MUTLUYUM

1K 110 17
                                    

   Hayatımda hiç bir zaman birinin yardıma muhtaç olmamak için elimden geldiğince hayatımı kendi ellerimde tutmaya çalışmıştım. Zira askerlik bunun için en uygun yerdi, çünkü askerde ne kadar yanındaki ile omuz omuza olsan da kurallar çerçevesinde otomatikman korunuyordun. Tabi ki ben bunun böyle olduğunu düşünmüştüm ta ki bu güne kadar. İlk defa askerlik hayatımda askeriye beni korumamıştı. Üstelik koruması gereken kişi benden yaşça küçük ama rütbe olarak büyük biriydi. Rütbemle ilgili bir takıntım hiç olmadı zira lise mezunuydum ve pek çok alanda deneyime sahip olsam da kuralların böyle işlemediğini çok iyi biliyordum.

 Üniversiteden çıkan bir askere geldiğinde asteğmen rütbesi ile geliyordu. Askeri üniversite ve liseler de ise alanlarında uzmanlaşan subaylar bu bölgelerde alaylı dedikleri biz işi yerinde öğrenenler ile pişiyorlardı. Çok değerli subaylarla çalışmıştım ve hepsine duyduğum saygıyı misli ile bana göstermişlerdi. Ancak hiç bir zaman genç bir subayın rütbesini kullanarak beni aşağıladığı olmamıştı. Üstelik bu duruma düştükten sonra Akın'ın beni korumak için gelmesi ve bunun için rütbesinin verdiği ayrıcalığı kullanması da ayrı bir şekilde beni utandırıyordu.

 Ben bu duygularla boğuşurken Asaf yüzbaşı, Sıla Teğmenim ve Akın, Sıla teğmenin masasında bir şeyler konuşuyorlardı. Konuşmalar kesildikten kısa bir süre sonra çenemde hissettiğim parmakların yönlendirmesi ile başımı kaldırdım. Akın , dışarıdan sert görünen ama tanıyanın endişeli olduğunu bildiği bakışlarını bana sundu.

" Bu gün izinlisin ve hiç bir şey düşünmeni istemiyorum. Şimdi eve gidelim ve sen de ben de biraz dinlenelim." 

 Bu düşünce ne kadar güzel olsa da başımı sağa sola sallayarak reddettim. Açıkçası şimdi gidersem kendimi korkak gibi hissedecektim.

" Albay ve binbaşu kalmamu istedu."

 Akın derin bir iç çekti ve yüzüne sakin bir tebessüm kondurdu. Bakışları bana acıdığını hissettiriyordu , yüzündeki ifade beni çaresiz küçük ve acınası bir çocuk gibi öksüz yetim hissettirmişti.

" Asaf burada , yani yetkili kişi bu bir kaç gün o. Ve başını dik tut, yanlış bir şey yapmadığın gibi kendini aciz hissetmen de yanlış. Asıl aciz olanlar rütbelerini kötüye kullanıp sana bunu yapanlar. Şimdi ayaklan gidiyoruz bu bir emirdir."

 Derin bir of çekerken göğsüm hızla inip kalktı. Akın benimle nasıl baş edeceğini şu kısacık zamanda çok iyi öğrenmişti. Yanımdan kalkan sevdiğim Sıla teğmenin yanına gidip raporumu ayarladıktan sonra yanıma gelerek benim ayaklanmamı sağladı. Revirden çıkarken Sıla'ya bir baş selamı verip kolumdan destek vererek araçların olduğu otoparka yönlendirdi. Sanki savaş gazisiymişim gibi dikkatle beni arabaya yerleştirip kemerime uzandığında yüzüne bakıp göz devirerek kemeri elinden alıp bağladığımda gülümseyerek şoför koltuğuna geçti. Sakin ve sessiz bir şekilde eve sürerken hala içimden acizliğime küfrediyordum.

.........

Ev, yaşadığım bunca olaydan sonra ilk defa kendimi rahat hissettiğim yer. Kaç gün kalmıştım ki burada? Bu kadar kısa sürede burayı ev olarak görmem doğru muydu? Sadece bu bile kırılgan yapımın göstergesiydi aslında. Ailemin evini ilk asker maaşım ile yaptırmaya başlamış ve bir yıl içinde eskisinden de iyi hale getirmiştim. Ama hiç bir zaman orada yaşamayı hayal etmemiştim. Açıkçası benim bu isteğim teyzemin fazlası ile işine gelmiş ve okulu ilk bitiren çocuğu olan oğluna benim evimi vermekten çekinmemişti. Gerçi olmaz desem yapmazdı belki ama evi vermeden önce değilde verdikten sonra formaliteden bana söylemesi orası ile tek bağımı da koparmıştı. Şimdi ise tapusu bana ait olmasa da kendimi ait olduğumu hissettiğim eve giderken içimi sıcacık bir duygu dolduruyordu.

LAZ ÇAVUŞ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin