Bölümler kısa dediğiniz için 2k yazdım.
Yorumlarda göreyim sizi.
-
Hayatımın bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçtiğini hissediyordum.
Kuruyan dudaklarımı ıslatmak adına hiçbir şey yapamadım. Gözlerimi hiçbir şey olmamış gibi telefonuma indirdiğimde sakin olmam gerektiğini hatırlattım kendime.
Bugün ailesine söylediği yalanla evden gidecekti. Güvendeydim..
Elimdeki telefonu açsam da kime ne yazsam bilemiyordum. Çünkü güvenecek kimse yoktu. Ablama söylesem başına bir iş gelebilirdi. Tek çare polise gitmekti.
O, arabayı tatlı yiyebileceğimiz bir kafeye çekerken notu cebime sıkıştırdım.
Birkaç dakika sonra o, ben ve ablam bir masada oturuyorduk. İkisi kendi arasında konuşuyordu ve ben aptallığıma kızıyordum. Lens taktığını nasıl hiç aklıma bile getirmezdim?
Ailesine söylediği yalana bile tüm ailesi inanmışken ben mi inanmayacaktım?
Yıllarca ailesini yurt dışındayım diye kandırmıştı. Savcı abisi bile şüphe etmezken ben mi edecektim? Elimde sadece benzer ses tonu vardı, başka hiçbir argümanım yoktu. Farklı göz rengi ve aynı ülkede olmamaları bana yeterince büyük bir neden gibi gelmişti.
"Nereye daldın ablacım?" Gözlerimi masadan kaldırıp ablama çevirdiğimde gülümsemeye çalıştım. "Hiç, gözüm dalmış." Göz ucuyla ona baktığımda dikkatle beni izlediğini gördüm. Bu beni geriyordu istemsizce.
"Ne düşünüyordun?" Diye sorduğunda, gözlerimi gözlerine diktim. O koyu mavi gözleri içimi görür gibi bakıyordu. Bakışları ile üstümde kurduğu baskınlık beni huzursuz ediyordu.
"Elçin'i." Diye yalan söyledim. Bizi kaçıran adamın tek derdi Elçin'e yapılanlar değil miydi? Ben de buradan yürürdüm.
"Örnek ver." Dediğinde ablamın telefonunun sesi duyuldu. Büyük siyah çantasını karıştırıp içinden telefonu çıkarana kadar ikimizde konuşmadık. Bu zil sesi bana birkaç saniye düşünme fırsatı vermişti.
Ablam masadan kalkıp telefonu açtığında onunla masada baş başa kaldık.
"Bizi kaçıran adamların amacı Elçin'e yapılanları ödetmek değil miydi?" Diye anlattığımda, kollarını göğsünde bağlayıp arkasına yaslandı. Devam etmemi beklercesine yüzüme baktığında dudaklarımı ıslattım.
"Elçin'e ulaştıktan sonra ona soracağım, bizi kaçıranlarla arasında ki bağlantıyı tek bir şekilde çözebilirim." Dediğimde gözlerini kıstı.
Dudakları alayla kıvrıldığında, yüzüme sırıtarak baktı. "Neymiş o bağlantı, aklında ki ne?" Birazdan sırıtan ben olacağım için bu alaylı ifadesini umursamadım.
"Ona abisini soracağım." Dediğimde yüzündeki gülümseme soldu.
Sırıtmamak için mimiklerimle verdiğim savaşı kazandığımda, kaybeden Savaş abiye baktım. Üstümde kurduğu baskınlığı azaltmıştım şimdi.
Kaşları düz bir çizgi haline geldiğinde, boynunu hareket ettirip sakinleşmeye çalıştı.
O an gerçekten merak ettiğimi fark ettim. Onu bu denli etkileyen, kardeşi için okuldan öğrenci kaçırıp intikam alan.. Kimdi bu değerli abi?
Kimdi bu ölen abi?
"Hangi cevabı bekliyorsun?" Diye sorduğunda bu sefer alayla konuşmuyordu, dalga geçmiyordu. Ciddiydi, solgundu, boşluğa düşmüş gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BUZ | GAY
ActionEtrafta yoğun kan kokusu, ensemde ölümün soğuk nefesi. sınanıyoruz, elindeki silah terazisi, hüküm veriliyor kanıt geçmişi. Kitabın şarkısı; Fleurie - Love and war.