Önceki bölümü okuyup gelmelisiniz, bu sefer arayı baya açtık.
Ve bölüm buna değdi.
Yazarken tatmin oldum, okurken de olmanız dileğiyle.Üstümüze yüklenen bazı sorumluluklardan kaçmamız gerektiğini düşünen bir yapıda olduğum için, mazime ait bir sürü hata izine rastlıyordum.
Sürekli bir problem, saçmalık ve hata silsileleri inatla ayağıma tutunup ilerlemememi istiyordu sanki. Arkadaşlarım konusunda ilk kez şüphe duymam da burada başladı işte. Dün gece ablamın açık bıraktığı pencereden içeri giren adam bana arkadaşlarımın gerçek yüzünü ikinci kez göstermişti.
Kendime temiz, ahlaklı, suçsuz asla diyemezdim. Suçluydum, Elçin konusunda bir sürü hatam vardı. Soğuk bir gecede, hırkası bile üstünde değilken onu orada bırakmıştım. Birinin kurtaracağına emindim bir şekilde ama yanılmıştım. Kimse gelmemişken aç, susuz, karanlıkta ve böcekler içinde o kazan dairesinde kalmıştı. Biri bana yapsa eminim ki ben de dayanamazdım.
Ona karşı büyük bir suçluluk duygusu taşıyordum artık boynumda. Belki de o liderleri olan adam, aynı zamanda ablamın kocasının kardeşi olan o adam haklıydı. Hak ettiğimizi, layığımızı bulmamız için o dayak, travmaları yaşamak zorundaydık. Ancak böyle eşitlenebilirdik o kızla..
O gece karanlıkta kaldığımda korkmamıştım belki ama Elçin korkmuştu. Ağlamış, bana yalvarmıştı. Ben ise çocukca davranıp onu orada bırakmıştım. Şimdi o gece neden dayak yediğimi, karanlıktan korkmamı istediğini, böceklerden korkmamı istediğini anlıyordum. On sekiz yaşımın sonunda omuzlarıma yüklenen yeni bir duygu vardı; sorumluluk.
Ama önce kendimi aklayacaktım. Arkadaşlarımın benim adımı kullanarak bir kıza uygunsuz davranışlarda bulunup +16 bir video çekmişti. Bunun altındaki suçta yine bana kalmak üzereydi. Arkadaşlarımdan doğrusunu duyup ses kaydına almaktan başka çarem yoktu.
O gece, yani dün gece yanıma gelip videoyu izlettiği gece bana arkadaşlarımı, yani orada esir tuttuğu okul öğrencilerini serbest bıraktığından bahsetmişti. Bu yüzden şimdi arkadaşım sandığım Tarık'ın yatağının yanında duran kahverengi sandalyeye oturmuş, 'güya' destek ve geçmiş olsuna gelmiştim.
Amacımın farklı olduğunu bilmiyorlardı.
"Sizi yalnız bırakıyorum ama en fazla yirmi dakika sonra gelirim." Tülbentini düzelten kadın gözlerini bana dikerek konuştuğunda, bir şey demeden kafamı sallamıştım. Oğlundan uzak kaldığı günleri yâd etmek istediği için bir an önce gitmemi bekliyordu işte.
"Sen nasılsın?" Tarık benim eve döndüğüm gecenin aksine gayet dinç bir şekilde oturuyordu.
"İyiyim, polisle uğraştım uzun süre ama benim dediklerimin yarısını ispat edemediğimden yok sayıyorlar." Tarık'ın koyu renk kaşları anında çatılmıştı. Gözlerini kısıp yüzüme anlamadığını belli eden bir ifadeyle baktı. "Neden?" Dedi yorganı üstünden atıp karşıma otururken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BUZ | GAY
ActionEtrafta yoğun kan kokusu, ensemde ölümün soğuk nefesi. sınanıyoruz, elindeki silah terazisi, hüküm veriliyor kanıt geçmişi. Kitabın şarkısı; Fleurie - Love and war.