•33•

495 54 20
                                    

İyi Okumalar!

Bölüm Şarkısı: Hall Of Fame

Bölüm Şarkısı: Hall Of Fame

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

____________________

"Ne istiyorsun Sirius benden!" Isabell dolu gözleriyle tekrar çıkıştı adama.

Sirius asla pes etmiyordu. Isabell onu affedene kadar kadını rahat bırakmayacaktı.

Affetmesini istiyordu, Isabell'de bunu biliyordu.

Ama affetmesinden önce çok daha önemli bir şey istiyordu kadından "Benden nefret etmeni istemiyorum, affetmemene, yüzüme bakmamana katlanabilirim, ama bana nefretle bakmana katlanamam, ölürüm." Sirius, kadına bir adım yaklaştı.

Aralarında neredeyse hiç mesafe yoktu artık, Isabell bu sefer engellemedi adamı.

Özlemişti çünkü, temasını, kokusunu, sıcaklığını özlemişti. Isabell'in yüzünü ellerinin arasına aldı Sirius.

"Ben seni çok özledim, Isabell'imi çok özledim ben." Alınlarını birbirine yaslamıştı.

Yıllar sonra ilk defa birbirlerine bu kadar yakınlardı, Sirius anın tadını çıkarmaya çalışıyordu.

Isabell kendine geldiği anda onu itecekti çünkü.

Tamda tahmin edilen oldu, saniyeler içinde kadın adamı ittirdi, arkasını döndü geriye dahi bakmadan gitti.

Sirius orada öylece kaldı yine, ama yüzünde ufak bir tebessüm vardı.

Kadının kokusunu bu kadar yakından soluyabilmek ona iyi gelmişti birazda olsa.

Isabell tarafından affedilme umutları yeşermişti, bu güne kadar bunun olma ihtimalini sıfır görüyordu ancak şuan ise birazda olsa ihtimal vardı onun gözünde.
_______________________

Nasıl bu kadar yakın bir temasa izin vermişti, kendinden feragat edecek kadar özlemişmiydi yani.

Sirius'un yanından ayrıldığından beri kafasında bu sorular dönüyordu, affetmemeliydi bunu biliyordu.

Ama Harry ve Linda için katlanmak zorundaydı, artık Sirius hayatlarında bir nevi kalıcıydı.

Sirius mutlaka yazın Harry ve Linda'yı görmek isteyecekti, o zaman engellemesi mantıksız kalacaktı.

Hogwarts koridorları daha karışıktı şuan kadının gözünde, anılar kafasına tek tek doluşuyordu yine.

Hogwarts'a geldiğinden beri ne çok anıyla boğuşmuştu halbuki, hala daha bitmiyordu üstelik.

Kendi odasına gidiyordu Isabell, içine bir an rahatsız bir hissiyat yayıldı, az önce olanların etkisidir diyerek çok fazla umursamadı.

İçinden bir his onu dışarı gitmesi konusunda ikna etmeye çalışıyordu.

O sese kulak verdi Isabell, her zaman yaptığını yaptı, hissiyatlarıyla ilerledi.

Dışarı çıkmak için yola koyuldu, Hagrid'in kulübesine gitmeye karar verdi.

Bugün Şahgaganın idamı vardı, kim bilir Hagrid ne kadar yıkılmıştı. 

Kulübe yolundan ilerlemeye başladı, tepeye geldiği zaman kafasını kaldırdı, Hagrid şuan belkide yalnız kalmak istiyordu, onu rahatsız etmemeliydi.

Ama içindeki iğrenç his hala devam ediyordu, nedenini ise anlayamamıştı kadın hâlâ.

Bugün dolunay vardı belkide Remus için söğütte olmalıydı. Bu yüzden içinde kötü bir hissiyat olduğunu düşündü.

Bu sefer söğüte gitmeye karar verdi, gençken yüzlerce kez yürüdüğü yolu tekrar yürümeye başladı.

Ağacın önüne geldi, eline bir sopa alıp söğütün sakinleşmesi için dokundu.

Kavuğun içine girdi, Remus bu gece dönüşüm geçirirmiydi bilemedi, ama incelediği kadarıyla iksirini almamıştı.

İlerledi dar koridorda, sesler duymaya başladı adımlarını hızlandırdı.

"Sizi görmeyi ne kadar uzun zaman oldu öyle!" Isabell duyduğu sesle duraksadı.

Tanıyordu bu sesi üstünden ne kadar zaman geçerse geçsin tanıyordu "Peter." Dudaklarından fısıltı şeklinde döküldü.

Orada öylece saplanmış kalmış gibiydi, Peter kiminle konuşuyordu, kimi uzun zamandır görmek istiyordu.

Tabiki Harry ve Linda'yı.

Isabell koşmaya başladı kapı açıktı, hemen orada duran adamı görebiliyordu.

Oldukça değişmişti, kıyafetleri yırtık pırtıktı, üzerinden sanki biri geçmiş gibiydi, saçları keçe gibi gözüküyordu.

Adamı asasız bırakacak büyüyü mırıldandı, elinden asası uçup giden Peter neye uğradığını şaşırdı.

Kafasını Isabell'in olduğu tarafa çevirdi, kadını gördüğü anda derin bir nefes aldı ve iki adım geri çıktı.

Isabell herkesin korkulu rüyasıydı, Harry ve Linda'ya, dostlarına, tanıdıklarına fazlasıyla nazik ve sevimli şekilde yaklaşırdı ancak büyücülük dünyasının çoğunun korkulu rüyasıydı.

Buna çok güçlü bir cadı olması, mevkisi, ve birazda ailesinin soyadı vesile olmuştu.

Potter soyundan gelmesi, Euphemia ve Fleamont Potter'ın hayatta kalan tek çocuğu olması ve yaşadıklarının üstünden gelmesi onu bu raddeye getirmişti.

Masumlara zararı yoktu asla.

Gözlerini öfke bürüdü kadının, adamın üzerine yürümeye başladı.

Peter, Isabell ona yaklaştıkça geri kaçıyordu.

Asasını boğazına dayadı "Elime tekrar düştün kılkuyruk!" Peter pis bir şekilde güldü.

"Senide görmek çok hoş, pençe."

______________________

Merhabalar, merhabalar!

Nasılsınız?

Ben aslında iyi sayılırım, malum şekilde artık tatile girdikk.

Sonunda.

Ve bu tatilde elimden geldiğince size bölüm yazmaya biriktirmeye çalışıcam.

Kendinize çok iyi bakın bana bölüm düşüncelerinizi söyleyin.

Sevgiyle kalın<3






Potter'sHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin