39. Sadece İkimiz

23.5K 903 505
                                    

Merhaba, sınırı doldurmamanız bir tık üzse de, sonunda beklenen bölüm geldi. Düğünümüz var! 🍾
Güneş'in her iki gelinliğinin görselini ekledim, normalde yapmıyorum ama gelinlik önemli tabii. Düğünle ilgili diğer bütün detaylar guneshi.sondurmek Instagram sayfamızda, meraklılarına duyurulur. Kendi düğünümmüş gibi her şeyiyle teker teker ilgilendim vallahi 😅

Bu bölüm geçmişle ilgili bütün gizem çözüldü, aklınıza takılan bir şey olursa buraya yazabilirsiniz 🎀

Bölüm şarkısı, aynı zamanda ilk dans şarkımız: Christian Adam - Si Tu Savais Combien Je T'aime 🎼

Yıldıza tıklayıp oy verdiysek, keyifle okuyalım ⭐️

Yıldıza tıklayıp oy verdiysek, keyifle okuyalım ⭐️

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🌞🌙

Ne kadar direnmiş olsak da, geçmişe açılan umut uçurumundan, bu sefer Ayazla el ele yuvarlanmıştık. İliklerime kadar hissettiğim acıyla, beni hayatta tutan tek şey onun kollarına sığınıp, hareketsiz bir şekilde oturmaktı. Aşkın, hayat dolu birini nasıl mahvedeceğini anlatan bir hikaye dinlemiştim, her kelimesinde boğulduğum, yer yer "dayanamıyorum, ne olur sus" demek isteyip de, bunun hayatımızın parçası olduğunu kabullenen yanıma yenik düşerek, sesimi bile çıkarmadan, nefes alamadan, gözlerimi yaşam mücadelesi verir gibi Ayaz'ın gözlerinden çekmeden dinlediğim bir hikaye, hayır, aslında bir kabus.

Her zaman cesurdu benim teyzem, en olmaması gereken zamanlarda bile. Ve bu cesaret, onu adım adım muhtemel sona götürmüştü. Moskova'ya ayak bastığında, o artık Gülru Alacalı değil, ingiliz ressam Rosa Carterdi ve Orhan Alacalı'nın kızını korumak için attığı bu adım, ne yazık ki onu kalbine kastedecek olan aşktan koruyamamıştı.

En azından sevilmişti diye teselli ediyordum kendimi. Sevdiği adam, onunla birlikte mezara gidecek kadar yürekliydi. Amcasının bu cesur direnişinin hüsranla bittiğini düşünerek, "Önder amcanla teyzem son nefeslerine kadar sevmişler birbirlerini" dediğimde, Ayaz'ın gözlerindeki utanca anlam veremedim. Belki de nefret ediyordur teyzemden diye düşündüm ilk başta. Ne de olsa benim teyzem, amcasının hayatına sebep olan bir kadındı onun da gözünde.

"Güneş... amcam değil, Gülru Hanım'ın sevdiği adam... babamdı" diyerek utançla kapattığı gözleri, beni ayakta tutan bağı koparmış ve tutunduğum son şey de kayıp gitmişti ellerimden. Bir boşlukta süzülüyordum, kalbim paramparçaydı ve onu üzeri kırmızı güllerle örtülmüş bir mezara gömmek istiyordum.

Ben, çabalayarak da olsa, düştüğüm derin sulardan son nefesimi vermeden saniyeler önce kurtulup, karaya çıkmıştım fakat ciğerlerim sudaki basınca o kadar alışmıştı ki, havadaki oksijeni soluyamıyordum ve boğuluyordum. Belki de geçmişe dönmenin getirisiyle, karşımda gördüğüm manzara benim bıraktığım düşler ülkesi değildi, bir savaş sonrasını andırıyordu, kan, çığlıklar ve mahvolmuş hayatlar. Ve biz yıllar sonra, o meydanın tam ortasına yeni bir hayat inşa etmeye kalkışmıştık.

Güneşi SöndürmekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin