Arabada atıyorum, hataları kontrol etmedim.
-
Bazen küçümsediğimiz, görmezden geldiğimiz küçük sorunlar, küçük insanlar öyle büyük sorunlar doğuruyor ki, zamanında başını ezmediğin için kendine kızıyorsun.
Savaş için böyle gözüktüğümü düşünüyordum.
Beni hep küçümsemiş, gözünde büyütmemişti. Hayatımda ilk kez biri için bu kadar farklı hisleri aynı anda hissediyordum.
Onun sevdiği, gözettiği, zaafı olmak istiyordum. Sürekli seni küçümseyen, yaşının küçüklüğünü yüzüne vuran, geçmişini sürekli kazan ve sana sürekli hakaretler eden birinin zaafı olmak, sevgilisi olmak.. Bu hisler dişlerimi kamaştırıyordu.
Lakin diğer yanda her zaman köşede saklı bekleyen bir Merih vardı. Asla kendisini ezdirmeyi sevmeyen, yapılanları unutmayan, sürekli bana duyduğu ilgiyle onu boğmak isteyen bir Merih.
Beni yaptıklarım yüzünden dövdüğü o gün, intikam alacağım diye kendime sözler vermiştim. Her yaşadığımız olayın ardından bu sözlere bir yenisi çok kolay bir şekilde ekleniyordu hemde.
Yaşım ve konumum itibariyle ona zarar verip intikam almam mümkün değildi. Benden her seferinde bir adım önde olacak hamleleri çok kolay bir şekilde ruhum duymadan yapabiliyordu.
Şimdi ise yüzüme baktığında bir ceylan gördüğünü söylüyordu. Sözlerinde ne kadar samimi, ne kadar istikrarlı olduğu tartışılırdı ama benim derdim bu değildi. Sadece içimdeki bu körelmeyen hissi bastırmak istiyordum. Her seferinde yenilen Merih bu sefer yenmek istiyordu.
Sinsi değildim, arkadan iş çeviren bir insan hiç değildim. İşleri yokuşa sürmezdim. Alenen rahatsız olduğum şeyi dile getirir, sevmediğim insana bunu belli ederdim.
Şimdi intikam diye diye onun bana olan hoşlantısını besleyip sevgiye dönüştürdükten sonra ortada bırakmayı seçersem bunun sonunda üzülecek olan taraf sadece o olmazdı. İleride ona aşık olursam bu süreç içerisinde bu beni mahvederdi. Bu yüzden o an direkt alenen kullanmak istemiştim bu hakkımı.
"Merih annem Savaş abinle kavga mı ettiniz?" Annem ayakta yanımda dikilirken saçlarıma bir öpücük koymayı unutmamıştı. Masadaydık ve tabaklara çorba koyuyordu.
"Hayır." Dedim karşımda oturan adama bakmak yerine yandan annemi izleyerek. "O nereden çıktı?" Diye sorduğumda beyaz porselen tabağı önüme bıraktı.
Babam boğazını temizleyerek söze girdi. "gitmeden öncede aranızda bir gerginlik vardı, devamı olur diye düşünüyorduk ama daha da büyümüş sanki." Gözlerim ona kaymamak için büyük bir çaba harcıyordu.
"Genel bir mutsuzluk baba." Geçiştirme cümlemi duyduklarında daha fazla üsteleme gereği duymadan yemeğe başladı babam.
Yemek içinde garip bir gerginlik vardı. Arada annem ve babamın konu açıp ortamı yumuşatma denemeleri olmuştu. Savaş ise büyük bir olgunlukla hiçbir şey hissettirmeden onlara katılmış normal bir sohbet düzenlemişlerdi.
Şu evdeki en güzel şey ablamın hamilelik haberiydi. Zaten annem ve babamın apar topar gidiş nedenini merak ediyordum ama geldiklerinde bu kadar güzel bir haber beklemiyordum.
"Karnı büyümeden bize gelecekler zaten merak etmeyin." Annem Savaş abimi gitmemesi konusunda ikna çabalarına girişmeye başladığında yutkundum.
Onunla uzun süre aynı evde kalma fikri garip bir şekilde heyecan vericiydi.
Onu isterken onu itiyordum ve bu garip bir şeye dönüşmeye başlamıştı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BUZ | GAY
ActionEtrafta yoğun kan kokusu, ensemde ölümün soğuk nefesi. sınanıyoruz, elindeki silah terazisi, hüküm veriliyor kanıt geçmişi. Kitabın şarkısı; Fleurie - Love and war.