FARKLI HAYATLAR

2.7K 191 50
                                    

  Herkes yaşamın kendisi için çizdiği yolda farklı şekillerde yol alır. Bu kabul ettiğim ve yargılamaktan çekindiğim yollar bazen beni zor durumlara sokmaktan da geri kalmıyordu. Benim gibi 18 yaşınıza girer girmez askere giderek orada kalma kararı aldıysanız geçen zaman içerisinde tüm Ülke insanlarından bir örneğe şahit olursunuz. Ancak şu an karşımda durup etrafa peynir ambarına davet edilmiş aç kedi gibi bakan adam gördüklerim arasında en sıra dışı olanıydı. Açıkçası insanların özeline girmek istemesem de bu özel kavramının genele sunulmadığı zamanlara denk geliyordu. Ümit bey yani yarbayın oğlu var olan çevremde görmeye alışık olmadığım farklı biriydi. Giyimi, hareketleri, konuşması ile garipsediğimi inkar etmesem de sıcak ve samimi bulmuştum. Yine de askeriye fazlası ile rahat olması beni endişelendiriyordu. Ben bunları düşüne durayım birbirine düşman gibi bakan iki binbaşıdan Aras binbaşının sesi ile kendime geldim. Daha doğrusu başımı göğe kaldırdım. Bu üsteki rütbelilerin çoğu sadece enine kas yığını değil boyuna da çınardı mübarek. Abartmıyorum zira ben 183 cm lik boyumla bile adamlara bakmak için başımı kaldırmak zorunda kalıyordum.

" Akın binbaşım sanıyorum tahkikata sizde katılmışsınız. Bir saat sonra durumu istişare etmek için toplantı salonunda olsak diyorum."

" Tamam Aras binbaşı. Bu arada siz de sizin için ayrılan yerlere yerleşirsiniz."

 Resmi ve sert sözcükleri ile kendimi bürokrasinin ortasında bulduğum bir sırada gelen onbaşı ile tüm odağımız o yöne kaydı. Hızla gelen onbaşı yanımızda durarak selam verdikten sonra bana dönüp:

" Çavuşum Albay Emin seni çağırıyor." dedi. Binbaşılara kısa bir bakış atıp selam vererek oradan ayrılıp onbaşının peşine takıldım. Emin albay diğer karargah bölümünde olduğu için iki güvenlik kapısı geçtikten sonra girdiğimiz binada durduğumuzda onbaşı kapıyı çalınca "Gir" komutu ile ikimizde içeri girdik tekmil verip selam durdum.

" İdrus Mıh Rize komutanum."

 Başını işinden kaldıran albay onbaşıya eli ile çık işareti yaptıktan sonra işine dönmeden bana masasının önündeki koltuğu göstererek "Otur çavuş" dedi. İstemsizce gözüm albaya kaydı. Rütbesi ele alındığında kırklarındaki albay derin çizgili kumral yüz hatları ile yaşından genç gösteriyordu. Oturduğu yerden bile belirgin olan yapısı bu mevkiye sahadan geldiğinin göstergesiydi. Bana baktığında fark ettiğim ela ve iri gözleri de başka bir samimi olduğundan kendimi ilk defa bir rütbeliyle ilk karşılaşmamızda rahat hissetmiştim. İşini bitirip elindeki dosyayı kenara koyarken bir iç çekti.

" Asker miyiz yazıcı mı belli değil. Kaçıncı yüzyıldayız hala kağıt işleri ile boğuşuyoruz."

  Sözlerini bitirip kollarını masaya dayayarak ellerini masada birleştirdi ve gülümsedi.

" İlk gününden ne yazık ki acı olaylarla muhatap oldun çavuş. Önce üssümüze hoş geldin diyeyim. Nasıl beğendin mi buraları?"

" Sağ olin komutanum . Her şey çok eyuydu ama bir de şu olaylar olmasaydu."

 Albay koltuğuna yaslanırken yüzü düşse de bakışlarını benden çekmedi.

" Bak çavuş burada bu tarz olaylar sık olur . Zira çevre karakollarda dahil bölgeye mühimmat, bilgi ve sağlık hizmeti de buradan veriliyor.  Aslında seni bu nedenle buraya çağırdım. Bu gün yaşananlar içimizde bir köstebek olduğu gerçeğini netleştirdi. Sizin üsse üç gün önce getirilen önemli bir askeri aracın bilgisinin teröristlerin eline geçtiğini öğrenince kimseye haber vermeden sizin binbaşı ve ekibi ile aracı kullanılacağı alana götürecek helikoptere sevk ettirdik. Bu yüzden sizin üs boştu. Ancak bu bize durumun daha vahim olduğunu gösterdi çünkü biz muhbir olduğunu düşündüğümüz kişilere istihbarat olarak aracın bizim üsde olduğu bilgisini yaydık. Yani senin anlayacağın köstebek konusunda yanılmışız. Seni de bu nedenle yanıma çağırdım."

LAZ ÇAVUŞ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin