, sonunda ne olacağını umursamazdım.

Birine kolay alışıp, çabuk vazgeçebiliyordum.

Belki de Kadir abinin, bu aralar bana gösterdiği ilgiye alışmıştım.

Asım gittiğinden beri nasıl olduğumu sorup duruyor, bana o çok sevdiğim tatlıdan yapıyordu.

İki ay önce, Asım gittiğinde o kadar çok acı çekmiştim ki Kadir abinin omuzunda ağlamıştım. Kadir abi halime üzülmüş olacak ki, bir gün kapımı çalıp bana tatlı getirdi. Ve ben o kadar çok beğenmiştim ki, üç günde bir aynı tatlıyı ondan istemiştim. O da bıkmadan her seferinde aynı tatlıyı yapmıştı.

Herkese nazım geçiyor, bir abime geçmiyordu.

"Zehre." Ezgi beni dirseğiyle dürttü. "İyi misin sen?"

"İyiyim." Sardığım yaprağı tencere koydum. "Sadece.. acaba sorun bende mi diye düşünmeden edemiyorum."

"O da nereden çıktı şimdi?" Meyra karşıdan bana kaşlarını çatmıştı.

"Hepinizin güzel giden bir ilişkisi var. Sen abimle gayet mutlusun. Duygu, Barbaros abiyle sorunlarını düzeltmiş durumda. Ekin, ilk aşkını buldu. Ezgi de yeni ilişkisini gayet iyi yürütüyor. Ama ben?" Diyerek omuzlarımı düşürdüm. "En uzun ilişkim birkaç ay sürdü sadece."

Duygu derin bir nefes alıp bana ciddiyetle baktı. "Bence de sorun sende. Hep yanlış kişilere gönlünü kaptırıyorsun da ondan."

Ekin başını kısa bir an omzuma koyup kaldırdı. "Merak etme. Elbet senin de alnına yazılmış kısmetin var. Bir yerlerde seni bekliyor."

Benim naif ruhlu arkadaşım. Ekin aramızda en sakin yapılı insandı. Duygu sert tavırlıydı. Ezgi ile biraz birbirimize benzerdik. Meyra ise hepimizin dert ortağıydı.

Emindim. Benim kaderime yazılmış adam bir yerde elbet beni bekliyordu. Ama o her kimse, benim kahrımı çekebilecek mi emin değildim.

🌼

Yaz tatili, arkadaşlarla eğlenmek için mükemmel bir zamandır.

Ama bu benim için geçerli değildi.

Aslında arkadaşlarımın sevgilisi olana kadar her şey muazzamdı. Onlar aşk yaşıyorken, ben erkek kardeşimle evde yemek yiyordum. Elinde her zaman tuttuğu küçük askeri vardı. Uyurken bile elinden bırakmıyordu.

"O elindeki oyuncağı neden son zamanlarda hep elinde görüyorum?"

"Çünkü Meyra saklamam için bana verdi."

Evet. Meyra sadece abimin gönlünü çalmamıştı. Beş yaşındaki kardeşim ona sırılsıklam aşıktı.

"Zaten o senin oyuncağın değil miydi?"

"Evet." Elindeki oyuncağına baktı. "Ona hediye verdim. O da bana saklamam için geri verdi."

Beş yaşındaki kardeşimin bile aşk hayatı ona göre harika gidiyordu. Benim durumum gerçekten vahimdi.

Tabağımı lavaboya koyarken anneme seslendim. Dışarı çıkacağımı söyleyip kapıdan çıktım.

Bünyemin sigaraya ihtiyacı vardı.

Soluğu yine aynı apartman girişinde aldım. Bir gün biri çıkıp 'kime bakmıştınız' diye sorsa cevap veremezdim herhalde.

Sigaramı ateşledim ve duvar dibine çöktüm. Daha ne kadar buna devam ederdim bilmiyorum. Şuan sigara içtiğimi Armağan abiden başka kimse bilmiyordu.

Sıkıntıyla içime dolan dumanı dışarı verdim. İçimde bir huzursuzluk var ki dillendiremiyordum.

Kadir abiyle olan temasımızın üzerinden günler geçmişti. Kafamın karışmaması için ondan kaçıyordum. Çünkü kendimi tanıyordum. Onun abimin arkadaşı olması hiç bir şeyi değiştirmeyecekti. Ve ben kapılıp gidecektim.

Buna kendi kendime engel olmaya çalışıyordum. Sosyal medyadan birkaç çocuğa bile yürüdüm. Hepsinden geri dönüş alsam da içimden hiç biriyle görüşmek gelmiyordu. Halbuki Asım'dan önceki Zehre olsa hepsiyle görüşebilirdi.

Depresyonda falan mıydım ben?

Ne olacaksa olsun.

Cebimden telefonu çıkarıp konuştuğum çocuğa yazmaya karar verdim. Ona, bu akşam boş olup olmadığını sordum. Adı; Emir'di. Teklifimi hemen kabul etti.

İzmaritimi yere atarken hazırlanmak için eve gitmeye karar verdim.

Koyu yeşil, üzeri yaprak dolu olan askılı midi boy elbisemi giydim. Altına spor ayakkabılarımı giyip evden çıktım. Neyse ki abim evde yoktu. Yoksa beni soru yağmuruna tutar, nereye gittiğimi görmek için arkamdan bile gelirdi.

Sahilde buluşacağımız kafenin bahçesinde otururken gördüm onu. Masasına yaklaşıp, "Merhaba," dedim.

Anında sandalyesinden kalktı ve elini bana uzattı. "Merhaba!"

Güzel bir gülümsemesi vardı. Ayrıca yakışıklıydı. On sekiz yaşında, uzun boylu biriydi.

Elini sıktım ve karşısına oturdum.

"Beklettim mi?" Diye sordum nezaketen. Aslında tam vaktinde gelmiştim.

"Hayır. Bende yeni geldim. Ne alırsın?"

"Kahve. Orta olsun."

Hemen yanımızdan geçen garsona seslendi. "Dostum. Bize iki orta kahve getirir misin?"

Kibardı. Artı puan.

Artık kendime kriter belirlemeye karar vermiştim. Yoksa yanlış kişilere kapılmaya devam edecektim.

"Fotoğraflardan daha güzelsin.." Şaşkınca gülümsedi. "Yani çok güzelsin.." Dudaklarını araladı. Ama konuşamadı. Gülmeye başladığımda o da güldü.

"Teşekkür ederim. Saçma sapan fotoğraflarım var belki de o yüzden." Fotoğraf çekilirken güzel çıkayım diye çabalara girmezdim. Hatta gözlerimin şaşı olduğu bir fotoğraf bile vardı. Çoğu, arkadaşlarımla çekilmiş fotoğraflarımdı.

Gülümsemesini bozmadı. Kahvelerimiz geldi. Biraz sohbet ettik. İlk kez tanıştığım insanlara karşı yabancılık çekmezdim. Genellikle sohbetim çoğu kişiyle uyardı. Ama niyeyse kızlardan başka kimseyle anlaşamıyordum.

Onu sevmiştim. Komikti ve bir kızla nasıl konuşacağını bilen birine benziyordu. İki artı puan daha almıştı.

Komik bir şey anlatıyordu. "Sonra dedim ki; keşke daha önce yapsaydım."

Gülümsüyordum. O anda, Emir'in arkasında, deniz kenarında Kadir abiyi gördüm. Suratım anında değişmişti. Yanında güzel bir kadın vardı ve onunla hararetli bir şekilde tartışıyordu. O, çok sinirliydi.

"Bir şey mi oldu?" Emir sorusuyla birlikte arkasına dönüp baktı.

O sırada ise Kadir abi çenesini sinirle sıvazlayarak başını bizim olduğumuz tarafa döndürdü. İçimden bin bir lanet okudum. Göz göze gelmemiz, korkudan beni panikletti ve kalp krizinden ölecekmişim gibi hissetmeye başladım.

"Abimin arkadaşı."

Emir bakışlarını bana çevirdi. "Galiba bu kötü bir şey?"

Daha fazla Kadir abiye bakamadım. "Abime söylerse evet. Kötü bir şey."

"Abin sert biri midir?"

Onu korkutmak istemedim. "Bazen. Duruma göre değişir." Dedim aceleyle. Kadir abinin, kadının yanından ayrıldığını gördüğümde sandalyemden kalktım. Çantamdan kahve parasını çıkarıp bıraktım. "Benim ona yetişmem lazım. Abime söylememesi için.."

"Gerek yok." Diye parayı gösterdi. İki adım uzaklaştım. "Tekrar görüşür müyüz?"

Duraksadım. Gülümseyerek ona baktım. "Tabii! Görüşürüz!" Diye bağırarak koşmaya başladım.

İnsanların arasından geçerek koşar adımlarla ilerledim. Sonunda Kadir abiye yetişebilmiştim. Fazla uzaklaşamamıştı.

"Kadir abi!" Diye seslensem de beni duymadı. "Kadir abi!" Duydu ama arkasını dönmedi. "Kadir abi.." Artık hemen arkasındaydım. Yavaşça bana döndü.

"Söyle Zehre."

Yeşil gözleri alev alevdi. Birkaç derin nefes alıp dudaklarımı ıslattım. Kalbim yorulduğundan dolayı hızlı çarpıyordu.

"Ben, şey.."

"Merak etme. Erman'a seni söylemeyeceğim."

"Ah.. Evet ben onun için.." Saçımı kulağımın arkasına aldım. Elim ayağıma karışmıştı. "Teşekkür ederim."

"Önemli değil."

"Tamam.. Görüşürüz o zaman." Gözlerine bakıp tebessüm ettim. Arkamı dönüp gidiyordum ki sesiyle duraksadım.

"Nereye gidiyorsun?"

"Eve." Rahatça söylediğim kelimeyle omuzumu kaldırdım.

"Gel. Ben de eve gidiyorum."

"Gerek yok Kadir abi. Ben giderim."

"Zehre. Aynı yere gidiyoruz. Aynı apartmana hatta. Gel birlikte gidelim."

Sağ elimle, sol dirseğimi tuttum. Parmaklarımla etimi sıkıp bıraktım. Onunla aynı arabada ilk kez gitmeyecektim ama gerilmiştim.

"Tamam." Başımı sallayıp onu takip ettim.

Sahilde biraz daha yürümüş olduk. Yol boyunca konuşmadan Kadir abinin yanında yürüdüm. Stresli görünüyordu. Sürekli önündeki saçıyla oynayıp ensesini sıkıyordu.

Siyah, sadece markasına hakim olduğum yüksek arabasının yanına gelmiştik. Sağ, ön kapıyı açıp oturdum. Kadir abi arabayı çalıştırmadan önce pantolonun ceplerini yokladı.

"Ah!" Dedi sinirle. Arabayı çalıştırıp bana baktı. "Telefonumu restoranda unutmuşum. İki dakika oraya uğrasak senin için sorun olur mu?"

Hızlıca kafamı salladım. "Hayır. Sorun olmaz."

Kadir abi bir restoranda çalışıyordu. Tam olarak orada ne işle meşguldü bilmiyordum. Ama kesinlikle mutfakla alakası vardı. Çünkü el lezzeti mükemmeldi.

Arabanın içindeki sessizlik sadece birkaç dakika sürdü.

"Gerilmene gerek yok Zehre." Dedi Kadir abi sakin bir ses tonuyla. "Erman'a söylemeyeceğim, dedim."

Ellerimi kucağımda birbirine kenetlemiş sıkıyordum.

"Gergin değilim." Yalan.

Sadece gülümsedi. Konunun kapanmasına erken sevinmiştim. Çünkü saniyeler süren sessizliğin ardından bana bir soru daha yöneltti.

"Sevgilin miydi?"

"Yok." Hızlıca dudaklarımı ıslattım. "Konuştuğum biri."

"Hâlâ Asım'ı sevdiğini sanıyordum. Onun için çok üzülmüştün." Kısa bir an bana baktığını hissettim.

"Ben.." Dilim tutulmuş gibiydi. "Birinden çabuk vazgeçebiliyorum." Ellerimi çözüp bacaklarıma bastırdım. "Çabuk alışıyor, çabuk vaz geçiyorum işte." Omuzlarımı kaldırıp ona doğru baktım. "Emir iyi birine benziyor. Belki beni mutlu edebilir."

Neden bunları anlatıyordum ki?

"Sen mutsuz musun?"

"Hayır.. Ama, yanlış insanı seçme konusunda uzmanım diyebilirim."

Kadir abi güldü. "Umarım Emir doğru insandır."

"Umarım.." Ağırca aldığım nefesi bıraktım. "Ya sen?" Diye sorduğumda beni anlamaya çalıştı. "O kız sevgilin miydi?"

"Eskiden takıldığım biri sadece." Memnuniyetsiz bir tavırla dudaklarını birbirine bastırdı.

Acaba nasıl bir takılmaktı? Eski sevgilisi olarak mı, yoksa başka bir şekilde mi?

Sıkıntıyla içimi çektim.

"Anladım."

Kısa bir süre içinde lüks restoranın önünde durduk. Kadir abi arabadan inerken "İki dakikaya geliyorum," dedi.

Arabadan indiği an derin bir nefes alıp verdim. Parfümünün kokusu hala arabanın içindeydi. Elimi boynuma atıp ovalamaya başladım. Kaslarım birbirine girmişti.

Saçlarımı geriye attım. Arabanın içine göz gezdirirken vites kolunun, yanındaki kutunun içinde Kadir abinin bilekliğini gördüm. Karanlıktı ama siyah boncuklu bilekliğini görebilmiştim. Aldım ve bileğime taktım. Sanırım bunu sahiplenecektim.

Hoşuma giden eşyalara konma gibi bir huyum da vardı. Doğan abinin gözlüğüne, Sarp abinin atkısına, Ezgi'nin beresine, Ekin'in kazağına el koyduğumu hatırlıyorum. Abiminkileri saymıyorum bile. Bunun için çok kavga etmiştik.

Bilekliği kolumda çevirirken Kadir abi kapıyı açıp direksiyona geçti. Bileğimi gösterdim.

"Kadir abi haberin olsun, bu bileklik artık benim."

"Çok beğendiysen al tabi. Senin olsun."

🌼

Günler geçti.

Meyra gideli iki gün olmuştu. Abim perişan bir haldeydi.

Daha öncesinde ayrılmışlardı ama Meyra, abime veda bile etmeden gitmişti. İkisi de birbirine kızgındı. Ama hiç biri gururundan ödün vermemişti. Sonucunda ise yürekleri paramparça ve acı içindeydi.

Bunu hissetmemek mümkün değildi.

Akşam yemeğinde, yine abim yoktu.

Annemler abim ve Meyra'yı öğrendiğinden beri, evde garip bir sessizlik vardı. Annemin sürekli migreni tutuyordu.

Yine yemeğini yarım bırakıp sofradan kalktı. Babam ile gözlerimiz kesişti. İkisi de abime üzülüyordu.

Uraz kendi halinde çorbasını içerken, masadan kalktım. Annemin yatak odasının kapısını tıklayıp araladım.

"Anne?" Yine ağlarken yakaladım onu. Üzüntüyle dudaklarımı birbirine bastırdım. İçeri girip kapıyı örttüm. "Ağlama artık."

Yanına, yatağın kenarına oturdum.

"Elimde değil kızım. Erman'ı öyle gördükçe içim parçalanıyor." İçini çekerek ağlamaya devam etti.

"Biliyorum. Bende üzülüyorum. İkisine de üzülüyorum. Ama lütfen sen böyle yapma."

"Bilseydik eğer her şey daha farklı olurdu." Dedi kızgınlıkla. "Bize niye söylemediniz?"

"Abim söylemek istedi ama Meyra söylememesi için tembihledi anne. Kız korktu. Senin tepkinden, annesinin tepkisinden korktu."

"Ben Meyra'yı kızım gibi seviyorum. Bilmiyor mu bunu?"

"Öyle de işte.. Aralarındaki yaş farkını sorun edersiniz diye korktu. Aynı mahallede büyümüşler birbirine yakıştırmazsınız diye korktu." İçimi sıkıntıyla çektim. "Filiz abla da Meyra'ya az yüklenmedi yani. Abimden iyisini mi bulacak anlamadım."

"Benim, hiç biri umurumda değil. Bu çocuklar birbirini sevmiş." Annem tokasından çıkan tutamları, kulağının arkasına sıkıştırdı. "Ne oldu şimdi? Bizim yüzümüzden ayrıldı bu çocuklar."

"Kendini suçlama anne. Sizin yüzünden ayrılmadı onlar."

"Ya neden?"

"Boş ver. Aralarında olan bir şey." Elimi annemin dizine koydum. "Artık üzülme. Ben abimle konuşurum bir ara."

Annem derin bir nefes alıp verdi. Elini elimin üzerine koydu. "Zehre sen sakın saklama benden böyle bir şeyi. Sen kimi seversen sev, ben seni istediğine vereceğim."

"Teşekkür ederim anne."

Annemle sarılmışken, Uraz kapıyı araladı. "Anne?"

Mutfağı toparlamayı bitirmiştim. Ardından babamın istediği kahveyi yaptım. Babam sert biriydi. Ama bir tek bana kıyamazdı. Ben onun kıymetli kızıydım.

Babamın kahvesini balkona çıkardığımda, sigarasını paketinden çıkardı.

"Sağ ol kızım." Kahvesini tepsiden alıp önündeki küçük masaya bıraktı. "Annen nasıl?"

"Aynı baba. Üzülüyor işte."

"Gene tutacak migreni." Sinirle soludu. "Ara şu abini gelsin. Kadın onun yüzünden hasta olacak."

"Ararım baba." Kendi kahvemi de masaya koydum ve babamın karşısına geçtim.

"Koskoca adam oldu çocuk gibi hareketler." Babam iyiden iyiye sinirlenmeye başlamıştı. "Nerede, ne yapıyorsun onu haber ver bari hayvan herif."

"Tamam baba sinirlenme."

Sigarasını ateşleyip hırsla içine çekti. "Düşünmesi lazım. Annen kaç oldu arıyor açmıyor."

Kahvemden bir yudum alıp telefonumu çıkardım. "Dur ben arayayım." Yoksa babam iyice sinirlenip delirecekti.

"Ara. Yoksa bu yaştan sonra döveceğim onu."

Babam sinirlerine hakim olamayıp bağıracak diye balkondan çıktım. Telefon çalıyordu ama abim telefonu açmıyordu.

Armağan abiyi arayıp, abimi sordum. En çok onunla takılıyordu abim. Ama Armağan abi onu birkaç gündür görmediğini söyledi.

Rehberimden aşağı inerken Kadir abinin ismiyle duraksadım. Kadir abi yoğun biriydi. Eminim görmemişti ama ben yine de aramak istedim.

"Efendim Zehre." Dedi soluk soluğa.

Kısa bir an nefesimi tuttum. Arkadan bir müzik sesi geliyordu. "Kadir abi rahatsız ettim kusura bakma. Abim yanında mı?"

"Hayır. Ben spordayım. Bir şey mi oldu?"

"Abim bizim telefonumuzu açmıyor. Annemin migreni tuttu. Babam sinirlenip duruyor." Bıkkın bir nefes alıp bıraktım. "Belki görmüşsündür diye.."

"Ben ona ulaşırım merak etme."

"Bana da haber verir misin sonra?"

"Merak etme, arar haber veririm."

🌼

Günler hızla geçiyordu.

Aradan iki ay geçmişti.

Emir ile görüşmeye devam ediyordum. Baştan haftada bir görüşürken bu süre kısalmaya başladı. Bazen iki gün de bir bazen her gün görüşür olmuştuk. Beni her zaman mahalleye kadar bırakıyordu. Benimle çok eğlendiğini, komik bir kız olduğumu düşünüyordu.

Bir fotoğrafçıda staja başlamıştım. Lisede son senemdeydim. Şimdiden hangi üniversite istediğim herkese dert olmuştu. Bu soruyu çok sık duyar olmuştum. Daha önümde koca bir yıl vardı oysa..

Gecenin saat birinde, bir düğünden dönüyordum. Fotoğrafçı işini kavramıştım. Severek yapıyordum. Bazen bahşiş bile topladığım oluyordu.

Emir bana eşlik ederek, beni mahalleye kadar getirmişti. Sohbet ederek yürüyorduk.

"Sonra ben soğuk bir espri yaptım. Berbattı." Dediğimde gülmeye başladı. "Çok utandım. Herkes bana bakıyordu. Ve ben deli gibi kahkaha atmaya başladım." Ellerimle hareketli bir şekilde yaşadığım olayı anlatırken Emir kahkaha atarak gülüyordu.

"Gelin ve damadın düğünü iptal olmuş ve sen espri yapıyorsun?"

"Öylece ağzımdan çıkıverdi!"

İkimiz birbirimize bakıp gülüyorduk. O sırada arkamızdan yaklaşan bir arabanın beyaz farları sokağı aydınlattı. Araba yavaşlayarak korna yaptı ve yanımızda durdu. Bu Kadir abinin arabasıydı. Camını indirdiğinde onunla göz göze geldim. Emir tanıyor muyum diye bana baktı.

Dudaklarımı aralamıştım ki Kadir abi "Zehre?" dedi.

"Kadir abi.." Dudaklarımı tekrar ne diyeceğimi bilemeyerek araladım. "Bu, arkadaşım Emir." Diyerek Emir'i işaret ettim. Ardından Kadir abiyi. "Kadir abi. Abimin arkadaşı."

Emir incelik gösterip elini uzattı. "Memnun oldum. Kadir abi."

Kadir abi bir saniye kadar bekleyip Emir'in elini sıktı. Gözlerini bana çevirdi.

"Eve herhalde?" Hızlıca başımı salladım. "Gel. Ben seni bırakırım. Arkadaşın yürümesin oraya kadar."

Emir'e baktım. "Sorun değil," dedi. "Görüşürüz." Bana gülümseyip Kadir abiye döndü. "İyi akşamlar."

Kadir abi hafifçe başını salladı. "İyi akşamlar."

Kadir abinin yanına geçerken son kez Emir'e el salladım. Kadir abi arabayı hareket ettirmeden önce bana baktı.

"Abime söylemeyeceksin değil mi?"

"Belki." Diyerek arabayı hareket ettirdi. "Nereden geliyordunuz?"

"İşten geliyorum. Annemin haberi var. Emir de beni eve bırakıyordu."

"Bu saate kadar çalışıyor musun?"

"Hayır. Her düğüne gitmiyorum. Bu ikinci gidişim. Genelde dükkanda oluyorum." Omuz silktim. "Halil abi ısrarım üzerine götürüyor. Düğünleri severim."

Kadir abi hafifçe tebessüm etti.

"Aranız nasıl?" Kısa bir göz teması kurduk. "Emir'le. Sadece arkadaşın mı?"

"İyi." Dudaklarımı ıslattım. "Yani biz, arkadaşça takılıyoruz."

"Nasıl biri?"

"Yani.. İyi biri. Kibar ve nazik. Düşünceli ve.. dürüst."

Birkaç saniye oluşan sessizlik beni germişti. Ensemden gelen ürperti vardı.

"Bence senden hoşlanıyor." Sessiz kaldım. Kadir abinin gözleri bana döndü. "Anlaşılan sen ona o şekilde yaklaşmıyorsun."

Emir, iyi biriydi. Amacım onu üzmek değildi. Ama ona karşı içimde oluşan bir elektrik yoktu. Sohbetimiz uyuyordu ve ben bundan keyif alıyordum. Daha fazlası yoktu.

"Aslında ben de ondan hoşlanıyorum." Diye yalan söyledim. Niye böyle bir şey yapmıştım hiç bir fikrim yoktu. "Sadece tedbirli ilerliyorum."

"Senin adına sevindim." İçten bir şekilde gülümsedi.

"Kadir abi ben bu arada sana teşekkür ederim." Anlamsız bir şekilde bana baktı. "Abim sayende daha iyi. Büyük bir ilerleme kaydetmiş durumda. Sessiz ama en azından akşam yemeklerini kaçırmıyor."

Kadir abi, abimi gittiği spor salonuna götürmüştü. Artık düzenli bir şekilde oraya gidiyordu. Sanırım orada bir şekilde stres atıyordu. Kendini oldukça yoruyor olmalıydı ki, spordan geldiği gibi duş alıp yatıyordu.

"Tabi yardım edeceğim. Erman benim kardeşim gibi. Artık üzülmesini istemiyorum. Artık halı saha maçlarına da geliyor."

"Senin sayende."

Kadir abi, arabayı apartmanın önüne çekti. İneceğim sırada "Bekle," dedi. Uzanıp torpidoyu açtı. Bana doğru yaklaştığında inanılmaz güzel koktuğunu fark ettim. Torpidodan bir tablet çikolata çıkardı. "Al bakalım."

"Teşekkür ederim."

Torpidoya bir daha uzandı. Cüzdanını kavradığı sırada orada bir güneş gözlüğü fark ettim. Beyaz çerçeveli bir güneş gözlüğü. Bir kadın gözlüğü.

"Hm!" Dedim bilmiş bir şekilde. Uzanıp gözlüğü aldım. "Bildiğim kadarıyla kız arkadaşın yoktu Kadir abi."

"Arkadaşımın."

"Sadece arkadaşın mı?" Elimdeki gözlüğü, gözlerimle işaret ettim.

Aynı soruyu saniyeler önce o da bana sormuştu. Güldü.

"Takıldığım biri sadece."

Benimle kelime oyunu mu oynuyordu? Ama saçma bir şekilde sinirlenmiştim. Göğsümün ortasına öküz oturmuş gibiydi.

"Bana hiç öyle gelmedi?" Kaşlarım havalandı.

"Sahiden." Dedi başını sallayarak. "Ciddî ilişkilere uzak biriyim." Gözlüğü elimden alıp torpidoya attı ve kapattı. "Olur da günün birinde fikrimi değiştirirsem, ki bunu hiç sanmıyorum. Yengenle ilk seni tanıştıracağım."

Allah'ım..

Bu içimde oluşan yangın da neyin nesiydi?

Gözlerimin arkası yanıyor, burnumun direği sızlıyordu. Biri kalbimi avuçlamış, patlayana kadar sıkıyor gibiydi. Sancı ve acı vardı.

İçimi ufak bir kurt kemiriyordu.

Kıskançlık.

Ben, Kadir abiyi kıskanmıştım!

Onu bir abi gibi paylaşamamak gibi değildi bu kıskançlık..

Acı çekiyordum.

Ben, Kadir abiyi bir aşık gibi kıskanıyordum..

🌼🌼🌼

Ansızın AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin