4 ─ Korkunun kucağında.

8.1K 782 147
                                    

İliklerime kadar kavrulduğum korku hissiyle yerime sindiğim saniyeler bir asrı andırıyordu. Havada uçuşan tozlar, kafamda biriken düşünceler gibi birden etrafa saçılmıştı sanki. Kolumun üstünde diken diken olan tüyler zihnimde büyüttüğüm korkunun yavrusuydu.

Sırasıyla cezalar kesilen bu cehennemde sıramı bekliyordum bunca zaman. Hatta saatlere sığdırsan beş saate zor tekabül eden bu anlar, öyle hızlı akıp gitmişti ki... Zaman avuç içlerimden hızla akan kum taneleriydi sanki. Avuç içimde kocaman bir hiçlik olduğunda sıra bana gelecekti. Şimdi avuç içi çizgilerime bastırdığım tırnak izlerimin olduğu soyut zaman kavramını koca bir hiçlik kapmıştı. Sıra bendeydi ve birkaç dakika sonra ne yaşayacağımdan bir haberdim.

"Kalk." Tok ses tonu, zihnimde bomboş bir odada öylesi yankılanmıştı ki, titredim. Korkudan titremek kadar ezik hissettiren ikinci bir şey yoktu ve titremiştim. Aciziyetimi öylesine belli etmiştim ki, yalandan diklenen insanların sergilediği o oyunda yerim yoktu. Sesimi çıkarmak için cesaretimi toplamam gerekiyordu bunun farkındaydım.

Yerimden kalkamadığım saniyelerde aklımda sadece duyduğum korku vardı. Dizlerimin tutmadığını hissediyordum ve kalkmamak için aptalca bir soyut eylem başlatmıştım. Nasıl bir tepki alacağımı bilmediğim halde kendimi her türlü negatif tepkiye hazırlamıştım. Dizlerimi görünmez bir tutkalla betona yapıştırmıştım sanki. Kalkmayı reddedince kurtulacağını sanan bir çaresizdim işte.

Adımları tam önümde durduğunda omzumu örten kazağımı kavrayıp sertçe yumruğu arasında sıkıştırdı. Titrek göz bebeklerim kendini ele verdiğinde, beni yukarı doğru çekiştirdi. Koskoca depoda yankılanan tek ses benim biçimsiz, yalpalayan adımlarımdı. Beni ensemden kavrayıp kendine çektiğinde, omzuna tutundum zorlukla. İçimde korkudan başka bir duyguya yer kalmamıştı sanki. Göz göze geldiğimiz an yutkundum, celladımın gözlerini ilk kez bu denli yakından görüyordum. Zifiri kara gözleri neredeyse göz bebeğini saklayacak derecede siyahtı. Birkaç saniyeliğine bakabildiğim gözlerinin acısını kolumdan çıkarmak istercesine sıktığında yüzüm buruştu. Burada merhamet denen şeyin esamesi okunmazdı...

''Yürü.'' sıkıca tuttuğu kolumdan güç alıp beni yürüttüğünde, kolumu kurtarmaya çalıştım. Çırpınmanın aptalca bir eylem olduğunu bile bile denemiştim. Saçlarıma asılmasıyla sona ereceğinden bir haberdim. Acılı inlemem dudaklarımdan firar ettiğinde, Tarık'ın bağırışı duyuldu. ''Bırakın lan.'' dişlerimi sıkıp dayanmaya çalıştım. Tarık'ın bana yardım etmeye çalışması zararlıydı. Ensesine yediği darbeyi gördüğüm halde kendi acımla dikkat çekemezdim. Çünkü Tarık'ın bana yardım etmeye çalışması onları daha da öfkelendiriyordu.

Beni bir odaya soktuğunda, güçlü aydınlatma ile net görünen etrafa göz gezdirdim. Bir masa, iki sandalye dışında bir bez parçasından başka bir şey yoktu. Lekeli duvarlar göze çarpacak kadar pisti. Pencereye nazaran hiçbir şey yoktu ve havasızdı.

Beni odanın içine savurduğunda kolumu duvara çarptım. Canım öylesine acımıştı ki, öfkeli bakışlarım anında onu buldu. Bana bu denli kötü davranacağı ne yapmıştım?

BUZ | GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin