Limanın kalabalık sokaklarında ağır adımlarla yürüyen adam ellerini üzerindeki ince deriden yapılma uzun ceketin ceplerine sokmuştu. Belindeki kalın kemerin sağ tarafında küçük ve işlemeli hançeri asılıyor, diğer tarafında ise deri bir kese duruyordu. Dikkatli bakışları limanın her köşesini sakince dolaşıyordu. Gördüğü tanıdık yüzler her şeyin yolunda olduğunu anlatmaya yeterli oluyordu.
Limanın uç noktasına yaklaşırken gemilere taşınan sandıkları ve malları kontrol eden adamı gördüğünde dudaklarına belli belirsiz bir gülümseme yerleşti. Sakin adımlarla ilerleyip köşedeki masanın arkasında duran sandalyeye rahatça oturdu.
Liman görevlisi yanındaki yardımcılarına ve gemilerdeki tayfalara daha çabuk olmaları için bağırırken sessiz bir keyifle onları izlemeye devam etti. Kalan son sandıklar gemilere yerleştirildiğinde arkasına dönen görevli, sandalyesinde oturan adamı gördüğünde korkuyla yerinde sıçrayıp bir adım geriye gitti.
‘’Bay Gren!’’ dedi sandalyede oturan adam neşeyle ve etraftaki birkaç kişi onlara merakla bakarken konuşmaya devam etti. ‘’Seninle görüşmeyeli çok uzun zaman oldu eski dostum.’’
Ayağa kalkıp birkaç adım yürüdü ve kendisine tedirgin gözlerle bakan adama yaklaşıp sıkıca sarıldı. Çevredeki insanlar yavaş yavaş uzaklaşırken dudaklarını adamın kulağına yaklaştırıp fısıldadı.
‘’Yanlış bir şey yaparsan bir sonraki görüşmemiz cehennemde olur!’’ Yavaşça geriye çekilip gülümsedi ve adamın omzuna sertçe vurdu. ‘’Kendine çok iyi bakmışsın Bay Gren, kıtlık seni nedense hiç etkilememiş.’’
Görevli zorlukla yutkunduğunda cümlesinin gerçekten anlaşıldığını gören Komutan Arges’in dudakları zevkle kıvrıldı.‘’Ne istiyorsun Kaptan?’’ Bay Gren’in sessizce sorduğu soruyla omuzlarını umursamazca silkti ve yanlarından geçip giden insanlara baktı.
‘’Gerçekten burada konuşmak istiyorsan benim için sorun yok Bay Gren.’’ Dedi ve öne doğru hafifçe eğilip ekledi. ‘’Yalnız, senin için biraz sorun çıkabilir.’’
‘’Gel benimle!’’Kontrol noktasının ilerisindeki küçük kulübeye yürümeye başladığında Komutan Arges, limandaki adamlarına ufak bir baş hareketiyle emrini verdi. Adamlar dikkatli gözlerle etrafı gözetlemeye başladıklarında sakin adımlarla kulübeye doğru yürüdü ve kimsenin görmediğinden emin olduğunda içeriye girdi.
‘’Ne istiyorsun dedim Kaptan!’’
Adamın sabırsız bir sesle sorduğu soruyla ona baktı ve sakin hareketlerle kulübenin içinde dolaştı.
‘’Aslında çok fazla bir şey istemiyorum eski dostum. İki tarafın da kârlı çıkacağı bir anlaşma önermeye geldim.’’
‘’Ben rüşvet almam Kaptan, bunu o kokuşmuş aklından çıkar ve beni rahat bırak! Yoksa devriye birliğindeki askerleri çağırıp buradan leşini çıkarmalarını zevkle izleyeceğim.’’
Komutan Arges kocaman ve alay dolu bir gülümsemeyle ona baktığında kaşları şaşkınlıkla çatıldı. Tehdidinden hiç etkilenmeyen adamın sırtını umursamazca duvara yaslayıp kollarını göğsünde birleştirmesini şaşkınlıkla izledi.
‘’Bence de çağırmalısın eski dostum. Senin hakkında duyacakları şeylerden etkileneceklerinden oldukça eminim.’’ Adamın bakışları endişeli bir hal alırken sakince konuşmaya devam etti. ‘’Yakın zamanda sadakati için ödüllendirdikleri liman görevlisinin limana zorlukla ulaşan malların neredeyse üçte birine el koyduğunu öğrenmek eminim dikkatlerini çekecektir.’’
Gren, korkuyla bir adım geri çekildiğinde güldü ve yeni bir şey hatırlamış gibi sağ elinin işaret parmağıyla alnını kaşıyıp konuşmaya devam etti.
‘’Özellikle de el koyduğu malları karaborsada üç katı fiyata sattığını ve krala gönderdiği raporlarda değişiklik yaptığını öğrendiklerinde seni bir kez daha ödüllendireceklerinden hiç kuşkum yok.’’
‘’Ne saçmalıyorsun sen? Öyle bir şey yok! Ben Kral Lether’e ihanet etmedim, etmem!’’
Adamın umutsuz bir sesle kendisini savunmaya çalıştığını gördüğünde bir kez daha güldü ve sırtını yaslandığı duvardan çekip duruşunu dikleştirdi.
‘’O zaman, limanda demirli küçük geminin pruvasındaki gizli bölmede sakladığın asıl raporlar da sana ait değil öyle mi?’’
Karşısındaki adam durduğu yerde sendeleyip arkasındaki sandalyeye tutunduğunda sesli bir nefes alıp başını iki yana salladı.
‘’Ah eski dostum! Aptal bir düzenbaz olmak için bile oldukça zeki olman gerektiğini bilmeliydin.’’ dedi onaylamaz bir sesle. ‘’Buradan koşarak çıkıp raporları aramaya başlamadan önce onların güvenli bir yerde ve senden oldukça uzakta olduğunu söylesem iyi olacak sanırım.’’
Gren’in bakışlarındaki korku gittikçe büyürken yüzündeki alaycı gülümsemeyi sildi ve kaşları ciddiyetle çatılırken sert bir sesle sordu.
‘’Şimdi… Devriye birliğindeki askerleri çağıracak mısın yoksa anlaşma teklifimi duymayı mı tercih edersin?’’
‘’Teklifin ne Kaptan?’’
Gren’in çaresiz bir kabullenişle sorduğu soruyu duyduğunda dudakları memnuniyetle kıvrıldı.
‘’Ben de tam olarak öyle düşünmüştüm eski dostum!’’
&&&&&&&
Merhabalar, yeni hikayeden ufak bir kesit paylaşmak istedim. Umarım görüp okuyan, yorumlarını benimle paylaşan birileri olur.
Şimdiye kadar hep daha sakin karakterli, daha minnoş hikayeler paylaştım. Ancak bu hikaye tarihi kurgu tarzında ve oldukça sert bir hikaye olacak diyebilirim.
Gerçekten çok fazla araştırma yaparak, üniversite yıllarımda bile okumadığım kadar makale okuyarak kurguyu şekillendirdiğim bir hikaye bu. O yüzden hem zamanımı alıyor hem de beni zorluyor.
Bu kesit ilgi görecek mi emin değilim ama eğer her şey yolunda giderse paylaşmayı istediğim bir hikaye.
O yüzden özellikle yorumları bekliyor olacağım. Umarım beklediğime değer:)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mutluluk Baharı(YAYIMDA-TAMAMLANDI)
General Fiction''Geç kaldım değil mi?'' diye sordum ümitsizce bakışlarımı tekrar ona çevirirken. Gözlerimin en derinine baktı. ''Bana söylediklerin... Çok kırdı beni, kendimi çok kötü hissettim Bahar, senin canını yaktığımı düşündükçe kendimden nefret ettim.''...