Önümdeki evrak dosyasını okumayı sonunda bıraktığımda, derin bir nefes alıp arkama yaslandım. İki saattir mahkeme hakkında konuşuyorduk ve artık beynimin pelte haline geldiğini hissediyordum.
"Bugünlük bitirelim." Beni bu resmiyet ortamından kurtaran sesin ona ait olması birkaç saniye duraksatsa da, anında kalemi masaya bıraktım.
"Bir sonraki buluşmayı ne zaman yapmayı planlıyorsunuz?" Sarı saçlı güzel kadın gözlerini kaldırarak direkt benimle göz teması kurmasıyla yutkundum.
Bakışlarım fikirlerini duymak için ona döndüğünde, önümdeki evrakı alıp kolunun altına yerleştirdi. "Bu hafta başka bir buluşma olmayacak, haftaya bir gün seçip bana bildir." Avukat kadın ajandasını açıp tarih kısmını kontrol ettiğinde, cevap vermek yerine kafasını olumlu anlamda salladı.
Elini koluma uzatıp bir kez dokunduğunda, kalkmamı işaret etti.
Önümüzdeki birkaç dakika toparlanma ve küçük bir genel tekrarla geçtiğinde hukuk bürosunun kapısından çıktık.
"Kamera işi sende." Önümüzden yürüyüp siyah arabanın otomatik kapısını açan şöför anında kafa salladı.
"Kamera kayıtlarını mı sileceksin?" Diye sordum anlayamayarak.
Binip yerine oturduğunda, sessiz kalışını umursamadan ardından binip oturdum. "Neden böyle bir şeye gerek duyuyorsun ki?" Diye sordum tekrarlayarak.
Derin bir nefes alıp şöförün koltuğuna oturmasını bekledi. "Yurt dışında biliniyorum şu an Merih, öylece etrafta gözükmem mantıklı mı sence?" Diye sorduğunda duraksadım. Abisi ve ablam bu şehirde bile değildi ki. Annem ve babamla denk gelmesi de zordu zaten, neden gizleniyordu?
"Kimden gizleniyorsun?" Diye sorduğumda beni ciddiye almayı reddederek tabletini açtı.
"Bana nasıl güveniyorsun o zaman? Gidip seni aileme ve abine söylemeyeceğimin garantisi var mı?" O beni küçümsedikçe onunla kavga edesim geliyordu. Sürekli kendimi kanıtlama ihtiyacı duyuyordum.
"Ara istersen, on sekiz yaşında aklını kaybetmiş bir oğlan çocuğu olarak anılacağın gerçeğini de es geçme ama." Kaşlarım çatıldı. İşte bundan bahsediyordum, beni hep aptal yerine koyuyordu.
"Kanıt bulamayacağıma nasıl inanıyorsun peki?" Dedim kollarımı göğsümde bağlayarak. Rahat koltukta arkama yaslanıp benimle göz teması bile kurmayan adamı izledim.
"Benimle yarışmaya çalışman sevimli." Dediğinde, gülümsedi. Elindeki tableti dizine yaslayıp gözlerini bana çevirdi.
"Hâlâ önünü ardını düşünmeden hareket ettiğimi düşünüyorsun." Cümlesini yarıda keserek bana eğildiğinde, "bundan vazgeçerek başla benimle yarışmak istiyorsan." Cümlesi beynimde birkaç bilgi silerek hızlı hızlı tepeye ulaştığında, tepeye kurularak bana üstten bir bakış attı.
"Yarışmaya layık gördüğün insanlara hep tüyo mu verirsin?" Dedim altta kalmamak için alayla.
Geri çekilerek arkasına yaslandı. "Yarışmaya ihtiyacım hiç olmadı." Dediğinde gözlerimi sol eline indirdim. Hep sol eline eldiven takıyor oluşu içimde merak uyandırıyordu.
"Yarışma hissinin insanları dinçte tuttuğuna inanan bir makale okumuştum, kendi gelişimim için yapıyorum bunu kendini çok yüce görme." Alayla sırıttığımda gözlerimi ona diktim. Okuduğum makale; erkekler için maskülen olmanın yolları, kaynak tiktok. Tiktokta görmüştüm bu bilgiyi de. Bilmesine gerek olmadığını düşünüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BUZ | GAY
ActionEtrafta yoğun kan kokusu, ensemde ölümün soğuk nefesi. sınanıyoruz, elindeki silah terazisi, hüküm veriliyor kanıt geçmişi. Kitabın şarkısı; Fleurie - Love and war.