İnsan hatalarının şekillendirdiği bir hayatı yaşar. Bu yüzden hata yapmaktan korkmak manasızdır ama bazı hatalar sadece sizin hayatınızı değil başkalarının da hayatını etkileyecek niteliktedir. İdris bu lafa hep inanmış biriydi, yaptığı hatalardan ders alırken insanlığını hatalara kurban vermemeye özen göstermişti. Ancak bazı hatalarını elinden gelse hiç bir zaman yapmamış olmayı dilerdi. İşte Yusuf da o hataların baş köşesinde oturuyordu.
Sivas'da çok güzel bir ekiple çalışıyor ve çok güzel insanlarla birlikteyken merhametinin kurbanı olmuş ve iyi niyetle gözlerini kapattığı bir hata sonucu çok sevdiği iki komutanı ile değerli askerlerini kaybetmişti. Bu yaşananlar çok uzak bir geçmişte değil sadece 1 yıl 10 ay ve 22 gün önceydi. Zira yaşadıklarını unutmamak adına İdris tüm bu zaman boyunca çetelesini tutmuş her attığı çentikte acısı tazelenirken intikam yemini etmişti. Yüzbaşı Okan , sevdiği kadın hamile kaldığı zaman atanmıştı Sivas'a ve Nergis , değerli dostunun küçük kızları, doğumuna şahit olmuştu İdris. Zavallı Nergis babasının sıcaklığına doyamadan yetim kalmıştı, neden? Çünkü İdris karşısında hırsızlık yapan askeri affettiği , merhamet edip gerçek yüzünü göremediği için.
Bu düşünceler kafasında dönüp dururken odadan çıkmış hazırlıklara yardım etmek için askerlerin yanına gitmişti. Geldiği gibi değildi, eski ve kapanmayan yarası kanarken yüzünde keskin bir öfkenin izi vardı. Aracın yanına vardığında Temel hızla hemşehrisinin yanına gelip karşısında durdu.
" İdrus eyi misun?"
" Olacağum Temel eyu olacağum."
Temel , İdris'in durumunu Aras komutandan Murat ile birlikte öğrenmiş kısa zamanda dost bildiği hemşehrisine yardımcı olmak için yanına koşmuştu. Ama yüzünde gördüğü ifade ile ne yapacağını bilmezken yardımına Murat koşmuştu.
" İyi olacaksın tabi çavuş. O soysuza bize yaptıklarının yanına kar kalmayacağını hep beraber gösterirken iyi olacaksın." diyen Murat çavuşun omzunu sıktı. Çavuş başı ile onları onaylarken ruhsuz bir şekilde hazırlıkların son kalan kısmına yardım etmek için diğer askerlerin yanına gitti. Ölmemişti, ölemezdi, o soysuz , o it yaşarken , nefes alırken ona ölmek bile haramdı.
........
İDRİS
Yola çıkmaya hazırdık, yeterli mühimmat ve erzağı zırhlı araca yüklemiş komutanları bekliyorduk. Çevremdeki insanların konuşmalarını dinlesem de sessizdim. Komutanlar geldiğinde araçlara binip yola koyulduk. Sakin geçen yolculuğumuz bir buçuk saat sürmüştü. Normalde daha kısa sürede oraya ulaşabilirdik ama aldığımız istihbarat ve son yaşananlar ışığında daha yavaş hareket ediyorduk. Bir köyün kıyısına geldiğimizde araç durdu ve ne olduğunu anlamak adına araçtan inmeye başladık. Karşımızda yüzü kapalı bir bordo ve yanında yöre halkından orta yaşı geçkin bir adam vardı. Biz aracımızın yanında beklerken yanımdan gelen ses ile başımı çevirdim.
" Laz çavuşsun değil mi?"
Yanımda duran asker bizden değildi. Bizi karşılayan bordo bereli askerlerden biriydi. Çapraz koyduğu silahının üzerine kolunu dayarken yanıma yaklaştı.
" Yeniden karşılaştık laz çavuş."
" Yüzuni açta ben de kim olduğuni göreyum." dediğimde asker silahına yasladığı elini maskesine götürüp yüzünü açtı. Gördüğüm yüz ile kasıldım.
" Kasım , Kasım teğmen."
" Aynen çavuş aynen. Geleceğini duyduğumda emin olamadım ama işte karşımdasın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LAZ ÇAVUŞ (TAMAMLANDI)
Teen FictionKaradenizin bağrından kopan bir komando Kıdemli Başçavuş İdris Mıh. Hakkari'nin soğuğundan soğuk ,toprağından sert Binbaşı Akın Kanlı. Yolları Hakkari'de birleşen bu iki askerin biraz zorlu biraz komik biraz trajik hikayesi. Kapak çalışması @helia...