18 günün ardından buluşuyoruz
manyak heyecanlıyım ama yine hayal ettiğim gibi bir bölüm olmadı.
umarım siz beğenirsinizlütfen yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın, yorumların hepsini okuyorum, gerekenlere cevap veriyorum hepsi benim için çok değerliler.
zaten yjm'a verecek olduğunuz son birkaç yorum ve oy herhalde 🥲 (ağlıyorum)
neyse ağlamak yok.
bu arada neredeyse 100k olmak üzereyiz, yüz okunma bile almamış halimiz aklıma geldikçe bir garip oluyorum. (en son ağlamak yok demiştim amk, şimdi dediğime bak) neysem, diyeyim dedim...
keyifli okumalar 😽
Jeongguk...
"Ben değil... Kız kardeşim... İkizim öldü. Yaşıyorum."
Dudaklarımın arasından verdiğim güçsüz nefes bütün vücudumu titretti. Titreyen çenem yüzünden dişlerim birbirine çarpıyor, dolan gözlerimi her kırpıştırışımda yanaklarıma yer edinmiş yollardan yaşlar akarak çeneme yol alıyordu.
"Dalga mı geçiyorsun sen?" dedi Rogue sesini yükselterek. Taehyung'un gözleri durmadan üzerimde dolanırken yavaşça Rogue'a döndü.
"Jungho... Sana zamanı geldiğinde pişman olacağını söylemiştim."
Konuşan Taehyung'du. Gözleri bu sefer amcasının üzerinde dolanıyor. Bana sırtı dönük olan adamın şok içinde sarışın kadına baktığını tahmin edebiliyordum.
Gözlerimi yorgunca kırpıştırdım. Başım ağrıyordu. Konuşulan her kelime boş ortamda yankılanıp kulaklarıma çarparken desibeli yükseliyordu sanki. Her seferinde yüzüm buruşuyordu.
"Sen... Y-Yaşıyor musun? Victoria, sen... Senin ikizin mi var? Tanrı'm! İnanamıyorum. Bu doğru olamaz." Kesik kesik konuşan Jungho'ydu. İnanamıyor gibiydi.
"Önce..." diye konuştu Victoria diye hitap edilen kadın. "Önce Jeongguk'u serbest bırakacaksın. Sonra her şeyi anlatacağım."
Taehyung olduğu yerde kıpırdanıp gözlerini bana değdirdi. Ama onun bana bakmasıyla birlikte gözlerimi onun üzerinden çektim ve dolan gözlerimi kırpıştırdım.
"Buna kanacağımızı düşünmüyorsun değil mi?!" diye bağıran kişi yine Rogue denilen adamdı. Gözlerimi sımsıkı kapatıp her saniye biraz daha fazla yankılanan sesini duymamak için çabaladım. Gözlerimde birikmiş yaşlar yeniden çenemden yol aldı ama bu sefer boynuma kadar aktı.
"Bağırma! O benim karım. Bağıramazsın!" diye yükselen Jungho olmuştu. Dudaklarımdan bir hıçkırık yükseldiğinde gözlerim yine sımsıkı birbirine kapanmıştı. Bu adam... Kesinlikle normal değildi. Az önce karısının halüsinasyonuna art arda yumruk atarak öldürmüştü. Şimdi böyle demesi... Normal değildi.
"Senin karın değilim." dedi ince sesli kadın bozuk korecesiyle. Ortama göre herkes sakindi. Sanki çok normal bir an yaşıyormuşuz gibi. Sanki bunu her gün yaşıyorlarmış gibi... Özellikle de sevgilimin böylesine sakin olması beni fazlasıyla şaşırtmıştı.
"Jeongguk'u serbest bırak, her şeyi anlatayım." diye devam ettiğinde gözlerimi açıp ıslak kirpiklerimin arasından Taehyung'a baktım.
Göğüsü durmadan inip kalkıyor her an buraya koşacakmış gibi görünüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
you're just mine | taegguk
FanfictionJeongguk'un instagram hesabının çalınmasıyla birlikte, aynı gece hoşlandığı kişi Taehyung'a onu arzuladığıyla ilgili bir mesaj gider... Jeon Jeongguk, Kim Taehyung'un aslında nasıl biri olduğunu bilmeden onu olduğu gibi kabul eder ama peşinde olan...