29

2.7K 171 281
                                    

selamlar nasılsınız?

dediğim gibi 1 Eylül'de sizlere buluşturdum bölümü... umarım seversiniz.

önceden uyarımı yapayım, etkilenecek kişiler varsa italik olan kısmı okumamalarını öneririm. zaten sonrasında jeon kendi ağzıyla anlatıyor.

böyle güzel bir günde böyle bir bölüm yayınlamak hiç içimden gelmiyor ama... yaptım işte piçlik, affedin.

her neyse, bugün -diğer günlere kıyasla- biraz daha erken bir saatte atıyorum bölümü.

ayrıca önceki bölüme verilen oylar ve yorumlar için çooook teşekkür ederim, yüzümde tebessümle hepsini okudum. bu bölümde de aynı şekilde olursa çok sevinirim <33

keyifli okumalar 😽






Jeongguk...

1 Eylül

"Doğum gününü kutlamadık diye surat yapma çirkin tavşan." diyen Hoseok'a atabileceğim en ters bakışı attım.

"Niye surat yapayım ki? Çocuk muyum ben?"

Pekala, bugün benim doğum günümdü. Herkes bir aksi miydi yoksa ben mi çok alıngandım?

Sevgilim beni sabaha okula bırakmıştı en azından o bana ters davranmıyordu bugün. İş yemeğinin üzerinden de bir hafta geçmişti neredeyse. Her günümüz birlikte geçiyordu. Mutluydum ama bugün herkes tersti galiba.

"Akşam pasta kesip kutlayacağız dedik." dedi Jimin ters bir şekilde. "Ben bir şey demedim ki, niye kızıyorsunuz?"

"Bak hâlâ! Kutlayacağız dedik, uzatma sen seçersin pastanı."

"Ama öyle sürpriz olmaz ki," diye mırıldandım ağzımın içinden. Gözlerim ikisinde dolandıktan sonra, "Neyiniz var sizin?" diye sordum kendimi tutamayarak.

Hayır, bende mi bir sorun vardı yoksa ikisi birden tersinden mi kalkmıştı bir türlü almamıştım. Sürekli beni tersleyerek cevap verip, 'Tamam işte akşam doğum gününü kutlayacağız,' diyordu.

Jimin ve Hoseok'la tanıştığımdan beri her sene güzelce birbirimizin doğum gününü kutlar, gönlümüzden kopan hediyeyi verdikten sonra akşam bir sürü alkol alıp, pasta keserdik ama bu sene benim için öyle olmayacaktı galiba. İkisi bu kadar aksiyken hatırlamaları bile mucizeydi.

"Bir şeyimiz yok, doğum günün olduğu için biraz duygusalsın ve normalden daha fazla ilgi istiyorsun." dedi Jimin umursamazca.

Tanrım! Şaka mıydı bu? Jimin gerçekten böyle bir şey söylemiş miydi? Delirecektim! İlgi falan istemiyordum sadece niye böyle olduklarını sormuştum.

"Pekala," dedim ellerimi masaya vurup ayağa kalkarken. İkisinin de gözleri bana döndü. "Dersim var benim, gitmem gerekiyor."

"Git bakalım." dedi Hoseok ama Jimin hiçbir şey söylemeden umursamazca omuzlarını silkip telefonuyla ilgilenmeye başladı.

Sandalyeye asmış olduğum çantamı omzuma takıp, ortak alanın kapısına ilerledim. "Bende mi sorun? Yoksa onlarda mı? Sabahtan beri delireceğim!"

...

İki saatlik blok dersin sonunda ortak alana gitmek yerine sınıfta dinlenmeyi tercih ettim. Başım feci ağrıyordu haliyle ortak alana gidip ters cevaplar yüzünden kendimi üzmek istemiyordum.

you're just mine | taeggukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin