İnsan, bir madalyon gibi iki taraflıdır. Ne kadar inkar etse de ne kadar kendine bahaneler üretse de şeffaf ve tek taraflı olamaz. Siyah ve beyaz nasıl tüm renkleri topluyorsa insanlarda tüm duyguları toplar ve kendilerine göre kullanırlar. Zaman içinde edindiği deneyimlerle pek çok madalyon görmüştü Emin. Her biri farklı renklerde her biri farklı yüzlerde ama değişmeyen bir gerçeği de hayatının her anında hatırlayarak , her insanın içinde bir siyah bir karanlık vardır. Bazısı baskılar bazısı kullanır bazısı kabul eder ama hiç kimse karanlığından tamamen kurtulamaz. Askeri okula girdiği günden beri istihbarat subayı olmayı isteyen ve psikoloji , insan davranışları gibi derslere ekstra ilgisi olan Emin mesleğindeki 20 yılı boyunca işini bir hakkın yapmıştı. Belki evliliğini yürütememiş olabilirdi ama bu da o evliliğin kendi seçimi olmamasından kaynaklıydı.
Kendini koltuğuna yasladı ve düşündü. Karısına sevgi duymamıştı onun en büyük aşkı askerlik iken ailesini incitmemek ve bir yere ait olmak için kendisini asker olduğu için seven karısı ile tek güzel anısı oğluydu. Tunç onu baba ve arkadaş olarak gören ılımlı bir çocuktu. Karısı için geçerli olmasa da hayalleri vardı. Emin her zaman Tunç'un büyüdüğünü hayallerinin peşinden koşan güçlü biri olduğunu göreceği günü beklemişti. Mesleği ile arasındaki aşk ondan daha çok sevdiği oğlunun ölümü ile sekteye uğrasa da gene sığındığı yer askeriye olmuştu. Elini çekmecesine attı ve oğlunu götürdüğü resim sergisinde çekilen ve canını yaktığına inandığı için çekmecesine kaldırdığı fotoğrafı çıkarıp uzun uzun baktı. Oğlunun gülüşünde oyalandı bir süre gözleri, kendi yüzüne yayılan tebessüm ile içine bir huzursuzluk çöktü . Biliyordu artık emindi hainin kim olduğundan. Eline telefonunu alıp gözünü masaya koyduğu resimden ayırmadan ilk sıraya koyduğu numarayı aradı. İlk çalışta açılan telefondan gelen ses ile gözünden bir damla yaş aktı. Askerlik de önceki hayatı da duyduğu sesin sahibi için hissettiği duyguların hiç birini barındırmıyordu.
" Alo Albayım."
" Aras üsse döndün mü?"
" Evet albayım."
" Odama gel yardımın gerekli. Bu oyun fazla uzadı."
" Emredersiniz."
Emin gülümsedi ve Aras telefonu kapatır kapatmaz masadaki resmi alıp oğlunun yüzüne bir buse kondurdu.
" Özür dilerim kuzum , özür dilerim canımdan can olan. Yanında olamadığım , ailemi karşıma alamayıp annen gibi bir kadını kabul ettiğim için. Özür dilerim ömrüm sevmeyi yeni öğrendiğim , seni yalnız bıraktığım için. Bana bir işaret ver devam etmem bu bedeni bir ot olmaktan çıkarıp yolumu bulmam için. Oğlum beni affettiğini bilmeye ihtiyacım var."
O sırada çalan kapı ile resmi tekrar yerine koyup elleri ile gözyaşlarını ildi Emin." Gir" komutunu verdiğinde içeri giren genç askerin elinde bir zarf vardı. Selam veren asker rahat komutunu alınca titrek bir nefes verdi.
" Komutanım ben nasıl diyeceğimi bilmiyorum ama size 7 yıl öncesinden bir mektup var."
Emin kaşlarını çatarken içindeki öfke ya da meraktan ziyade şaşkınlıktı.
" Ne diyorsun asker anlamadım."
" Komutanım oğlunuz öldüğü sırada gelmiş . Siz cenazeden sonra izin almışsınız ve adresinize ulaşılamamış. Daha sonra gizli görevlere gittiğiniz için size ulaşılamayınca buraya merkeze gönderilmiş. Ama siz görevden dönmeden önceki memur size ulaşamayıp terhis olunca evrakı arşive kaldırmış. Yani arşiv beş yılda bir yenilendiği için dün arşiv temizliği sırasında elimize geçti."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LAZ ÇAVUŞ (TAMAMLANDI)
Teen FictionKaradenizin bağrından kopan bir komando Kıdemli Başçavuş İdris Mıh. Hakkari'nin soğuğundan soğuk ,toprağından sert Binbaşı Akın Kanlı. Yolları Hakkari'de birleşen bu iki askerin biraz zorlu biraz komik biraz trajik hikayesi. Kapak çalışması @helia...