Çocukken okulda duymuştum bu masalı, o zaman ne demek istediğini net anlamasam da şimdi çok iyi anlıyordum
Bir gün göl kenarında iki kurbağa sıcağın tadını çıkarırken göle su içmeye gelen bir öküz görür. Öküz o kadar iri ve heybetlidir ki kurbağalardan biri " Ne kadar kocaman, ne kadar heybetli değil mi?" der arkadaşına. Arkadaşı bakışlarını öküze dikip bir süre baktıktan sonra diğer kurbağaya dönüp "Ben de şişsem onun kadar büyük olurum "der. Arkadaşı kahkahayı basınca sinirlenen küçük kurbağa başlar şişmeye . Şişer, şişer, şişer.... Arkadaşı ne derse desin onu fikrinden caydıramaz. Sonunda küçük kurbağa o kadar şişer ki patlar ölür. Arkadaşı bir öküze bir ölen zavallı arkadaşına bakar ve:
" A benim sevgili dostum neden olmadığın birine dönüşmek için uğraştın ki. Bu yüzden hayatından olduğuna değdi mi?" der.
Bu hikayedeki kurbağanın kibri ve cahilliği ile karşılaşacağımı bilmeden başladığım gün sevdiğimle aynı anda uyanıp hazırlanmam ile başladı. Erken uyanmak ikimiz içinde alışkanlık olduğundan birlikte uyanıp o kahvaltıyı hazırlarken ben kaloriferi harladım. Kahvaltı bittiğinde "Bir sıkıntı olursa beni aramayı sakın unutma " diyen sevgilime başım ile onay verip askeriyeye Akın'ın arabasını da alıp gittim. Arabayı park edip hızla eğitim alanına geldiğimde daha yeni eğitime başlayan acemiler ile dişlerimi sıktım. Başlarındaki ne kadar asteğmen olsa da asteğmenler de acemiler kadar acemiydiler, rütbe olarak benden üst oldukları için ve bütün rütbeli subaylar görevde olduğu için eğitim alanından sorumlulardı. Ama ben erkenden kalkmış , kahvaltı hazırlayıp yemek yemiş, kaloriferi yakmış ve üsse gelmiştim, onlar ise acemileri yeni eğitime çıkarmış ve hala oyalanıyorlardı. Sefa ve diğer asteğmenlerin anlamadığı ne kadar bunlar acemi asker olurlarsa olsunlar , bölge tehlikeliydi ve her an baskın yiyebilirdik. En azından kendilerini kurtaracak kadar deneyim edinmeleri gerekiyordu.
Eğitim alanına giderken sinirden çenem kasılmıştı. Alana geldiğimde üç subaya tekmil verdim.
" İdris Mıh Rize komutanım"
Pişkin pişkin gülen üç subaya baktığımda midem ağzıma gelse de sustum zira ast üst ilişkisini en temelden öğrenmiş biri olarak aldıkları eğitime saygı duymalıydım.
" Geç kaldın çavuş yoksa uyanamadın mı?"
Son kelimelerine vurgu yapan Sefa asteğmene tek kaşımı kaldırarak bakarken:
" Hayır asteğmenum erkenden kalkup sporumi yaptum, yemeğumi yedim, işlerimi biturup öyle geldim ama galiba siz uyanamamuşsunuz." dediğimde kasılan çenesinden dişlerini sıktığını anlamam zor olmamıştı. Askeri eğitimi boş bulduklarında delebileceklerini düşünen bu oyun çocukları beni fazlası ile rahatsız hissettirse de onlar mektepli ben ise alaylıydım. Bu durum aramıza deneyimin bile geçemeyeceği bir uçurum koyuyordu.
" Askerler biraz nefes alsın istedik. "
" Askeriye de rahatluk sonunda dört kolli ile biter size öğretmedular mı komutanum."
Sözlerimle daha da sinirlenen Sefa asteğmene aldırmadan askerlere dönüp:
" Eğitim alanunun etrafında 50 tur. Hadi hadi." dediğimde ise onu ezip geçtiğimi düşündüğü her halinden belliydi. Ne kadar hoşuna gitmese de ses etmeyen asteğmeni geçip eğitime devam ederken arkamdan konuştuklarını hatta ağız dolusu küfür ettiklerini tahmin etmem zor değildi.
.........
Gün koşuşturma içinde geçerken her yaptığım işte ayağıma takılan bu rütbeliler yüzünden günlük işlerimin üçte ikisini anca bitirebilmiştim. Tam işlerim bitti derken üçlü subay ekibinin bana seslenmesi ile yanlarına gitmek zorunda kaldım.
![](https://img.wattpad.com/cover/323132622-288-k123400.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LAZ ÇAVUŞ (TAMAMLANDI)
Teen FictionKaradenizin bağrından kopan bir komando Kıdemli Başçavuş İdris Mıh. Hakkari'nin soğuğundan soğuk ,toprağından sert Binbaşı Akın Kanlı. Yolları Hakkari'de birleşen bu iki askerin biraz zorlu biraz komik biraz trajik hikayesi. Kapak çalışması @helia...