23 - yumuşak saçlar.

4.7K 607 215
                                    

Ormanın içinde ilerledikçe içimde yükselen endişe ve merak hissini bastıramıyordum.

Buna saf korku denilemezdi.

Neler olacağını bilmemenin verdiği o belirsizlik ve neler olacağını Bilmemenin verdiği o heyecan hissi. Tatlı bir heyecan korkuyla eşit dağılıyordu sanki içimde.

Çünkü biliyordum o buradaydı..
Ve o buradayken korkmama gerek yoktu. Elinde sıkı sıkı tuttuğu bir silahı vardı ve herhangi bir durumda bizi korumak için canını bile verecek olan şöförü vardı. Ya da ona şöförü denilirse. Bence o da silah taşıyan diğer adamları gibi gizemliydi.

Ağaçların dalları yüzüme çarpa çarpa ilerlediğimiz her an kısık sesle küfür ediyordum.

"Efendim ileride bir kulübe var."  Önümüzden ilerleyen adamın durmasıyla o da durdu. Lakin duruşunu beklemediğim için burnum sırtına çarptı. Elim anında refleksle burnuma giderken, omzunun üstünden beni kontrol etti.

"Ben önden kontrol için gidiyorum." Sorarcasına yüzüne baktığında "git." Dedi sadece. Bir elini kaldırıp ilerlemem için belime sardığında birkaç saniye sonra elini kaldırıp değdirmeden bel hizamda tutmayı karar kıldı.

"Yürü." Arkamızdan birinin gelip gelmediğini kontrol ettiğinde sesimi çıkarmadan takip etmeyi seçtim. Zorluk çıkarmak ikimizinde hayatına hiçbir şey katmayacaktı zaten.

"Beni kaçırıp döven adamla aynı tarafta yer aldığım için hâlâ şaşırıyorum kendime." Uzun zamandır ilk kez ağzımı açtığımda yolu kontrol eden bakışları bana kaydı.

"Farklı şeyler düşünmüyorum." Bana destek verircesine fikrini açıkladığında, yandan yüzüne 'ciddi misin' dercesine bi bakış attım. "Beni kaçıran sensin yalnız?" Sorarcasına baktım yüzüne. Çünkü garip durumda olan sadece bendim.

"Biliyorum, kişisel gelişimin için önemli bir olaydı." Benimle alay ettiğinde yüzümü buruşturdum.

"Hayatın boyunca hep böyle alaycı bir insan mıydın yoksa bana mı özel?" Bel hizamda tuttuğu eliyle belime vurup elini ağzıma kapattı. "Sus artık." Dedi çenesiyle arkamızda kalan yolu işaret ederek. Birileri bizi takip mi ediyordu?

"Abi kulübe temiz, kapı anahtarını köşede duran botun içine saklamışlar." Gözlerim ilerde duran eski kulübeye çarptı. Hangi gerizekalı ormanda kulübe inşaa eder ki? Yalnızlıktan kafayı yerdi insan.

"Telefon çekiyor mu?" Sorduğu soruyla şöförü telefonunu çıkarıp ekranı kontrol etti. Dudaklarını birbirine bastırıp kafasını olumsuz anlamda salladı.

"Takip ediyorlardır,  Merih'i kulübeye bıraktıktan sonra icabına bakarız." İtiraz etmedim. Çatışacaklarsa da en azından kendimi güvene almam gerekiyorlardı.

Birkaç dakika içinde kulübeye girdiğimizde camların ve perdelerin hepsini örttüler.

Hep beraber salonda durmayı karar kıldığımızda koltuğa oturup derin bir nefes verdim. Gusulsüz müyüm neyim bilmiyordum, tüm kötü şeyler beni buluyordu.

"Kalk oradan." Onun sesini duyduğumda bakışlarım ona kaydı. Silahını çıkarıp masaya koyuyordu. Suratında ciddi bir ifade vardı.

"Neden?" Dedim isyan edercesine. Yorulmuştum..

"Kalk dedim." Nedenini söylemek bu kadar zor muydu gerçekten. Saçlarımı karıştırıp başımı koltuğa yasladım bıkkınlıkla.

Derin bir nefes alışını hissettiğimde gözlerim hızla açıldı. Adımları benim olduğum koltuğa doğru yöneldiğinde istemsizce yerimde kırpırdadım.

BUZ | GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin