Bazen içinde bulunduğun durumu anlamak, iyice kavramak, olumlu ve olumsuz yönlerini ayırmak mümkün olmuyordu. Bir ipin ucunu kaçırmaya benzetiyordum bu durumu. O ipin ucunu yakalayamadıkça yumağı kaybetmek daha da yaklaşıyordu.
Savaş gerçekten denemek isteyeceğim türden bir adamdı. Belirli bir yönelimim aslında hiç olmamıştı, hoşuma giden insanlara göre değerlendiriyordum beğenilerimi.
Ceren ile uzun süreli belirsizlik zamanlarımda, kendimden büyük üst sınıflardan bir oğlanla denemiştik. Hatta yarım dönem süren bir flört dönemim olmuştu ama sonra o mezun olduğu için okuldan gitmişti. Gittiğinde de uzak mesafe yapamayacağımız için bitmişti.
İnstagram'dan yazan erkeklerle eğlencesine flört ettiğim de olmuştu ama hayatımda Ceren oldukça hiçbiriyle ciddi olamamıştım.
"Oğlum yatmadan duşa gireceksen gir, gece kaloriferin derecesini düşürüyor baban hasta olursun." Annemin seslenişi ile bakışlarımı telefonumdan kaldırıp ona çevirdim. Elindeki leğene fasulye kırıyordu.
"Tamam." Diye mırıldandım instagramdan gelen mesaja görüldü atarken.
Koltuktan kalktığımda katlanan tişörtümü düzeltip salondan çıktım direkt. iki gündür evden çıkmayan, sürekli telefon görüşmeleri yapan Savaşı'ın kaldığı misafir odasının önünden geçerken dayanamayıp kapıya yaklaştım.
Ben bu işi anlamamıştım, ilgi duyan, hoşlanan oydu ama sanki peşinden koşan bendim.
Kapıyı tıklattığımda, birkaç saniye içinde içeriden kapının kilidinden çevrilme sesi duyuldu.
Kapı açıldığında beklettiği telefonun ses kısmını kapattığında, "efendim?" Diye sordu. Ciddi bir şey söylememi bekliyordu sanki.
"Napıyorsun?" Diye sordum. Meraklı gözükmemek için gözlerimi telefonuna indirmiyordum özellikle.
"Telefonla konuşuyorum." Diye yanıtladı beni.
"Hiç çıkmadın bugün odadan." Dediğimde kafasını yavaşça aşağı yukarı sallayarak onayladı. Bir şey demediği için tekrar "napıyorsun?" Diye sordum. Ellerim ceplerimdeydi ve sanki öylesine uğramış gibiydim.
"Yanıma mı gelmek istiyorsun?" Diye sorduğunda, telefonu hâlâ açık tuttuğu için gözlerim kısa bir an eline kaydı.
"Geleyim mi?" Diye sorduğumda, kapıyı benimde geçebileceğim bir şekilde açıp kenara çekildi. "Gel." Dedi sadece.
İçeri girdiğimde arkamızdan kapıyı kapatıp yatağına oturdu. Ayakta öylece dikildiğim için yanındaki boş yere vurarak gelmemi işaret etti.
Usulca yanına oturdum. Gözlerim farklı bir şeyler görmek ister gibi etrafta gezindiğinde telefonu sessizden çıkaran Savaş'a geri döndüm.
"Dinliyorum." Dediğinde, konuşmamam için gözlerimin içine bakıp parmağını dudağına götürüp susmamı istediğini tastikledi.
"Hazel bunun için bütçe ayarlamıştı." Dediğinde daha önce duyduğum isimle daha dikkatli dinlemeye başladım.
"Maille ulaştır beni bulaştırma." Dediğinde gözlerini yüzüme çevirdi. Odaya girdiğimden beri ilk kez göz göze geliyorduk.
Telefonu tutmadığı sağ elini, dizimde tuttuğum elime götürdü. Bakışlarım elimize indiğinde, avuç içime işaret parmağıyla "s" harfi çizdi.
Dudaklarımda istemsizce bir tebessüm belirdiğinde, konuşmasını dinlemeden ben de onun avuç içine "M" Harfi çizdim parmağımla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BUZ | GAY
AcciónEtrafta yoğun kan kokusu, ensemde ölümün soğuk nefesi. sınanıyoruz, elindeki silah terazisi, hüküm veriliyor kanıt geçmişi. Kitabın şarkısı; Fleurie - Love and war.