MERHAMET Mİ İÇİMİ TİTRETEN

2.5K 189 44
                                    

  Merhamet, bazı durumlarda güzel bir duygu olsa da bazı durumlar için acıların kaynağıydı. Ben bana gösterilen merhamete karşı başım önde karşılık vermek adına asker olurken benim gösterdiğim merhamet yüzünden insanların ölümüne şahit olmuştum. Merhametin de terazisi olduğunu bu olay bana çok güzel göstermişti. O teraziyi kullanmayı bilmek ise insanın kendinde bitiyordu. Yüzbaşı ile kendi deyimi ile dedikodu yaparak bölüğe ulaştığımızda müsaade isteyerek istihbarat birimine geçtim. Askerden yeni gelenler ve eski askerlerin dosyalarının bir kısmını alıp odama yöneldim. Önce askerleri tanımam gerekiyordu. Dosyaları masama koyduktan sonra odadan çıkıp erlerden birini mutfağa gönderdim. Malum bir Karadenizli çaysız çalışamazdı. İçeri tekrar geçip dosyaları sıraya koyduğumda çalınan kapı ile işim başlamadan bitti.

" Gir"

İçeri giren asker selam verdikten sonra:

" Çavuşum binbaşı haber gönderdi. Dosyaları alıp odama gelsin diye." dediğinde başımla askeri onaylayıp masamı toplamaya başladım. Dosyaları aldıktan sonra binbaşının kapısına ulaşıp kapıyı çaldı.

" Gir." komutu ile birlikte içeri girdiğimde binbaşı önündeki evraklardan başını kaldırıp yandaki masayı göstererek:

" Geç çavuş, işimiz uzun hemen başlayalım." dedi. Gösterdiği yere oturup dosyaları açtım ve çalışmaya başladım. Zira yarın cenazeler nakledilecekti ve bizim bazı cevaplara ihtiyacımız vardı. Hem gidenler için hem kalanlar için...

 Saatler geçti, binbaşının yorgunluğu okuduğu belgelerde dalıp gidişinden , ara ara düşen başından fazlası ile belli oluyordu. Sanıyorum bu işin uzun zamandır peşindeydi ve uykusuzluk ve stres yüzünden artık bedeni de iflas etmek üzereydi. Çok düşünmeden elimdeki kağıtlara yoğunlaştım ama çok sürmeden duyduğum ses ile evraklardan başımı kaldırdım. Gördüklerimle içim buruldu. Binbaşı önündeki evrak yığınına tabiri caiz ise yığılıp kalmıştı. Uyandırmak için ayaklanıp yanına vardığımda yapamadım. Yüzündeki yarayı açık eder şekilde yatışı içimi sızlatırken biraz dinlenmesinde bir sıkıntı olmadığına karar verip askıdaki paltosunu alarak üzerine yavaşça örttüm. Ardından kapıya yönelip sessizce çıktığımda şaşkın bir ifade ile bana bakan postası Ali ile karşılaştım.

" Ali idi değil mi asker?"

" Evet çavuşum."

" Ben şimdu çıkayrum ama sakun ses etmeyesun. Binbaşu çok yorgundu . Biraz kestirdu, ben işleru halledup geleceğum."

 Asker bir süre boş baktıktan sonra beni başı ile onayladı. Ben de oradan uzaklaşıp subayların dinlenme odasına geçtim. Hakan teğmene binbaşının işleri yoğun olduğu için talimi yaptırmasını söyleyip bilgi işleme geçtim. İçeri girdiğimde Aras binbaşıyı görüp selam verdim. O da sanıyorum benim gibi bazı cevaplar aramak adına bilgi işleme gelmişti. Bilgi işlemdeki askere yönelmeden önce Aras binbaşıya selam verdim. Aras binbaşı beni gözleri ile takip ederken ere dönüp:

" Uşağum şu kaçan erlerun irtibat dökümuni verur misun?" dedim.

 Er başında durduğu bilgisayardan bir kaç tuşa basıp elime bir döküman verdiğinde şüpheli aramalar arasam da bulamadım. Bu arada içeri Emin albay girdi. Selam verme kısmını hızlıca geçtiğimizde elimdeki dökümana ulaştı. Dikkatlice dökümanı incelerken yüzündeki ifade düzdü. Biz dökümanı incelerken duyduğumuz ses ile dikkatimiz kapının dışına yöneldi.

" Değmesin yağlı boya."

 Hep birlikte sesin geldiği koridora çıktığımızda resmi üniformalı hoş bir hanım koşarak yandaki bilgisayar odasına geçti. Ne olduğunu anlamak için Emin albayıma baktığımda ifadesiz yüzü bir tebessümle aydınlandı.

LAZ ÇAVUŞ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin