ŞAŞKIN LAZ

1.5K 121 33
                                    

Hiç bir zaman çok zeki olduğumu iddia etmedim. Bu yüzden belki de kimsesizliğimin etkisiyle elimdekiler ile yetinmeyi çok küçük yaşta öğrendim. Asker olmak hayalim olmasa da beni mutlu eden değer verdiğim işimdi. Yaşamımda aşk meşk konusunda da çok tutkulu olmayınca işim hayatımı kaplayıp bana yetiyordu. Ancak geç de olsa insan hayatında karşılaşmam dediği şeylerle karşılaşabiliyormuş. Benim için tutkulu bir aşk imkansız denecek bir konumdayken şu an taburcu edilen adamın yüzündeki her acı ifadesi benim canımı yakıyordu. Ne zaman bu hale geldim anlamazken en çok kafamı yoran ise onun hissettiklerini sorgulamamdı. Benim için Akın her konuda ilk olsa da ben onun için  pek çok konuda ilk değildim ve kafamda beni benden alan pek çok sorunun kaynağı da belki de buydu. Ben bunları düşünürken omzuma dokunan ince parmaklarla kendime geldim.

" Anladın mı çavuş?"

" Anladum Sıla teğmenum."

 Sıla teğmen sabahtan beri başımızın etini yiyerek bilmem kaçıncı defa aynı talimatları verdiği için anlamamam imkansızdı. Yıkanabilir ama yarasına su değmemek şartı ile, yemeklerine dikkat edecek , çok yağlı tuzlu ve alkollü yiyeceklerden uzak duracak, yorulmayacak. Tabi ki bu talimatları yapmak için elimden geleni yapacaktım ama unutmamak gereken en önemli konu Akın dev gibi bir adamdı ve ne kadar ben de onun gibi asker de olsam ona gücümün yetip yetmeyeceğiydi. Hazırladığım çantayı elime alıp Akın'ın yanına giderek koluna girdim ve önünde duran tekerlekli sandalyeye oturması için yardım etmeye çalıştım. Çalıştım diyorum zira Akın sandalyenin önüne gelip taş gibi durarak kaşlarını çattı. Bir sandalyeye bir de bana bakıp:

" Ciddi değilsin değil mi İdris?" dediğinde "Ciddiyum binbaşum." dedim. Akın başını sağa sola sallayarak bir ya sabır çekip sandalyeyi es geçerek yürümeye başladığında  derin bir iç çekip peşine takıldım. Akın inatçı ve otoriter bir adamdı ve hayır dediği bir şeyi yaptırmak neredeyse imkansızdı. Binbaşının arkasından hareketlenirken Sıla teğmene bir baş selamı verip bir sabır dileyen tebessüm aldım. Özellikle Akın'ın yanında değilde bir adım arkasında yürüyordum zira bir sıkıntı olursa hemen müdahale etmek için. Ama bunu yaparken Akın'ın yüzünü göremediğimden sinirlendiğini de anlamamıştım. Binbaşı aniden durup sert yüz ifadesi ile kaşlarını çatarak gözlerini bana dikti.

" Yeter İdris bana muhtaç ya da aciz gibi davranmaktan vazgeç elim ayağım sağlam. Ve ben bundan daha da kötülerini yaşadım."

 Başımı eğip dudaklarımı birbirine bastırdım.

" Bileyrum ama ...Ben .."

" Tamam İdris tamam ama burada dur. Yeterli yavrum, canım yanıyor yalan değil ama bu davranışın benim canımı daha da çok yakıyor."

 Başımı kaldırıp Akın'ın suratına baktığımda başını anlaştık mı anlamında salladı. Ben de ona gülerek onay verdiğimde tekrar önüne dönüp çıkışa yöneldi. Çıkışa geldiğimizde hızla kapıdaki arabasına ulaşıp kapısını açtım ve oturmasını bekledim, ardından ben de şoför koltuğuna geçip Aras binbaşının daha önce GPS e yüklediği koordinatlara doğru harekete geçtim. Yarım saatlik bir yolculuğun ardından şehrin dışında bahçeli bir eve ulaştık. Arabayı park edip çıktığımda Akın da arabadan beni beklemeden çıkmıştı.

" İlk kat benim, anahtar yanında mı?"

" Yanumda."

 Kısa diyaloğumuzun ardından eve ulaşıp kapıyı açtım ve yavaş adımlarla gelen Akın'ı bekledim. Neyse ki merdiven çıkmamız gerekmediğinden hemen girişteki kapıya yönelip içeri girdik. Evden içeri girdiğimizde önceden ısınan evin sıcaklığı ile yüzüm güldü. Arkama baktığımda girişte Akın'ın öylece durduğunu fark edip yanına giderek eğilip ayakkabısını çözdüm. Kısa koridoru geçip salona ulaşınca Akın kendini salondaki büyük kanepeye bıraktı.

LAZ ÇAVUŞ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin